1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Basın özgürlüğü

Batı'da basın özgürlüğü maziye mi karışıyor?

2 Haziran 2020

ABD'de polis şiddeti ve ırkçılığa karşı süren protesto gösterilerinde, görevi başındaki pek çok gazeteci de polis tarafından hedef alındı. Medya mensuplarına yönelik baskı sadece ABD değil, Avrupa'da da artıyor.

ABD'deki gösterilerde CNN çalışanları geçen hafta canlı yayında gözaltına alınmıştı.
ABD'deki gösterilerde CNN çalışanları geçen hafta canlı yayında gözaltına alınmıştı.Fotoğraf: Reuters/CNN

ABD'de bir siyahi vatandaşın beyaz bir polis tarafından öldürülmesine karşı protesto gösterilerinde yaşananlar, Batılı demokrasilerde de basın özgürlüğünün baskı altında olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bir CNN muhabiri canlı yayın sırasında gözaltına alınırken Reuters haber ajansının iki çalışanıyla İsveçli bir gazeteci plastik mermilere hedef oldu. DW muhabiri Stefan Simons'u plastik mermi teğet geçti.

Otoriter rejimlerden farklı olarak Batılı ülkelerde hükümetler çoğunlukla doğrudan ellerini "kirletmiyor", farklı yöntemler kullanıyor. Sadece ABD'de değil, örneğin Brezilya'da da bilinçli olarak insanları susturmaya yönelik yasal düzenlemelerden ya da devlet sansüründen kaçınılıyor. Buna karşılık ABD Başkanı Donald Trump da, "mini Trump" olarak anılan Brezilya lideri Jair Bolsonaro da medya düşmanı söylem ve yalan haberlerin yayılması yoluyla toplumu bölmeye ve şiddete kışkırtıyor.

Bu tehlikeli gelişme şüphesiz ABD ve Brezilya ile sınırlı değil. Malta, Karadağ, Slovakya, Polonya, Macaristan, Britanya, Çekya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinde de benzer yöntemler kullanılıyor.

George Floyd, gözaltında polis memuru tarafından öldürülmüştü.Fotoğraf: AFP/Facebook/Darnella Frazier

Düşman tablosu

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Berlin temsilcisi Christian Mihr, ABD'de son birkaç günde toplam 68 gazetecinin taciz ve şiddete maruz kaldığını belirterek Trump'ın medyayı şeytanlaştırdığına ve net bir düşman tablosu çizdiğine dikkat çekiyor.

"US Press Freedom Tracker" platformunun verileriyle birleştirildiğinde bu yılın başından beri ABD'de 94 medya mensubu saldırılara hedef oldu.

Bu tablonun kendilerini şaşırtmadığını belirten Mihr, DW'ye yaptığı açıklamada "Medya, güya bir sistemin parçası olarak algılanıyor. Bu algı, Trump, Bolsonaro gibi popülist liderler tarafından bilinçli olarak oluşturuluyor. 'Sisteme rağmen' devleti yönetebildiklerini göstermek istiyorlar" diyor.

"Kapa çeneni!"

Brezilya'nın önde gelen medya kuruluşları 25 Mayıs'ta bir açıklama yaparak güvenlik endişeleri nedeniyle başkentteki devlet başkanlığı sarayı Alvorada'dan haber geçmeyi durduracaklarını bildirdi. Televizyon kanalları "Globo" ve "Bandeirantes", ülkenin önde gelen gazetelerinden "Folha de S.Paulo" ve internet sitesi "Metrópoles", Brezilya devlet başkanının taraftarlarının süren tehditlerine dikkat çekerek Alvorada'ya artık çalışanlarını göndermeyeceklerini açıkladı.

Brezilya Devlet Başkanı Jair BolsonaroFotoğraf: Getty Images/A. Anholete

Bolsonaro'nun sık sık taraftarlarına seslendiği Alvorada önünde gazeteciler tehdit ve sözlü tacizlere maruz kalıyor. Yayın kuruluşları, Bolsonaro taraftarlarının gazetecilere ayrılan bölümü basmakla tehdit ettikleri bir sırada saray güvenlik görevlilerinin devreye sokulmadığı suçlamasında bulunuyor.

Devlet Başkanı Bolsonaro'nun kendisi de gazetecilere yönelik sözlü sataşmalarıyla biliniyor. Bolsonaro, mayıs ayı başında kendisine Federal Emniyet Teşkilatı Başkanı'nı niçin görevden aldığını soran gazetecilere bağırarak "Kapayın çenenizi" demişti. Mart ayı başında da medya mensuplarını "halkı Devlet Başkanına karşı ayaklandırmaya çalışmakla" suçlayan bir taraftarını Bolsonaro başını sallayarak onaylamıştı.

Avrupa Konseyi'nden uyarı

Avrupa'da da gazeteciler ve medya mensuplarına yönelik taciz ve saldırılar artıyor. Avrupa Konseyi'nin 2020 yılı Basın Özgürlüğü Raporuna göre 2019 yılında Konsey üyesi 47 ülkeden 32'sinde gazetecilere yönelik 142 saldırı kaydedildi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü de 2020 yılı basın özgürlüğü listesinde Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Yunanistan, Hırvatistan, Malta ve Britanya gibi Avrupa ülkelerinde medya mensuplarına yöneik tehlikenin arttığına dikkat çekti.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Berlin temsilcisi Christian MihrFotoğraf: Reporter ohne Grenzen/Schler

Örgütün raporunda Britanya makamlarının genelde ulusal güvenlik gerekçesiyle sık sık basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar getirdiğine işaret edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de 2018 yılında ülkedeki gazetecilerin kitlesel olarak takibe alınmasını ifade ve basın özgürlüğü temel hakkının ihlali olarak değerlendirmişti.

Britanya'da "Trumpvari" söylem

Sınır Tanımayan Gazeteciler Berlin temsilcisi Christian Mihr, "Britanya'da medya ve gazetecilere yönelik itibarsızlaştırma girişimlerinin Trump'ın söylemlerini hatırlattığını" belirterek ülkede gazetecilerin basın toplantılarından dışlandığını, Başbakan Boris Johnson'ın söyleminin "Trumpvarileştiğini" söyledi.

2017'de Malta'da öldürülen araştırmacı gazeteci Daphne Caruana Galizia'nın kız kardeşi Corinne Vella, demokratik ülkelerde medyaya yönelik saldırıları "Gazeteciler açısından en büyük tehlike, savaş bölgelerinden ziyade kendi ülkelerindeki yolsuzlukları ortaya çıkarmaları" cümlesiyle özetliyor.

Vella 2019 yılında Berlin'de bir etkinlikte yaptığı konuşmada "Gazeteciler bir AB ülkesinde kendilerini artık güvende hissetmiyorsa, bu tüm Avrupa için bir güvenlik tehdididir" demişti.

Christian Mihr, bir haftadır ABD'de süren protesto gösterileri nedeniyle taşkınlıklara karşı duyulan korkuyu Trump'ın seçim kampanyasına malzeme yapabileceğinden endişe ediyor. Bu nedenle Başkan Trump ve partisi Cumhuriyetçilerin önde gelen politikacılarının polis şiddetini kınamak konusunda çekingen davrandıklarına dikkat çeken Mihr, kısa vadede şiddet olaylarının Trump'ın işine yarayabileceğini belirtiyor.

Astrid Prange

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik