1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi ve Türkiye paradoksu

Değer Akal
9 Mayıs 2025

Avrupa'nın güvenini kaybeden Türkiye, kıtanın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olmalı mı? Fırsatlar ve riskleri irdeleyen CATS raporunda, Avrupalı ve Türk siyasi karar alıcılar uyarılıyor.

AB'nin yanı sıra Hırvatistan, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye bayrakları yan yana dalgalanıyor
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Türkiye'nin Avrupa'nın yeniden şekillenen güvenlik mimarisindeki olası rolü, Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) tarafından yayımlanan son raporda mercek altına alınıyor.

Almanya'nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Siyaset Vakfı (SWP) bünyesindeki CATS'ın raporunda, NATO üyesi Türkiye'nin Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olup olmaması gerektiği ve dışlanmasının oluşturacağı muhtemel riskler hakkında çarpıcı tespit ve öngörüler yer alıyor.

Raporda, Avrupalı siyasi karar alıcılara Türkiye ile savunma ve güvenlik alanındaki iş birliğinin ne şekilde ileriye taşınabileceğine ilişkin öneriler sıralanırken, Türk siyasi karar alıcılara da "bir daha asla gelmeyebilecek fırsat" uyarısı yapılıyor.

Alper CoşkunFotoğraf: Resul Rehimov/Anadolu Agency/picture alliance

CATS raporu, emekli büyükelçi Alper Coşkun'un imzasını taşıyor. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın Avrupa Programı'nın kıdemli uzmanlarından Coşkun, kaleme aldığı raporda öncelikle Avrupa güvenlik mimarisindeki çözülmeye sebep olan iki başlıca sınamaya dikkat çekiyor.

Avrupa ve Türkiye'nin güvenliği tehdit eden ortak sınamalar

Raporda bir yandan Rusya'nın saldırganlığı ve revizyonist hedeflerinin, Avrupa'yı geniş çaplı bir çatışma riski ile karşı karşıya getirdiğine işaret eden Coşkun, diğer yandan Donald Trump'ın başkanlığı ile birlikte Avrupa kıtasının güvenliğinin garantörü olan ABD'ye duyulan güvende yaşanan erozyona dikkat çekiyor.

Avrupa'nın karşı karşıya bulunduğu sınamaların bunlarla sınırlı olmadığına da vurgu yapılıyor. Kıtanın güvenliğine risk oluşturan tehditler, Ortadoğu'daki istikrarsızlık ve çatışma sarmalları, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerden kaynaklanabilecek terör tehditleri ve düzensiz göç olarak sıralanıyor.

Rusya'nın Ukrayna savaşı Avrupa'yı tehdit ediyorFotoğraf: Gleb Garanich/REUTERS

Bu sınamalarla Türkiye'nin de başa çıkmak zorunda olduğuna vurgu yapan Alper Coşkun, "Avrupa ve Türkiye'nin güvenliği iç içe geçmiştir. Sinerji içinde hareket etmek her iki tarafa da fayda sağlayacak" sözleriyle Avrupa'nın yeniden şekillendirmekte olduğu güvenlik mimarisinde Türkiye'yi de dikkate almak zorunda olduğunu, bunun hem Türkiye'yi hem Avrupa'yı daha güvenli hale getirecek bir angajman fırsatına da kapı aralayacağını kaydediyor.

İşbirliğine gölge düşüren güven erozyonu

Peki Türkiye'nin Avrupalı müttefikleri ile ilişkilerinde son yıllarda artan karşılıklı güvensizlik ve yabancılaşmayla derinleşen uçuruma rağmen tarafların ortak bir paydada buluşması mümkün mü?

Alper Coşkun'a göre ilişkilerdeki kopuşta hem Türkiye'nin yanlış ve agresif dış politika tercihleri ve demokratik gerilemesi, hem de Brüksel'in Türkiye'nin yabancılaşmasını şiddetlendiren siyasi başarısızlıkları rol oynadı.

