Bedenleri Kahire'de, kalpleri Gazze'de: Savaştan kaçanlar
16 Kasım 2024Gerçek adını söylemek istemiyor. Biz ona Mona diyoruz. Yaklaşık altı aydır, eşi ve ailesinden uzak şekilde Kahire'de üç çocuğuyla birlikte yaşıyor. En küçük çocuğuna hamileyken, anaokulu yaşındaki diğer iki evladıyla birlikte Gazze'deki savaştan kaçmış.
Mona, savaşın şiddetini "Diğer tüm savaşları gölgede bıraktı" sözleriyle anlatıyor. İsrail ordusunun bombalarından ve insansız hava araçlarının saldırılarından kaçmak için ailesiyle defalarca yer değiştirmiş. Son olarak deniz kenarındaki bir çadıra sığınmak zorunda kalmış.
31 yaşındaki kadın içini çekerek "O kadar çok ölüm ve acı gördüm ki…" diyor.
Kahire'ye geldikten kısa süre sonra kaldığı ilk evden çıkarılmış. Ev sahibi, Filistinli sığınmacılara ev kiraladığı için Mısır devleti tarafından hedef alınmaktan korkmuş. Eski bir radyo sunucusu olan Mona, bu olayla birlikte yeniden sarsıldığını, kendini güvensiz ve çaresiz hissettiğini söylüyor. Kahire'de yaşadığı olumsuzluklar, Gazze'deki anılarının hüznünü ve memleketine olan özlemini daha da artırmış. Eşini, ailesini ve akrabalarını geride bırakmak zorunda kalmış. Yurt dışındaki bağışçılar sayesinde kaçışları için gerekli 5 bin doları tedarik etmeyi başarmışlar.
Gazze'deki yaralı ve hastaların çoğuna, tedavi amacıyla Mısır hastanelerine gitme izni verilmiş. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Mona gibi şanslı on binlerce Filistinli, yabancı elçiliklerin veya Mısırlı bir aracı kurumun yardımıyla Mısır'a ulaşabilmiş.
Mısır: Gazze'den gelen Filistinliler kalıcı olmamalı
Kaç Filistinli'nin Gazze'den ayrılarak Mısır'a sığınabildiği ve orada kaldığı net olarak bilinmiyor. Mayıs ayının başında, Filistin'in Mısır Büyükelçisi Diab el Luh, bu sayının 100 bin civarında olduğunu söylemişti. Ancak sahada çalışan yardım görevlileri, gerçek sayının çok daha fazla olabileceğini belirtiyor. Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısı, İsrail ordusunun bölgeyi kontrol altına almasının ardından 7 Mayıs'ta kapatıldı. Bu durum, Mona'nın Mısır'a henüz gelemeyen kocası için endişelenmesine sebep oluyor.
Tedavi amacı dışında Mısır'a giren kişilerin büyük bir kısmı, kendi başının çaresine bakmak zorunda. Çoğu turist vizesiyle ülkeye giriş yapmış. Ancak bu vizelerin süresi dolduğu için Filistinliler artık yasa dışı olarak kalıyor. Bu durum, onları eğitim, sağlık hizmetleri ve diğer pek çok imkândan mahrum bırakıyor.
Mısır'daki Filistinliler, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) kapsamına girmedikleri için resmî yardım alamıyorlar. Aslında Filistinlilere yardımdan, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) sorumlu. Ancak bu ajansın Mısır'da faaliyet yetkisi bulunmuyor. Bu yüzden buradaki Filistinli mülteciler, tümüyle Mısırlı gönüllü grupların sağladığı gıda, kıyafet, geçici iş ve bağışlara bağımlılar.
Protestoların gölgesinde
Gazze'deki savaş, Mısır için önemli zorluklar doğuruyor. Crisis Group (Kriz Grubu) adlı düşünce kuruluşuna göre, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırıları, halk arasında büyük bir öfkeye yol açarak Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi yönetimine karşı protestoları tetikleyebilir. Özellikle de ülkedeki ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında bu ihtimal daha da endişe verici hale geliyor. Bu yılın Mart ayında enflasyon ve yoksulluk nedeniyle hükümeti protesto eden onlarca kişi gözaltına alınmıştı.
Mısır, Gazze'den gelen Filistinlilerin kalıcı olarak ülkeye yerleşmesini istemiyor. Crisis Group'un tahminine göre Mısır hükümeti, Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönmesine İsrail tarafından izin verilmeyeceğinden endişe duyuyor.
Gönüllülerin desteği
Yeniden Mona'nın hikâyesine dönüyoruz:
Lucy, Mona'nın hayatına girerek pek çok şeyi değiştiren koca yürekli bir kahraman. O da gerçek adını vermek istemiyor. Aslen Alman olan Lucy, yaklaşık 20 yıldır Mısır'da yaşıyor ve burayı evi olarak görüyor. Lucy, Mona gibi memleketinden kaçmak zorunda kalan kadınlara kalpten bağlı. Kahire'ye daha önce kaçmış olan Mona'nın yengesinin, onu Lucy ile tanıştırması sayesinde yolları kesişmiş. Lucy, o günü şöyle anlatıyor:
"Ne kadar bitkin ve solgun olduğunu fark ettim. Belli ki hamileydi. