1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Basın özeti

Ahmet Günaltay12 Aralık 2007

Cezayir'deki bombalı saldırılar, 12 Aralık 2007 tarihli Alman gazetelerinde ağırlıkla ele alınıyor. Kosova ve Putin sonrası Rusya, yorum sütunlarında yer bulan diğer konular.

Fotoğraf: dpa

Basın özetlerine, en az 45 kişinin ölümüne sebebiyet veren Cezayir’deki bombalı suikastın değerlendirildiği yorumlarla başlamak istiyoruz. Die Welt gazetesinin, saldırıların yoğunlaştığına dikkat çektiği yorumu özetle şöyle:

“Yabancıları hedef alan ama Cezayirliler’e de acımayan bombalı saldırılar 2006’dan beri artıyor. El Kaide’nin Nisan ayında Başbakan’a düzenlediği suikast girişiminde 23 kişi ölmüş, üç ay önce de Devlet Başkanı Buteflika’yı öldürme teşebbüsünde bulunulmuştu. Yüksek mahkeme önünda patlatılan bomba, islamcılarla mücadele eden devleti hedef alıyor, BM temsilciliğindeki saldırı da terörün dünyaya yayılacağının sinyalini veriyordu. Mağrip tehlikkeli bir bölge oldu. El Kaide, Afganistan, Pakistan ve Irak’tan sonra Fas’tan Mısır’a kadar uzanan kuzey Afrika ülkelerine de yerleşti. Avrupa bundan böyle Mağrip’ten kaynaklanan terörün hedefi olacak. Turistller mümkün mertebe bu ülkelerden uzak durmalıdır.”

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinin yorumunda ise şu görüşler dile getiriliyor:

“Cezayir’deki terörün ve onnu besleyen radikal islamcı yeraltının dize getirildiği sanılmaktaydı. Geride kalan yıllar bu izlenimi doğrrular gibiydi. Devlet başkanı Abdülaziz Buteflika’nın milli barış politikası etkisini göstermiş militanların büyük bölümü affı kabul ederek dağdan inmişti. Mağrib’in el Kaide’si adını alan ve 600 kişi oldukları tahmin edilen radikal grup ise kaldı. Fakirlik, işsizlik, adam kayırma ve yolsuzluk ortadan kalkmadıkça bu militanlar taraftar bulmakta zorlanmayacaktır.”

Die Welt gazetesi, ‘Kosova etnik bakımdan arı bir devlet mi oluyor?’ başlıklı yorumunda şu değerlendirmeyi yapmış:

“Bütün taraflar Kosova krizini tırmandırmama gayreti içinde. Gerçi Sırbistan bağımsızlık ilan edildiği tardirde Uluslararası Adalet Divanı’na başvuracağını söylüyor ama radikal tehdikler savurmuyor. Bağımsızlık için zaman kaybetmeyeceklerini söyleyen Kosova Arnavutları’ndan da, Mart ayına kadar bekleyebileceklerine dair sinyaller geliyor. Kosova’ya BM himayesindeki devlet statüsü kazandırılması sorunları çözmeyecektir. ABD, Rusya ve AB’nin tek yapabileceği Arnavutlar’ı hürriyete benzeyen vesayet altına almak olabilir. Aksi takdirde, etnik temizliğini tamamlamış bir devletin doğması önlenemez.”

Gazprom denetleme kurulu başkanı Medvedev’in Vladimir Putin tarafından devlet başkanlığına aday gösterilmesini konu alan Frankfurter Neue Presse gazetesi, ‘Putin’in Anayasa tarafından belirlenen sürenin sonunda normal bir devlet başkanı gibi köşesine çekilmesi tasavvur edilemezdi’ dediği yorumunu şöylü sürdürüyor:

“Putin Duma seçim kampanyasını, ‘ya ben, ya kaos’ sloganıyla sürdürmüştü. Gerçek demokrasilerin tek bir kişiye bağımlı olamayacağı ve devlet kurumlarının belli ekipler olmadan da işlevini yerine getirmesi gerektiği öne sürülebilir. Ama Putin demokrasiye farklı baktığı için Silvio Berlusconi ve Gerhard Schröder’in hissedilir seçim zaferinden sonra yapmak isteyip te yapamadıklarını yapıp iktidarda kalıyor.”

Stuttgarter Nachrichten gazetesinin konuyla ilgili yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“İktidar kademelerindeki koltuk taksimi enerji sektörünün hakimiyetini gösteriyor. Bunun alternatifi de yok. Yabancı ülkeler Rusya’ya bu gözle bakıyor, Almanya Başbakanı Merkel asker ya da gizli servis geçmişi olmayan Batı’yla da atışmayan Medvedev’in aday gösterilmesinden memnun görünüyor. Putin’in, dev Rusya’nın dev meselelerinin üzerine maharet, ehliyet ve ölçüyle gidebilecek ılımlı bir entelektüelde karar kıldığı anlaşılıyor. Medved’den kötü sürprizler beklenemez. Bu bakımdan Moskova’da atılan adımlar ümit veriyor.”