1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Banu Güven: Bilmeyince hayat güzel

14 Nisan 2018

Gazeteci Banu Güven, DW Türkçe için yazdığı yazısında Türkiye'deki ekonomik gelişmelerin baş döndürdüğünü söylüyor ve yapılan açıklamalarla rakamları karşılaştırıyor.

Türkei Banu Güven
Fotoğraf: Privat

Türkiye ekonomisinde bütün rakamlar - istisnasız - baş döndürüyor. Eksisi de artısı da. Şükredenler herhalde bu nedenle hayatından memnun. Başları döndüğü için. Her türlü olumsuzluğun kaynağı dışarıda aranıyor. İçeriye bakıp, iktidarın siyasi ve ekonomik tercihlerinin ve agresif Suriye politikasının sonuçlarını yaşadığımızı düşünmek istemiyorlar.

Ankara'dan geler açıklamalar

Banu Güven: Rakamlar ne diyor?

00:29

This browser does not support the video element.

Cumhurbaşkanı eksiye bakanlara kızıyor; büyüme hızını hatırlatıyor hep. "Dünyanın en büyük büyüme oranına sahip ekonomileri arasındayız” diyor. Yüzde 7,4 hakikaten çok iyi bir oran. Ama manzara sadece büyüme penceresinden baktığınızda iyi. Pencereden sarkıp kafayı biraz daha dışarı uzatınca görülen büyük resim hiç o kadar güzel değil: Az ileride katlanarak büyüyen cari açık, hemen karşısında yükselen döviz kurları var. Büyük şirketler vadesi gelen milyar dolarlık borçlarını ödemekte zorluk çekiyor, imdat kolunu çekiyor. Ama vatandaş pek farkında değil. Sanıyor ki büyüye büyüye menzile en hızlı ve güvenli şekilde gitmekte. 2008'deki küresel krizi atlatmış olmanın güveni var hala üzerinde. Bugün tüketim gücü azalmış olabilir, ama son 10 yılda yaşam standardını nasıl yükselttiğini unutamıyor; borçlanarak da olsa. Herşeyin iyi olduğuna, bu sistemin aleyhine dönemeyeceğine inanmaya ihtiyacı var. "Varsın dolar 4 Türk Lirası’nı geçsin, yine yıkılmayız" diyor. İktidar bu iyimserliğini besliyor.

Vatandaş elini hangi gazeteye atsa, hangi TV kanalını açsa karşısına güven telkin eden ve Batı’ya fırça çeken Cumhurbaşkanı çıkıyor. "Hiç endişe etmeyin, sağda solda konuşulanlara da bakmayın. Türkiye emin adımlarla yoluna devam ediyor” diyor. Cari açığı kapatmak için 135 milyar liralık yatırım teşvikinden söz ediyor. Büyük rakamlar - daha büyük olan borçtan söz edilmediği sürece - kulağa güzel geliyor.

Cumhurbaşkanı dolardaki en son sıçrama üzerine "Bizi döviz kuru, möviz kuru üzerinden terbiye edemezsiniz. Suriye'deki gelişmeleri bahane ederek ülkemizde ekonomik terör estirmeye çalışıyorsanız, yanlış yaparsınız. Bunun bedelini ödersiniz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı açıkça söylemese de Türkiye'nin Afrin'i almak üzere harekete geçmesiyle dolar kurunun artmasından, Türkiye'ye dair yeni risk analizleri yapılmasından şikayetçi. Trump’ın "Suriye'ye taptaze füzeler göndeririz” demesi de Türk Lirası’na (TL) değer kaybettirdi, doğru.

TL'nin değer kaybedişi 

Ne var ki TL dolar karşısında bu yılın başından beri değil, bir haftadır değil, yıllardır istikrarla değer kaybediyor. Son beş yıldaki değer kaybı yüzde 126. Geçen yıl en çok değer kaybeden para birimi. 2018'in başından itibaren ise yüzde 7,5'luk bir değer kaybı var. Geçen yıl 14 Nisan'da dolar 3,66 TL'ydi, tam bir yıl sonra 4,09 TL. Bu da yüzde 11'lik bir değer kaybı anlamına geliyor. Bu gidişatı suçu dış mihraklara atarak durdurmak mümkün değil. Bunun yerine ekonominin kırılganlığını ortadan kaldıracak yapısal önlemler almak gerekiyor.

Bakan Mehmet Şimşek, şimşekleri üzerine çekmek pahasına söyledi: "Çatıyı tamir etmemiz lazım. Dolar arttıkça enflasyon da onun peşinden gidiyor” dedi. Hayaller yüzde 5'lerde, ama fiyat artışı tüketimde yüzde 10'dan, üretimde yüzde 15'ten aşağıya inemiyor.

Alım gücü zayıflıyor

Kiracı mısınız? Nisan 2017'de kiranız yüzde 6 - 6,5 oranında artmıştı. Bu yılki zammınız, bilmem farkında mısınız, yüzde 15,5 civarında! Ev eşyasındaki yıllık artış yüzde 15,41! Geçen yıl bu sıralarda 1000 liraya alabileceğiniz bir eşyayı, bu yıl 1154 TL'ye alabiliyorsunuz.

Ulaştırma mı? Yüzde 13,41 zamlandı. Eğitim kalemi de ailelere geçen yıla göre yüzde 10 kadar daha fazla yük getirdi.

Asgari ücret? 1603 TL. Asgari ücretle çalışan bir vatandaşın en basitinden bir Doblo alabilmesi için yemeyip içmeyip maaşının tamamını 3 yıl 8 ay boyunca arabaya yatırması gerekiyor. Yüksek faizle borçlanırsa bu süre katlanıyor. Bizi kıskandığı iddia edilen Batı’dan bir ülkeye bakalım: Hollanda'da bir yıllık asgari ücretinle arabana binip gidiyorsun, üzerine cebinde de birkaç bin Euro kalıyor.

Hal böyleyken, G-20'de en çok biz büyümüşüz, Avrupa Birliği'nin ortalamasını üçe katlamışız. Evet hakikaten kulağa hoş geliyor.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik