1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupalı vakıflardan Türkiye'ye "casusluk" yanıtı

30 Kasım 2020

İş insanı Osman Kavala'ya yönelik yeni iddianamede adı geçen Avrupalı vakıflar, istihbari faaliyet suçlamasını reddederek Avrupa Konseyi'ne AİHM kararlarının uygulanması için Ankara'ya baskının artırılması çağrısı yaptı.

Osman Kavala
Osman KavalaFotoğraf: Privat / Screenshot from Osman Bey and the Snails

Yaklaşık üç yıldır cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında Ekim ayı başında kabul edilen yeni iddianamede dolaylı olarak casuslukla suçlanan Avrupalı vakıflardan ortak tepki geldi.

Alman Heinrich Böll, Robert Bosch ve Mercator vakıfları ile Goethe Enstitüsü ve Hollanda merkezli Avrupa Kültür Vakfı, yayımladıkları ortak tutum belgesinde casusluk iddialarını reddederek Kavala'nın serbest bırakılması konusunda Avrupa kurumlarının Türkiye'ye baskıyı artırması çağrısı yaptı.

Vakıfların Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Alman Federal Meclisi üyelerine gönderdiği tutum belgesinde Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamının AİHM kararını ihlal anlamına geldiği vurgulandı ve Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi için ısrarcı olmaya çağırıldı.

"Köprü kurucular olmazsa ortak gelecek de olmaz"

Belgede, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden şekilllendirilmesine ivme kazandırmanın Avrupa Konseyi'nin önemli bir görevi olduğu belirtilerek "Türkiye ile uzun vadeli işbirliği yapılarının temelinde hukuk devleti ve demokratik kurallarla ilgili ortak bir anlayışın yatması gerekir. Türk hükümetinin üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi de bunun bir parçasıdır. Özgürlük olmadan diyalog ve karşılıklı alışveriş zemini de olamaz. Bu ilkeyi siyasi eyleme dönüştürmek Avrupa Konseyi'nin görevidir" denildi.

Vakıfların açıklamasında "Hükümetin tutumu sadece yurt dışında olumlu bir tablo sergilemeye, yurt dışından ziyaretçi çekmeye ve kendini Avrupa ve ekonomisi için cazip bir partner olarak lanse etmeye çalışan Türkiye'nin bu çabalarına zarar vermekle kalmayacaktır. Avrupa ve Türkiye arasında köprü kurucular olmazsa ortak bir gelecek de olmayacaktır" ifadesi kullanıldı.

Gözler Almanya'nın dönem başkanlığında

Vakıfların açıklamasında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, Salı günü Almanya'nın başkanlığında toplanarak AİHM kararlarının üye ülkelerce ne derecede uygulandığı konusunu görüşeceğine de dikkat çekildi. Üye ülke dışişleri bakanlarından oluşan komitenin ele alacağı vakalardan birinin Osman Kavala davası olduğu belirtildi.

Almanya, Avrupa Konseyi'nin siyasi karar alma organı olan Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanlığını 18 Kasım'da devralmış, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, altı aylık dönemde öncelikleri arasında AİHM kararlarına uyum mekanizmalarının iyileştirilmesini de saymıştı. Şu an AİHM'in önünde 60 bin dava dosyası bulunduğuna ve dosyaların yüzde 40'a yakın bir bölümünün Rusya ve Türkiye ile ilgili olduğuna işaret eden Maas, "Bazı üye ülkelerin ulusal yasalara öncelik verme çabalarına tabii ki son derece eleştirel yaklaşıyoruz" demişti.

AİHM, 18 Ekim 2017'de gözaltına alındıktan sonra 1 Kasım 2017’de tutuklanan iş insanı Osman Kavala ile ilgili 10 Aralık 2019’da hak ihlali kararı vermiş, Kavala'nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklanması ve Anayasa Mahkemesi'nin başvuruyu makul bir sürede incelememesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiğine hükmetmiş, Kavala'nın derhal tahliyesini istemişti. Türkiye'nin itirazının reddedilmesi ile AİHM kararı Mayıs ayında kesinleşmişti.

Casusluk suçlaması

Avrupalı vakıfların açıklamasında, iddianamede Türkiye'de faaliyet gösteren Avrupalı ve ABD'li vakıflara istihbari faaliyetlerde bulundukları suçlaması yöneltildiğine de işaret edilerek "Türkiye ve hangi bölge, köken ya da siyasi görüşten olursa olsun Türk insanıyla ilişkilerin geliştirilmesi için çalışan kuruluşlar olarak bu suçlamayı tüm açıklığıyla reddediyoruz" ifadesi kullanıldı.

İddianamede Anadolu Kültür A.Ş'nin resmi internet sitesinde "destekleyenler" başlığında belirtilen kurum ve kuruluşlara yer verilmiş, birçok ülke istihbarat birimlerinin, faaliyetlerini icra ederken sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çalışmaların rahat hareket edebilme özelliklerinden istifade ettiği savunulmuştu. İddianamede bu yapıların istihbarat faaliyetlerinde aktif olarak kullanıldıkları ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı kaynaklı fonlarla yürüttükleri faaliyetlerle bir toplum mühendisliği çalışması ortaya koyduklarının bilindiği ifade edilmişti. 

18 Ekim 2017’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve 18 Şubat 2020’da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakkında verdiği beraat kararı sonrası yeni bir tutuklama kararı ile Silivri Cezaevi’nde tutukluluğu devam ettirilen Kavala, yeni iddianamede ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli uzmanı Henri Barkey ile birlikte Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesi’nde düzenlenen ‘’cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmak’’ ve 328. Madde’de düzenlenen ‘‘siyasal ve askeri casusluk’’la suçlanıyor.

Kavala ve Türkiye’de bulunmayan Barkey ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 20 yıla kadar hapis cezalarıyla yargılanacak.

DW/BK,BÖ

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster