1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Barış Raporu: NATO'nun geleceği yok

Sabine Kinkartz
4 Haziran 2025

Barış ve çatışma araştırmacıları, Avrupa ve Almanya'yı NATO'suz bir geleceğe hazırlanmaya çağırıyor. 2025 Barış Raporu'nda ABD, İsrail ve Almanya'ya yönelik sert eleştiriler de var.

ABD Başkanı Donald Trump bir NATO zirvesinde kürsüden parmağı ile birini işaret ediyor
ABD Başkanı Donald TrumpFotoğraf: picture-alliance/NurPhoto/J. Arriens

Ukrayna'daki savaş, Gazze, Sudan, dünya genelinde 122 milyonu aşkın mülteci ve onlarca şiddetli çatışma: 1987'den bu yana dört araştırma enstitüsünden bilim insanları, her yıl küresel çatışmaları analiz ediyor ve siyasete yönelik öneriler geliştiriyor.

Ancak bu yılki rapor, alışılmadık derecede karamsar. Almanya'nın önde gelen barış ve çatışma araştırmacıları 2025 Barış Raporu'nda "Barış nasıl kurtarılabilir?" sorusunu yöneltiyor.

Leibniz Barış ve Çatışma Araştırmaları Enstitüsü'nden Christopher Daase, Berlin'deki rapor tanıtımında "Son yıllarda analizimizin odağında, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ve Avrupa barış ve güvenlik düzeninin kasıtlı şekilde yıkılması vardı" dedi. Ancak güvenlik durumu daha da kötüleşmiş durumda:

"Artık bir diğer belirsizlik unsuru da ABD."

Donald Trump'a sert eleştiri

Bu yılki raporda, ABD'deki siyasi değişimlere özel bir vurgu yapılıyor. Bu konuda keskin analizler yapan araştırmacılar, özellikle ABD Başkanı Donald Trump ve "MAGA (Make America Great Again/ Amerika'yı Yeniden Harika Yap) hareketinin, çok kısa sürede ve neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan dünyanın en eski demokrasisini otoriter bir rejime dönüştürmesini" eleştiriyor.

Uluslararası düzeyde ise Washington'un "liberal kurum ve kazanımların yıkımını" teşvik ettiği belirtiliyor ve "Otoriter liderler ve diktatörlerle yakın ilişkiler kurulurken liberal demokrasilerde aşırı sağcı popülist hareketler destekleniyor" deniliyor.

Daase, Avrupa'da da uluslararası yargının zayıflatılması, akademik özgürlüğün sorgulanması ve kiliseler gibi toplumsal aktörlerin özerkliğine müdahaleler başta olmak üzere, ciddi bir "otoriterlik bulaşma" tehlikesinin görüldüğünü söylüyor.

Almanya'nın önde gelen barış ve çatışma araştırmacıları, 2025 yılı Barış raporunu Berlin'de sunduFotoğraf: Christian Ditsch/imago

NATO'nun sonu mu geliyor?

Rapor, "Bugün bildiğimiz haliyleABD ile transatlantik ortaklık sona ermiştir" tespitinde bulunuyor. Bu durumun, askerî iş birliği için de geçerli olduğuna vurgu yapılıyor:

"NATO'nun karşılıklı savunma taahhüdünün inandırıcılığı sarsılmış durumda. ABD ile Rusya arasındaki yakınlaşma yalnızca Ukrayna'nın değil, Avrupa'nın çıkarlarının da zararına olabilir."

Bu gelişme, Almanya ve Avrupa için doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Daase, "Şu anda NATO olmadan hiçbir şey yapılamadığı için kimse NATO'nun sonunu açıkça konuşmak istemiyor. Oysa NATO'nun değer temeli çoktan çöktü" diyor. NATO'nun sonunu kabul etmese de "NATO ile çalışmaya devam ederken aynı zamanda Avrupa'nın kendi kapasitesini güçlendirmesi" gerektiğini vurguluyor.

