1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Büyüyen Çin ekonomisi 'patlayabilir' mi?

Felix Lincke/DW23 Nisan 2007

Dünya ekonomisinin parlayan yıldızı Çin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11,1’lik büyüme kaydetti. Ama aşırı hızlı büyüme Çinlilerin de gözünü korkutmuşa benziyor. Perşembe günü Çin Başbakanı Wen’in konjonktürdeki aşırı yükselişin ardından hızlı bir düşüşün gelme tehlikesine işaret etmesi dünya borsalarını da etkiledi.

Çin ekonomisi, büyümenin kendi gücüyle beslendiği kritik bir safhaya yaklaştı.
Çin ekonomisi, büyümenin kendi gücüyle beslendiği kritik bir safhaya yaklaştı.Fotoğraf: AP

“Hızlı koşan çabuk yorulur“ özdeyişi ekonomide de geçerli. Ekonomik büyüme fazla hızlı olursa ’aşırı ısınma’ meydana gelir ve bunun sonucunda da ekonomi ’su kaynatır’; konjonktürde hızlı yükselişin ardından ani bir düşüş yaşanması riski belirir.

Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun geçen Perşembe günü yaptığı konumasında da dikkat çektiğ itehlike buydu. Zira Çin’de ekonomik büyüme hızı yılın ilk üç ayında yüzde 11’i aştı. Ve bu çift haneli oranlar konjonktürü tehdit etmeye başladı. Nitekim Şanghay Borsası da gelişmeleri böyle yorumlayarak geçen hafta yüzde 5’lik daralma gösterdi.

Almanya’nın en büyük ticari bankalarından DaKaBank’ın makro analizler bölümünden Mauro Toldo, bunun başlıca nedenlerinden birinin de para politikasındaki başarısızlık olduğunu ve Çin Merkez Bankası’nın ekonomik gelişmeyi sakin ve istikrarlı bir çizgiye oturtamadığını söylüyor.

Toldo’ya göre “Likidite açığı yok, şirketler harıl harıl yatırım yapıyor. Tüketimin hızla artması da olumlu bir gelişme. Çin ekonomisi eskiden ihracatı ve yatırımları sayesinde büyüyordu. Şimdi bu kadar yatırımı ne yapacağız sorusu gündeme geldi. Tüketim de canlanarak uzun vadeli ekonomik büyümeye sağlam bir dayanak daha kazandırdı“.

Enflasyon artışı

Artan talep ve tüketim harcamaları Çin ekonomisindeki büyümeyi daha geniş bir tabana yayıyor. Bu bir bakıma da Çin ekonomisinin, büyümenin kendi gücüyle beslendiği kritik bir safhaya yaklaştığını gösteriyor. Çin’in ihracat ve yabancı sermaye yatırımlarına olan ihtiyacı azalıyor. Ama artan iç talebin fiyatların artmasına yol açtığı da gözden kaçmıyor. Buna, Çin ölçülerine göre hızla artan ücretler de eklenince enflasyon azıyor.

Konjonktür motoru ısınma tehlikesi geçiriyor. Bankacı Toldo, “Bu durumda Merkez Bankası’nın frene daha sert basması, yani ana faiz oranını arttırması gerekirdi“ diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Merkez Bankası gerekli adımları hazırlıyor. Sadece kredi değil ama genel olarak para politikasında daraltıcı tedbirler alınıyor. Yatırımların hızı da düşürüldü. Ama daha fazlası yapılmalı.“

DeKaBank’ın konjonktür uzmanı Çin’in aradaki farkı kapatmak zorunda olması bakımından uzun vadeli büyüme ortalamasının yüzde 8’de tutulmasının dengeleri sarsmayacağı görüşünde.

Almanya gibi ileri sanayi ülkelerinde böyle oranlar tasavvur bile edilemez. Çünkü gelişmiş ekonomilerde piyasalar haddinden fazla doymuş durumda. Bu nedenle Çin’in dünya ekonomisi açısından taşıdığı önemi çok çabuk kaybetmemesi temenni ediliyor.