Avrupa savunmada Türkiye'yle nasıl bir iş birliği istiyor?
1 Mayıs 2025
Avrupa Birliği (AB), Rusya'nın Ukrayna işgali ve ABD Başkanı Donald Trump'ın tehditleri nedeniyle güvenlik mimarisini yeniden şekillendirmek istiyor. Rusya'ya karşı ABD'den bağımsız bir savunma kimliği oluşturma çabalarını hızlandıran Avrupa ülkeleri savunma harcamalarını artırdı. Ancak bu tek başına yeterli değil. Avrupa'nın bölgesinde müttefiklere de ihtiyacı var. Bu nedenle Avrupa, özellikle Türkiye ile savunma alanında iş birliğine her zamankinden daha yakın duruyor.
AB Dönem Başkanı Polonya, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasının acılarını derinden yaşayan bir ülke olarak Rusya tehdidini yanı başında hisseden ülkelerin başında geliyor ve bu nedenle Avrupa'nın savunmasında Türkiye'nin stratejik önemde olduğunu düşünüyor.
Türkiye'den bir grup gazeteciyi Varşova'da ağırlayan Polonyalı resmi yetkililer ve düşünce kuruluşlarının temsilcilerinin hemen hemen hepsi kıtanın yeni güvenlik mimarisinde ya da Ukrayna'nın olası bir ateşkes sonrasında istediği güvenlik garantilerinde Türkiye'nin rol oynaması gerektiği konusunda hemfikir.
Bir taraftan Türkiye'ye yönelik bu beklentiler dile getirilirken, diğer taraftan savunma alanındaki bu iş birliğinin AB çerçevesi dışında gerçekleşeceğine dikkat çekiliyor.
Avrupa'nın güvenliğinde Türkiye'nin rolü ne olabilir?
Türkiye, güçlü ordusu ve son yıllarda yükselişe geçen savunma sanayisi ile AB için önemli aktörlerden birisi. Rusya'ya karşı yakın geçmişten gelen korkuları Ukrayna savaşı ile yeniden alevlenen Polonya, Türkiye'nin yeni mimaride rol üstlenmesini isteyen ülkelerden.
Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Anna Radwan, Türkiye'den bir grup gazeteci ile buluşmasında son aylarda Türkiye ile Polonya arasında yoğun diplomasi trafiği yaşandığını söyleyerek Polonya olarak NATO üyesi olmalarının kendileri için en büyük garanti olduğunu ama ayrıca Türkiye ile iş birliğini de çok kritik bulduklarını belirtiyor. Radwan, Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski'nin Polonya Parlamentosu'ndaki son konuşmasına işaret ediyor.
Sikorski, 23 Nisan'da yaptığı 2025'teki dış politika hedefleri sunuşunda Türkiye'ye de değinerek "Karadeniz bölgesinde ve doğu Akdeniz'de stratejik bir rol oynayan Türkiye'ye de güveniyoruz. NATO'da ikinci büyük orduya sahip olan Türkiye'nin, ateşkesin ardından Avrupa'nın Ukrayna'ya desteğinde daha fazla rol alması Polonya devletinin çıkarınadır" demişti.
Türkiye'nin savunma ve güvenlik çerçevesine dahil olmasını istediklerini ancak bu mimarinin ayrıntılarının henüz netleşmediğini söyleyen Radwan, Ukrayna barış görüşmelerinin nasıl ilerleyeceği ve transatlantik ilişkilerinin nasıl seyredeceğini de bekleyip görmek gerektiğini not düşüyor.
Birlik Dönem Başkanı Polonya'nın Başbakanı Donald Tusk 12 Mart'ta Ankara'ya düzenlediği ziyarette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelmiş ve Ankara'ya Ukrayna barış sürecinde aktif rol almasını teklif etmişti.
Kısa bir süre önce açıklanan İsveç merkezli Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) 2024 yılı raporuna göre geçen yıl dünyada savunma harcamaları rekor kırdı. Türkiye de 2024 yılında dünyada en çok savunma harcaması yapan 17'nci ülke oldu. Polonya ise 2024'te savunmaya yüzde 31 daha fazla kaynak aktararak GSYİH'sının yüzde en az 4,2'sini bu alana yatırdı. Bu oran Avrupalı NATO müttefikleri arasında rekor niteliğinde.
Varşova'daki önemli düşünce kuruluşlarından biri olan Uluslararası Çalışmalar Merkezi kurucusu deneyimli diplomat Janusz Reiter çok uzun yıllar Almanya ve Rusya gibi iki dev ülke arasında sıkışmış Polonya'nın önsezilerinin diğer Avrupa ülkelerinden daha gelişmiş olduğunu söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
"30 yıl önce Polonya yoksul ve zayıftı. Avrupa'daki kararlarda etkisi hemen hemen hiç yoktu. Ama şimdi savunmasına en çok yatırım yapan ilk 5 ülke arasındayız. Ama buna rağmen Rusya'dan bir saldırı gelirse Polonya tek başına direnemez. Bu nedenle güvenlik her zaman öncelikli olmalı.1989'da Sovyetler'in çekilmesinin ardından biz Rusların bir gün geri döneceğini biliyorduk. Batı Avrupa ise bunu unutmuştu."
Polonya yetkililerinin verdiği bilgiye göre bu oranın önümüzdeki dönemde daha da yükselmesi bekleniyor.
Fidan'a Gymnich toplantısı için davet geldi
Bu arada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Mayıs ayının ilk haftasında AB dışişleri bakanlarının Gymnich toplantısı için davet aldığı Polonyalı yetkililer tarafından açıklandı.
Fidan, 1974'te ilk olarak yapıldığı yere atıfla Gymnich olarak adlandırılan AB dışişleri bakanlarının gayrı resmi toplantısına beş yıl aradan sonra 21 Ağustos 2024'te davet edilmişti.
Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Radwan 7-8 Mayıs'ta Varşova'da düzenlenecek olan Gymnich toplantısına Fidan'ın da davet edildiğini belirterek Türkiye'nin bu toplantıya katılımını çok önemsediklerini ve güvenlik mimarisi de dahil pek çok konunun gündemde olduğunu kaydediyor.
DW Türkçe'nin ulaştığı Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri davetin geldiğini doğrularken Fidan'ın katılıp katılmayacağı ile ilgili ise yorum yapmadı.
Fidan, geçtiğimiz aylarda yaptığı farklı açıklamalarda Avrupa güvenlik mimarisi yeniden şekillenirken bunun Türkiye olmadan sürdürülebilir olamayacağını, Türkiye'nin askeri gücü ve stratejik konumunun Avrupa'nın güvenliği için vazgeçilmez olduğunu belirterek Türkiye'yi dışlayan bir yaklaşımın gerçekçi olmayacağını ifade etmişti.
Türkiye-AB ilişkileri: Tango iki kişiliktir
ABD'den bağımsız bir güvenlik mimarisi kurarken Avrupa'nın Türkiye'ye de ihtiyaç duyacağı üst düzey yetkililer ve bağımsız yorumcular tarafından sık sık dile getiriliyor. Bu yakınlığın donmuş durumdaki Türkiye'nin AB üyeliği perspektifine olumlu yönde bir ivme getirip getirmeyeceği de tartışılıyor.
Üyelik için Türkiye'nin de üzerine düşeni yapması, özellikle demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki kriterleri yerine getirmesinin gerektiğini belirten Radwan, "Çok bilinen bir söz vardır. Tango için iki kişi gerekir…" yorumu yapıyor.
Ankara'nın Türk vatandaşlarına vize kolaylığı veya Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesi konusundaki beklentilerinin hatırlatılmasına karşılık Polonya Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bu alanlarda gelişme için somut bir sinyal vermedi, Türkiye ile ilişkilerde "adım adım" ilerlenebileceğini belirtti.
Polonya'nın en önemli düşünce kuruluşlarından Dış Politika Enstitüsü AB Çalışmaları Koordinatörü Jolanta Szymanska, Birliğin genişleme politikasının uzun yıllardır kriz içinde olduğunu ve Ukrayna'nın işgali ile birlikte tartışmaların yeniden alevlendiğini belirterek son durumu şöyle aktarıyor:
"Ukrayna'nın işgalinin ardından doğuya doğru genişleme gündeme geldi, Gürcistan, Moldova gibi ülkelere doğru. Ama genişlemeden bahsetsek bile bu ihtimal önümüzdeki yıllarda Türkiye için konuşulmuyor. Daha çok Batı Balkanlar ve Ukrayna gibi ülkeler için söz konusu. Zaten Türkiye'nin kendisi de samimi olarak ilgilenmiyor AB'ye üyelik ile."
AB'nin genişlemesi ve savunmasını geliştirmesi gerektiğini belirten Szymanska, "Benzer görüşteki Birlik üyesi olmayan ülkelerle savunma iş birliği yapılabilir. Ama genişleme ile bu iş birliği aynı düzlemde değil" diyor.
Benzer bir saptamayı emekli diplomat Reiner de yapıyor ve Türkiye'nin yeni güvenlik mimarisinde rolü olabileceğini ancak bu yeni yapı AB çatısı altında gerçekleşmeyeceği için üyelik perspektifi açısından bir kazanım getirmeyeceğini belirtiyor. Reiner, Avrupa'nın güvenlik alanındaki sorumluluklarının AB kurumsal yapısı içinde olmayacağını ifade ederken Türkiye'ye benzer şekilde İngiltere'nin de Birlik üyesi olmadığını hatırlatıyor ve ortada çok fazla bilinmeyen olduğunu ve bunların sonucunu beklemek gerektiğini de vurguluyor.
AB'nin ikilemi: Değerler mi, güvenlik mi?
ABD'nin güvenlik şemsiyesinin olmadığı bir dünyada AB'nin Rusya'ya karşı kendini koruyabilmesi için "değerlerinden" ödün verip vermeyeceği de tartışma konusu.
Bu çerçevede Varşova'daki görüşmelerde Türk gazetecilerin merak ederek yanıt aradığı sorulardan birisi de bu oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının üzerinden bir aydan daha uzun bir süre geçerken ve operasyonlarda ikinci dalga gelirken AB içinden çok sert bir tepki gelmiş değil.
Eski dönemlerde sık sık "hukukun üstünlüğü ve demokrasi değerlerinin önemine" dikkat çeken Avrupa'nın bu çekimser tavrı muhalefet tarafından not edilirken Dışişleri Bakan Yardımcısı Radwan şunları söylüyor:
"Önce Nazi Almanyası ardından Sovyetlerin işgali altında kaldık. Ama her zaman barış ve özgürlük için eskiden kalma birikimimiz vardı. AB'ye girmemizin ardından son 30 yılın başarısı ise demokrasiyi destekleyenlerin harekete geçmesiyle ve insan haklarını korumalarıyla sağlandı."
Türkiye'de şu andaki duruma ilişkin net bir yorumda bulunmak için yeteri kadar bilgi sahibi olmadığını da söyleyen Radwan, antidemokratik hareketlerin AB için her zaman şüphe uyandırıcı ve endişe verici olduğunu belirtiyor.
Bu arada Polonya 18 Mayıs 2025'te yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecek. Anketlere göre ipi göğüslemeye en yakın adaylardan biri ise Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski.