1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

241110 Genital Mutilation EU

25 Kasım 2010

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde kadın sünnetine karşı kampanyalar düzenliyor. Avrupa Parlamentosu’nun tahminlerine göre, Avrupa’da yaşayan 500 bin kadın ya da genç kız bu uygulamaya maruz kalıyor.

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetli Mücadele GünüFotoğraf: AP

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü. Pek çok insan hakları örgütü, bu gün aracılığıyla, kadınların her gün dünya genelinde maruz kaldıkları şiddete daha fazla dikkat çekebilme umudunu taşıyor. Bu şiddet olaylarından biri de özellikle Afrika, bazı Ortadoğu ülkeleri ile Asya ve Latin Amerika’nın bazı bölgelerinde uygulanan kadın sünneti. Kadın sünnetinin Avrupa’da da azımsanamayacak düzeyde olduğu belirtiliyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün 11 Avrupa ülkesinde sivil toplum örgütleriyle birlikte yürüttüğü Kadın Sünnetini Sona Erdirme adlı kampanyanın direktörü Christine Loudes, kadın sünnetini şu şekilde tanımlıyor: “Kadın sünneti, kadın dış genital organının kesilmesini içeren uygulamanın dünya genelinde kabul edilmiş ismidir. Bu, tedavi etmeyi amaçlayan nedenlerle yapılmıyor. Gelenek adına, bazen din bazen de estetik adına yapılıyor.”

Bir haftalık bebekler bile sünnet ediliyor

Kadın sünneti, hemen hemen her yaştaki genç kıza uygulanıyor. Kurbanlar 10’lu yaşlarının ortasında veyahut da sadece bir haftalık olabiliyor. Loudes, genellikle hijyenik olmayan ortamlarda ve anestezi kullanılmadan gerçekleştirilen uygulamanın, insan haklarının ihlali anlamına geldiğini kaydediyor.

Uluslararası Af Örgütü, kadın sünnetine karşı bir kampanya yürütüyor

Loudes, “Uluslararası Af Örgütü olarak biz bazı nedenlerden dolayı kadın sünnetini büyük bir insan hakları ihlali olarak görüyoruz. Bu uygulama bir kere işkence ve aşağılayıcı bir muamele içeriyor. Kadın haklarını, vücut bütünlüğünü ve çocuk haklarını ihlal ediyor. İşte bu nedenle bu konu üzerinde çalışmaya başladık” şeklinde konuşuyor.

Avrupa'da 500 bin kadın

Avrupa Parlamentosu’na göre, Avrupa’da 500 bin kadın ya da genç kız daha önce sünnet oldu ya da olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu sayı İngiltere’deki 75 bin, Fransa’daki 65 bin ve Almanya’daki 30 bin kadın ve genç kızı da içeriyor.

Kadın Sünnetiyle Mücadele Grubu adlı Belçikalı sivil toplum örgütü de yıllardır, kadın sünneti kurbanlarını destekleyen çalışmalar yürütüyor ve bu uygulamayı kaldırmaya çalışıyor. Örgütün koordinatörlerinden biri olan Aissatou Diallo da 14 yaşında ülkesi Gine’de sünnet edilmiş. Diallo, yıllar sonra, kendi kızlarının da aynı kaderi paylaşmasından korkmuş ve ailesiyle birlikte 2007 yılında Belçika’ya mülteci olarak gelmiş.

Diallo, yaşadıklarını “Belçika’ya geldiğimden beri daha huzurlu olduğumu fark ettim. Çünkü çocuklarım okula gidiyor ve burada güvendeler. Eve gelip, ‘Kızlarım nerede’, ‘Birisi onları sünnet etmek için mi götürdü?’ diye sormuyorum. Böyle şeyler ülkemde çok oluyor. Burada tekrar hayatın tadını çıkarabiliyorum. Kendimi psikolojik açıdan iyileştirmeyi başardım“ sözleriyle anlatıyor.

En fazla risk doğumda yaşanıyor

Uluslararası Af Örgütü’nün Kadın Sünnetini Sona Erdirme adlı kampanyasının hedeflerinden biri de AB üyesi ülkelerin, kadın sünneti kurbanları için gerekli sağlık hizmetlerini sağlamasını garanti etmek.

Ancak desteğe ihtiyacı olanlar sadece kadın sünneti kurbanları değil. Uluslararası Af Örgütü ve Köln-Göçmen Kadınlar İçin Danışma Merkezi-agisra gibi kuruluşlar, AB üyesi ülkelere, kadın sünneti konusunda çok fazla bilgi sahibi olmayan kamu görevlilerine bu konuyla başa çıkabilmek için yeterli kaynak ve eğitimin verilmesi çağrısında bulunuyor. Christine Loudes, “Pek çok sağlık uzmanı, öğretmen ya da sosyal yardım görevlisinin, bu uygulamayla karşılaştıklarında, durumla nasıl başa çıkacaklarını bilmediklerini duyuyoruz. En zoru ise doğum anı. Anne ve bebek için pek çok risk söz konusu. Sağlık uzmanlarının bu uygulamaya maruz kalan kadınlarla ilgilenmeye alışık olmamaları, sık sık acil sezaryen operasyonları yapılması anlamına geliyor. Bu da sağlık sistemi için masrafların, kadınlar için de riskin artması demek” diyor.


© Deutsche Welle Türkçe


Laura Schweiger / Çeviri: Başak Sezen

Editör: Nihat Halıcı