Türk siyasi liderliğinin son 15 yıldaki söylem, bazı eylem ve politika tercihlerinin Avrupa'nın güvenliğine olan taahhüdü ile ilgili şüphelere yol açtığına dikkat çekilen raporda, buna büyük ölçüde başta dışişleri bakanlığı olmak üzere devlet kurumlarının siyasallaşmasına yol açan başkanlık sistemine geçişin kaynaklık ettiği belirtiliyor.

Türk dış politikasını belirleme sürecinin artan oranda muhafazakar ve milliyetçi seçmen tabanını konsolide etmek için araçsallaştırılmaya başlandığına, bu sürecin de Türk dış politikasında spontane eylemlere, karakteristik olmayan tutarsızlıklara ve ani dönüşlere yol açtığı, ülkenin gerçek niyetleri ve genel yönü konusunda şüphelerin oluştuğu, NATO müttefiki Türkiye'ye güvenin erozyona uğramasını da beraberinde getirdiği aktarılıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin yeniden şekillenen Avrupa güvenlik mimarisinde yer almak istediğini belirtmiştiFotoğraf: Mustafa Ciftci/Anadolu/picture alliance

Coşkun gerçekte Ankara'nın Batı ile bağlarını koparmak istemediğini, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Mart ayındaki bir röportajında ABD Başkanı Trump'ın NATO müttefiklerini rahatsız eden hamlelerini  "uyanış çağrısı" olarak nitelendirdiğini ve "NATO'nun dağılması durumunda Türkiye'nin yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin parçası olma arzusuna" vurgu yaptığını anımsatıyor.

"İmamoğlu'nun tutuklanması olumlu ivmeye darbe indirdi"

AKP hükümeti bir yandan Avrupa başkentlerine iş birliği mesajları verirken, diğer yandan iç siyasette gittikçe otoriterleşme hamlelerine girişiyor. Siyasi muhalefeti, protesto gösterilerini güç kullanarak bastırıyor. Bu bir tezat oluşturmuyor mu?

Alper Coşkun, raporunda bu soruya da yanıt veriyor. Aslında Türkiye'nin son dönemde AB üyesi ülkelerle ihtilaflara yol açan dış politikasını gözden geçirdiğini, bununla güvenlik alanında işbirliği için olumlu bir ivme yakanlandığını kaydeden Coşkun, bu konuda uzun süredir mesafeli bir tutum sergileyen Paris'in bile yumuşama sinyalleri verdiğine işaret ediyor.

Ancak raporda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve muhalefete artan baskının, Avrupa başkentlerinde soğuk duş etkisi yarattığına dikkat çekiliyor.

Hapsedilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu için düzenlenen protesto gösterileri Avrupa başkentleri tarafından yakından izleniyorFotoğraf: Anka

Bu gelişmelerin, Avrupa'da Türkiye ile güvenlik alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi tartışmalarına "zarar verdiği", "Avrupa'nın güvenliğinin geleceği konusunda Türkiye ile daha yakın çalışma fikrinin bile darbe aldığı" belirtiliyor.

Türkiye'nin Batı'ya ihtiyacı var

Oysa rapora göre Türkiye'nin Batı'ya bağımlılığı son dönemde daha da arttı.

Artık daha az Batı-merkezli hareket eden Türkiye'nin dünya genelinde farklı aktörlerle ilişkilerini geliştirmeye çalıştığına, bununla birlikte Ankara'nın halen güvenlik, ekonomi, ticaret ve teknoloji gibi alanlarda geleneksel Batılı müttefiklerine bağımlılığının devam ettiğine işaret edilen raporda, "NATO'nun bir parçası olmanın sağladığı güvenlik duygusu Ankara için hâlâ büyük önem taşımaktadır" ifadelerine yer veriliyor.

Türkiye'nin son yıllarda geliştirdiği savunma sanayisi, insansız hava araçları teknolojisindeki başarıları, bu alanda Avrupa savunması için potansiyel katkısı, raporda özellikle vurgulanan konular arasında yer alıyor. Bununla birlikte Türkiye'nin "stratejik otonomi" iddiasıyla bu alanda kaydettiği ilerlemenin, Batı'ya bağımlılığını arttırdığına şu ifadelerle dikkat çekiliyor:

"Türkiye başarıyla ulusal savunma sanayisini geliştirirken, bu durum paradoksal olarak yüksek teknoloji alanında Batı'ya olan bağımlılığını artırıyor ve Batılı müttefikleriyle olan yaşam hattını daha kritik hale getiriyor."

Avrupa'nın ikilemleri

Alper Coşkun raporunda Avrupa'nın da kendi ikilemleri olduğunu hatırlatıyor. AB kriterlerinden uzaklaşan Türkiye'nin kendi dış politika hedeflerinin peşinden koşması nedeniyle AB üyesi ülkelerle gerginlikler yaşadığını kaydeden Coşkun, şu saptamayı aktarıyor:

​​​​Brüksel'de NATO Genel Sekreteri Rutte ile bir araya gelen Almanya'nın yeni Başbakan Merz yakın zamanda Türkiye'yi ziyaret edeceğini söyleyerek, "Türkiye bizim için son derece değerli ve önemli bir NATO ortağı, bu ortaklığı sürdürmek ve daha da genişletmek için elimden gelen her şeyi yapacağım" dediFotoğraf: John Thys/AFP

"Ancak bu durum, Türkiye'nin kıta için bir güvenlik çarpanı olma potansiyeli olabileceği gerçeğini ortadan kaldırmamakta. Türkiye'nin jeostratejik önemi, askeri yetkinlikleri, hızla büyüyen savunma sanayii ve NATO müttefiki olarak edindiği deneyimleri, onu Avrupa sınırlarının dışında kalmasındansa içinde kalması daha iyi olan bir güç haline getirmektedir."

Raporda, Türkiye ve Avrupa kıtasının esasen "aynı bütünün entegre parçaları" olduğu, ortak güvenlik sorunlarıyla etkin bir şekilde başa çıkabilmek için birbirlerine ihtiyaç duydukları saptamasının da altı çiziliyor. Türkiye'yi Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde dışlamanın oluşturacağı riskler de ayrıntılı bir şekilde raporda sıralanıyor.

Ankara'yı dışlamanın oluşturacağı riskler neler?

Türkiye, Avrupa'yı etkileyen çok sayıdaki bölgesel güvenlik sorununda "kıtanın ilk savunma hattı" konumunda bulunduğunu, Avrupa'nın güvenliğine ilişkin konularda masada yer almanın "doğal bir hakkı" olduğunu savunuyor.

CATS raporunda, "Türkiye, Avrupa güvenliğinin yeniden tasarlanmasına yönelik süreçlerden dışlamaya yönelik her türlü girişimi reddedecek ve hatta düşmanca görecektir" ifadeleri yer alıyor, Türkiye'nin Avrupa'nın güvenlik mimarisine entegre edilmemesinden Avrupa kıtasının güvenliğinin de zarar görebileceği uyarısı dikkat çekiyor.

Raporda Türkiye'nin dışlanmaya vermesi muhtemel tepkiler ve bunların Avrupa ülkelerine oluşturabilecek riskler şöyle sıralanıyor:

"Türkiye tepki göstermekte tereddüt etmeyecektir. Ankara NATO içinde harekete geçmek ve gerekirse Avrupa çıkarlarıyla daha az uyumlu olabilecek diğer aktörlerle pratik düzenlemeler yapmak da dahil olmak üzere adımlar atacaktır. Bu durum Türkiye'yi yanlış yöne itecek, Avrupa'dan uzaklaşmasını hızlandıracak ve müttefikleriyle çatışma rotasına sokacaktır."

Peki nasıl bir yol izlenmeli?

"Avrupa ve Türkiye'nin yollarını ayrılması için uygun bir zaman değil" görüşüne yer verilen CATS raporunda, "her iki tarafın safları sıkılaştırmak için çaba göstermesi gereken bir süreçte bulunulduğuna" vurgu yapılıyor.

Avrupa ve Türkiye'nin ortak güvenlik endişelerinin, farklılıklardan daha fazla olduğu tespitine yer verilen raporda, işbirliğinin geliştirilmesi gerekliliği "kaçınılmaz" olarak ifade ediliyor, bunun için de siyasi engellerin aşılarak karşılık güvenin yeniden inşasının zorunluğu olduğu kaydediliyor.

Alper Coşkun, "Daha iyi alternatifler olmadığı için, Avrupa ve Türkiye güvenlik alanındaki ilişkilerini işler hale getirmek zorunda" diyor.

Bunun için raporda iki ayaklı bir strateji öneriliyor: Bir yandan AB ile Türkiye arasında yapıcı ve devamlılık arz eden bir diyalog süreci başlatılması gerektiğine işaret ediliyor. Diğer yandan Almanya, İtalya, İspanya, Polonya ve Romanya ile olduğu gibi Türkiye ile iş birliğinin ikili düzeyde geliştirilmesi yolunda adımlar atılması gerektiği kaydediliyor.

AB ile Türkiye arasında başlatılacak diyalog sürecinde, herhangi bir AB üye ülkesinin öncelik verdiği ikili gündemlerden ziyade, ortak güvenlik tehditlerine, üçüncü taraf kaynaklı güvenlik sorunlarına ve çözümlerine odaklanılması gerektiğine vurgu yapılıyor. Bu sayede AB ile Ankara arasında ikili diyalog sürecinin canlandırılabileceği belirtiliyor.

Türkiye'ye 40 Eurofighter savaş uçağı satışında son aşamaya yaklaşıldı Fotoğraf: Uwe Koch/HMB Media/IMAGO

Bu sürece paralel olarak da AB üyesi ülkelerle Türkiye arasında güvenlik alanındaki diyalog ve işbirliğinin pekiştirilmesi öneriliyor. Alper Coşkun, bunun "Türkiye ile AB arasında köprü kurma işlevi görebileceğini" belirtiyor. Raporda, "Bu, Brüksel ve Ankara arasında karşılıklı farkındalığı arttıracak ve muhtemelen doğru koşullar altında daha kapsamlı bir işbirliğinin tohumlarını atacaktır" ifadeleri yer alıyor.

Ankara'daki siyasi liderliğe uyarı

Bu arada raporda, Türkiye siyasi liderliğine dikkate alması gereken dikkat çekici bir uyarı yer alıyor.

Avrupa'nın artan sınamalar nedeniyle Türkiye'ye ihtiyacının arttığına, ama Ankara'nın joker kartına sahip olduğunu düşünmemesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

CATS raporunda AKP hükümetinin iç siyasette muhalefete zarar vermek için yargı dahil elindeki her şeyi kullandığı algısına yol açan gelişmelerin, Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarına muazzam zarar verdiğine, yıkıcı bir etkide bulunduğuna işaret ediliyor. Türkiye'nin jeopolitik önemine ilişkin farkındalığın arttığı bir dönemde yaşanan bu gelişmelerin, Avrupa'da Türkiye'nin lehine olan ivmeyi tersine çevirebileceğine dikkat çekiliyor.

Alper Coşkun'a göre Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olma konusunda Ankara'nın önünde "bir daha asla gelmeyebilecek bir fırsat" var. Emekli büyükelçi, "Türkiye elini akıllıca oynamalı. Yüksek demokratik standartlara bağlı olduğunu ortaya koymalı. Avrupa'ya atfettiği önemin, ayrıca kendisinin Avrupa için taşıdığı önemin, sadece askeri donanımdan ibaret olmadığını göstermeli" diyor.

 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?