Avrupa'nın daha fazla iş birliği yapması gerekiyor

Barış raporunda Almanya'ya "şeffaf, aşamalı bir planla Avrupa savunma yapılarının geliştirilmesi ve entegrasyonu" öneriliyor. Ancak şu anda AB'nin bu hedeften uzak olduğu ifade ediliyor. Hamburg Üniversitesi Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikası Enstitüsü'nden Ursula Schröder, "Şu anda AB'de gördüğümüz şey, Avrupa'nın siyasi çerçevede ortak savunma kapasitesinin güçlenmesi değil, üye devletlerin ulusal savunmalarının güçlenmesidir" diyor.

Güvenliğin yalnızca askerî olarak tanımlanmaması gerektiğini vurgulayan Bonn Uluslararası Çatışma Çalışmaları Merkezi'nden Conrad Schetter ise "Güvenlik mimarisine silahlanma kontrolü, güven artırıcı önlemler ve diplomasinin de dahil olduğunu" söylüyor. Etkili bir kalkınma politikasının şart olduğunu da belirten Schetter, silahlanmanın artmasının "küresel çapta silah ihracatı için bir serbest bilet" olmaması gerektiğini vurguluyor.

2025 Barış Raporu "Barış nasıl kurtarılabilir?" sorusunu yöneltiyor.Fotoğraf: Kenzo Tribouillard/AFP

"İsrail'e artık silah gönderilmesin"

Rapor, uluslararası hukukun dünya genelinde erozyona uğramasından özellikle endişe duyuyor. Sivil nüfusun korunmasının ihlal edildiği, hastane ve okulların askerî hedef haline geldiği ve insani yardımın engellendiği ya da siyasi amaçlarla kullanıldığı bir "savaşta insanlıktan çıkma" süreci yaşandığı ifade ediliyor. Bu durumun, bilhassa Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında ve İsrail-Hamas savaşında açık biçimde görüldüğü belirtiliyor.

Özellikle Gazze'deki durum, araştırmacıları dehşete düşürüyor. Savaşın 53 binden fazla can kaybına yol açtığı ve bölgeyi büyük ölçüde yok ettiği belirtiliyor. Barış araştırmacıları, İsrail tarafından Gazze ve Batı Şeria'da kullanılabilecek tüm silahların bu ülkeye sevkiyatının "acilen" durdurulmasını talep ediyor ve ekliyor:

"İsrail, uluslararası hukuku ve insan haklarını bariz şekilde ihlal etmekte ve meşru müdafaanın sınırlarını aşmaktadır."

Alman hükümeti, Sol Parti milletvekillerinin verdiği soru önergesine verdiği yanıta göre, Ekim 2023 ile Mayıs 2025 arasında İsrail'e yaklaşık yarım milyar euro değerinde silah ihracatına onay verdi. Bu ihracatlar arasında ateşli silahlar, mühimmat, silah parçaları, kara ve deniz kuvvetleri için özel donanım, elektronik ekipman ve özel zırhlı araçlar bulunuyor.

"Netanyahu Almanya'ya davet edilmemeli"

Rapor, Alman hükümetini uluslararası yargıyı ciddiye almaya çağırıyor. Bu bağlamda, başbakan seçilmeden önce Hristiyah Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz'in yaptığı bir açıklamaya atıfta bulunuluyor. Merz, seçim zaferinin ardından, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklama emri bulunan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'yu Almanya'ya davet etmek istediğini açıklamıştı.

Merz, Netanyahu'ya Almanya'yı "ziyaret edip hiçbir engelle karşılaşmadan geri dönebileceği" sözü vermişti. Raporda, Merz'in bu tutumu eleştiriliyor ve şu hatırlatma yapılıyor:

"Uluslararası hukuk, devlet aklından önce gelir. Bu da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Almanya'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesini dışlar."

Araştırmacılar ayrıca Almanya'nın "orta vadede" Filistin devletinin tanınması yönünde adımlar atması gerektiğini de belirtiyor:

"Filistin meselesinin kalıcı çözümü, İsrail'in güvenli sınırlar içinde bir Yahudi devleti olarak varlığını sürdürme hakkını hiçbir şekilde sınırlamayacaktır."

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?