1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Batı’nın Mısır açmazı

23 Ağustos 2013

Uzmanlara göre Batılı ülkeler Mısır konusunda, ‘istikrar’ ile ‘insan hakları’ arasında ikilemde kalıyor.

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Brüksel’deki özel oturumda bir araya gelen AB dışişleri bakanları, vatandaşların baskı altına alınmasına aracı olabilecek her tür mühimmat ve silahın Mısır’a ihracatının askıya alınmasını kararlaştırdı. Uzmanlar AB’nin 28 dışişleri bakanının tek ses olmasını bir başarı olarak niteliyor. Zira Suriye konusunda bu hiç de kolay olmamıştı. Ancak şimdi de AB’nin silah ihracatını askıya alma kararının Mısır’daki geçiş hükümetini ne kadar etkileyeceği tartışılıyor. Konrad Adenauer Vakfı’nın Başkanı Hans-Gert Pöttering ise AB’nin aldığı karara ilişkin bir başka noktaya dikkat çekiyor ve şunları söylüyor:

"Burada önemli olan silah sevkiyatının durdurulması değil, aksine verilen siyasi mesajdır. AB, demokrasi, özgürlük ve hukuk devletinin Mısır’da bir şansı olmasını ve her şeyden önce Mısır halkının birbiriyle barışmasını istiyor. O nedenle silah ihracatının durdurulması, bu tutumun ifadesidir. Ve mesajın Mısır ordusuna ulaşmasını umuyorum."

'Mısır dünyaya açık olmalı'

Suudi Arabistan’ın, Batılı ülkelerin yardımları kesmesi durumunda her türlü kaybı telafi edeceğini açıklaması, Batı’nın geçiş hükümeti üzerinde kuracağı ekonomik baskıların etkisini zayıflatacağı izlenimi uyandırmıştı. Ancak 2007-2009 yılları arasında Avrupa Parlamentosu başkanlığı da yapan Pöttering, Mısır’ın tüm dünyaya açık olması gerektiğini savunuyor.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Başkanı Hans-Gert Pöttering ve Brüksel’deki özel oturuma katılan konuklarFotoğraf: DW/P. Kouparanis

Pöttering "Eğer Mısır bir gelecek şansı istiyorsa o zaman dünyaya açık olmak zorunda. Biz de 2004 yılında imzalanan ve temelleri bizi birbirimize bağlayan ortaklık anlaşmasının devam etmesini ve iyi ilişkiler içinde olmayı istiyoruz. O nedenle Mısır için Suudi Arabistan ile olduğu kadar tüm ülkelerle ilişkilerinin iyi bir şekilde devam etmesi önemli. Mısır ile iyi ilişki ve işbirliğinin sürdürülmesi umarım yeniden mümkün olur" diye konuşuyor.

Mısır ordusu ise göstericilere yaptığı kanlı müdahaleyi eleştirdiği için Batı’ya kızgın. Müslüman Kardeşler de Mursi’nin görevden el çektirilmesini, darbe olarak nitelememesinden dolayı Batı’ya öfkeli. Diğer yandan 2011 yılında Tahrir Meydanı’nı dolduran seküler gençler de arka plana itildiğini düşünüyor. Peki, AB ne kadar objektif kalabilir? Pöttering, AB’nin siyasi duruşu ile özgürlüğün tarafında olduğunu göstermesi gerektiği kanaatinde. Barışçıl Müslümanların zan altında bırakılmamasına büyük değer verilmesi gerektiğini kaydeden Pöttering, ordunun AB’nin diyalog çağrılarını duymazdan gelmemesini umuyor.

'ABD'nin askeri yardımları önemli'

Diğer yandan ABD’nin Mısır politikası da tartışılmaya devam ediyor. Almanya’da görev yapmış eski ABD Büyükelçisi John Kornblum, ABD‘nin, Mısır’a yaptığı yıllık 1 milyar 300 milyon doları bulan askerî yardımların devam etmesinin ülkenin istikrarı açısından önemli olduğunu düşünüyor. Kornblum "AB’den farklı olarak ABD’nin askeri yardımları Mısır ordusunun desteklenmesi ve ülkenin istikrarı açısından önemli. AB’nin ve ABD’nin Mısır politikaları son haftalarda çok tartışıldı. Ordunun desteklenmemesi gerektiğini savunan birçok kişi var. Ama şu anda ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesini kimse istemez. O nedenle, göstericilere karşı tutumu ne kadar tartışılsa da, ordu ülkenin istikrarı açısından önemli, dolayısıyla ABD’nin yardımları da" diyor.

Kornblum, Batı’nın Mısır politikalarında zor bir ikilemde olduğuna dikkat çekiyor ve şunları kaydediyor:

"Hepimizin bildiği gibi, Mısır’da ordu şundan emindi ki bunu ben kendim içinde söyleyebilirim: Mısırlıların çok büyük bir kısmı, Müslüman Kardeşlerin iktidarını istemedi ve Müslüman Kardeşler de iktidarda olduğu sürece gücünü kötüye kullandı. Bu çok karışık bir durum. Maalesef bu sadece Mısır’da değil, Suriye’de, Ortadoğu’nun başka ülkelerinde de söz konusu. Bu da Batı’nın çok zor bir durumla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Çünkü bölgenin istikrarı ile insan hakları arasında bir ikilemde kalıyor. Bir yandan Suriye’deki gibi bir iç savaş istemiyor ama diğer yandan da siyasi değerlerinin ve çizgisinin doğru anlaşılmasını istiyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Başak Özay