1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Demokrasi sınavı 23 Haziran’da bitmedi asıl şimdi başlıyor”

Türkei Banu Güven
Banu Güven
19 Ağustos 2019

Görevden alınan büyükşehir belediye başkanları, haklarındaki suçlamaların yerel seçimlerdeki güç birliğini hedef aldığı ama başarılı olamayacağı görüşünde. Banu Güven, belediye başkanlarıyla DW Türkçe için konuştu.

Ahmet Türk, Bedia Özgökçe Erta, Selçuk Mızraklı Fotoğraf: Getty Images/A.Altan//DHA/DHA

Cumhurbaşkanı aslında seçimden önce söylemişti. “Terörle ilişkisi seçim öncesi tespit edilememişse, daha sonra tespit edilirse, onu orada tutmayız" diyerek HDP’li belediye başkanlarını görevden aldıracağının açık sinyalini vermişti. 31 Mart seçiminden 140 gün sonra İçişleri Bakanı’nın tek bir imzasıyla 960 bin 034 seçmenin iradesi bir anda hükümsüz sayıldı; Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyum atandı. Belediye meclislerine, görevden alınan belediye başkanlarının yerine yenilerini atama yetkisi bile tanınmadı. Merkezin talimatıyla valiler belediye başkanı oldu.

Görevden alınanlar arasında en kıdemlisi Ahmet Türk. Telefonda konuşurken hesapladı, “Siyasette 46 yıl, bir ömür” dedi. Siyasi hayatı boyunca, tutukluluk da dahil olmak üzere çok şey gördü geçirdi, yerine ikinci kez kayyum atandı. Görevden almalar için “Bu bir intikam siyaseti gibi” dedi. “Biz 31 Mart’ta demokrasiye destek verdik. Şimdi de bu desteğimizle alınan sonuca karşı bir girişimle karşı karşıyayız. Bu yüzden bizi hedef alan bu anlayışa karşı suskun kalmak olmaz. Demokratik değerler için birlik olma vaktidir.”

Banu GüvenFotoğraf: Tugce Simsek

Türk’e hakkındaki ithamların 31 Mart öncesinde şekillenen demokratik güç birliğini bölüp bölmeyeceğini sordum. Cevabı netti: “Seçmen buna kanmaz bence. İktidar milliyetçi söylemlerle bir kesimi tekelinde tutmak, etkilemek istiyor ama insanlar meselenin milliyetçilikle alakası olmadığının da farkında. Siyasetçilerin de artık bu algı operasyonunu sessizce izlememesi lazım. Kürt siyasetçilere yönelen girişimler karşısında hep suskun kalındı. Muhalefetin de kendini gözden geçirmesi gerek. Kürt siyasetine karşı mesafeli duruşlarının, daha önce olduğu gibi, birilerinin antidemokratik uygulamalarını kolaylaştırmasına izin vermemesi gerek.”

Suçlamalara gelince… “Yasaya göre personel gideri bütçenin yüzde 30’unu aşamaz. Ben burayı kayyumdan devraldığımda personelin bütçedeki payı yüzde 40’a ulaşmıştı. Ben de yüzde 30’a indirmek için çaba gösterdim. Çalışmayıp havadan para alanları, kamerayla tespit ettiğimiz hırsızlık yapan kişileri, bize küfredenleri işten çıkardık. Bunların şehit ya da korucu yakını olduğunu da bilmiyorduk. İmkanımız olsa tek bir kişiyi bile işten çıkarmazdık. Bu konuda medyada yapılan propaganda da kayyum atamasının habercisi gibiydi” dedi. “Biz kayyumun yarattığı 1 trilyon TL’yi geçen borçlardan belediyeyi nasıl kurtarırız diye gece gündüz çalışırken, yine kayyumu getiriverdiler.”

Mardin’de önceki kayyum personel alımının yanında, 165 bin liralık çerez alımı ve 136 bin TL’lik kısmı Cumhurbaşkanı’na verilen yaklaşık 500 bin liralık telkâri gümüş siparişiyle de gündeme gelmişti.

Mızraklı: 19 Ağustos Türkiye tarihinde siyasi bir depremdir

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde ise kayyumun yaptırdığı lüks hela ve banyoları yeni başkan Selçuk Mızraklı kamuoyuyla paylaşmıştı. O da belediyeyi borçtan kurtarmaya çalışırken, bir anda kayyum ile karşılaştı. Belediyenin 139 trilyon TL’lik borcunun 73,5 trilyon TL’sini daha 20 gün önce ödemişlerdi.

