1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa’da reforma doğru

Martin Durm24 Ekim 2007

Avrupa Birliği'nde anayasanın yerini alacak sözleşmenin Portekiz zirvesinde onaylanması olumlu bir hava yarattı. Birliğin karar verme sürecinde daha fazla yetkiyle donatılacak Avrupa Parlamentosu'nda da beklenti büyük.

AB devlet ve hükümet başkanlarının Lizbon'da reform sözleşmesinin metni üzerinde anlaşması, anayasa krizini bitirdi.
AB devlet ve hükümet başkanlarının Lizbon'da reform sözleşmesinin metni üzerinde anlaşması, anayasa krizini bitirdi.

Avrupa Parlamentosu’nda, AB reform sözleşmesinin önünü açan Lizbon zirvesinin bilançosu çıkarılıyor. Geçtiğimiz hafta Portekiz’in başkenti Lizbon’da biraraya gelen AB devlet ve hükümet başkanları, reform sözleşmesinin metni üzerinde anlaşmıştı. Reform sözleşmesi, 2005 yılında Fransa ve Hollanda’daki referandumlarda reddedilen AB ortak anayasa taslağına alternatif olarak geliştirildi. Sözleşme, reddedilen anayasa taslağıyla çoğu konuda paralellikler içeriyor. Ortak anayasa hedefine ulaşamayan Strassbourg’daysa reform sözleşmesinin yarattığı olumlu hava hakim.


Yüzler gülüyor

Avrupa Birliği Reform Sözleşmesi hakkında varılan uzlaşma Strassbourg’da yüzleri güldürdü. 27 üyeli AB’nin, 13 Aralık’ta imzalanması beklenen sözleşmeyle, ortak bayrağa, marşa, dışişleri bakanı makamına ve karar alma sürecinde daha etkin davranabilme imkanına kavuşabilecek olması, AB vekilleri tarafından bir başarı olarak algılanıyor.


Yetki paylaşımı

Sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle beraber Avrupa Parlamentosu da karar alma sürecine dahil edilmiş olacak. Kısacası Avrupalı devlet ve hükümet başkanları sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle, Avrupalı parlamenterlerle yetki paylaşımına girecekler. Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans Gert Pöttering, nihayet amacımıza ulaştık diyor: “Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin tüm yasama konularında Bakanlar Kurulu ile eşit yetkilere sahip olacak. Bu tarım politikasının önemli konularını, esaslarını da kapsamaktadır ve bu çok, çok büyük bir gelişmedir.”

Parlamentonun söz hakkı

Zira Avrupa Parlamentosu 90’lı yılların başında Avrupa’yı ilgilendiren konularda sadece sınırlı söz hakkına sahipti. Sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle Parlamento hemen hemen her konuda karar verme sürecinin içinde yer alacak. Avrupa Parlamentosu örneğin mülteciler ve göç politikalarından, sınırötesi şuçla mücadeleye yada en önemli bütçe kalemlerinden; tarım sübvansiyonlarına kadar çoğu alanda söz sahibi olacak.

Uzlaşmaya gölge düşüren tek unsursa İtalya’dan gelmişti. Zira İtalya 2009 yılından itibaren, Avrupa Parlamentosu’nda kendisine ayrılan sandalye sayısının azaltılmasına karşı çıkmıştı. Uzun görüşmeler neticesinde İtalya’nın Parlamentoya ilave bir vekil gönderme isteği kabul edildi.


İtalya ile anlaşma

Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Parti Gubu Başkanı Martin Schulz, „İtalya ile varılan anlaşma kabul edilebilir düyeyde“ diyor:

‘Bu yapılanın en iyi çözüm olmasa da, kabul edilebilecek bir düzenleme olduğuna inanıyorum. Sonuç olarak parlamentonun 751 koltuğu ve İtalya’nın bir ek temsilcisi oldu. Bu, pragmatik bir çözümün bulunduğunu gösteriyor. En güzel çözüm olmamasına rağmen bununla yaşayabilirim.“

Uzmanlar, reformları AB açısından da pragmatik bir çözüm olarak nitelendiriyor. Zira Avrupa, Anayasa hedefine ulaşılamadı ancak yeni bir sözleşmeye kavuşuyor.