Mızraklı’ya göre de, bu müdahalenin hedefinde yerel seçimde ortaya çıkan demokratik güç birliği var. “Yüzde 63 oyla aldığımız bir seçimde ortaya çıkan iradeyi tek bir imzayla, bir gece yarısı operasyonuyla hiçe saydılar. 19 Ağustos 2019 Türkiye tarihinde siyasi bir depremdir. HDP yerel seçimlerde demokratik siyasete can suyu veren, özellikle AKP-MHP blokunun oluşturmaya çalıştığı algıyı göbekten sallayan bir yaklaşım sergiledi. Türkiye siyasetini soluklandırdı. Sadece kendi toplumsal, siyasal tabanında değil, onun dışındaki çok geniş, Türkiye’nin oy olarak üçte ikisine tekabül eden bir coğrafyada bir kader değişikliğine yol açtı. Şimdi adeta bunun rövanşının alınması gibi bir durum var.”

Mızraklı’ya göre, terör yaftalamaları artık vakayı adiyeden ve seçmen de bu ithamlardan korkmayacak: “Tam tersini düşünüyorum. Yargıtay’ın açılışıyla ilgili tavır adalet ve hukuk arayışının bir görüntüsüdür. Bu süreçte HDP hakkında çıkan fermanlara sessiz kalanlar da kendi tabanlarından zılgıt yerler. Bu diğer partileri de hizaya getirme arayışı olabilir. Ama Türkiye toplumu korku duvarlarını son İstanbul seçimiyle de kısmen aştı. Korku değil, cesaret büyüyor.”

Özgökçe Ertan: Siyasi bir darbe

Van Büyükşehir Belediyesi’nin görevden alınan başkanı, eski milletvekili Bedia Özgökçe Ertan da, kayyum atamalarını “siyasi bir darbe” olarak niteliyor, “Bu, tekçi, gaspçı, halkın iradesini hiçe sayan bir anlayışın ürünüdür” diyor.

Özgökçe Ertan kayyum uygulamasının hukuka aykırılıklarını dikkat çekerken, OHAL döneminde çıkarılan ve sonra Belediyeler Kanunu’na giren düzenlemeye özellikle dikkat çekti. “Herhangi bir belediye başkanı hakkında biri rastgele suç duyurusunda bulunsun, bir savcı soruşturma açsın, o başkan hemen görevden alınabilir.”

Özgökçe Ertan hakkında milletvekilliği döneminde örgüt üyeliği, propaganda, suç ve suçluyu övme gibi iddialarla düzenlenmiş fezlekeler var, ama dava yok. İktidar tarafından en çok PKK’lıların cenazeleri ya da taziyelerine katılmakla suçlandı. Milletvekili olarak polis ve korucu cenazelerine de gittiğini söyleyen Özgökçe Ertan, “Genç yaşta bedenlerin toprağa düşmesi hayatın olağan akışına aykırı. Gençler anne babalarından önce ölmemeli. Biz taziyelere bu düşünceyle gideriz. Bağımsız bir mahkemede yargılanacak olsam, bütün suçlamalardan beraat edeceğime en ufak bir şüphem yok” diyor.

Özgökçe Ertan AKP’li ilçe belediyelerine ayrımcılık yaptıkları iddiasını da kabul etmiyor, “İlçe belediyelerinin yakıt taleplerini reddettik, ama bunların arasında HDP’li belediyeler de vardı” diyor.

Kayyumun atadığı kadroları olumsuz tutumları nedeniyle iptal etmek zorunda kaldıklarını anlatan Özgökçe Ertan, işçiye sendika değiştirme baskısı yapmadıklarını, bu konuda sendikaların kendi aralarında uzlaştığını söylüyor.

Bedia Özgökçe Ertan görevden alınmasaydı, bugün Van Büyükşehir Belediye Meclisi’ni toplayacak ve kayyum döneminde yapılan usulsüz ihale ve hayali projeleri gündeme getirecekti. Ama makamına bugün “Vali Bey” oturdu. Hemen sağ tarafına da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın portresini astı. Yerel yönetimleri seçilmişler yerine merkezden atanmışlara teslim etme arzusu herhalde ancak bu kadar somut ifade edilebilirdi.

Şimdi soru şu: Diğer muhalefet partileri 31 Mart’ta iklimin değişmesine destek veren HDP’ye yönelik bu girişim karşısında ne yapacak? Türkiye İstanbul’dan ibaret değil ve demokrasi sınavı da 31 Mart’ta ya da 23 Haziran’da bitmedi, asıl şimdi başlıyor.

 

Banu Güven

©Deutsche Welle Türkçe

 

 

Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.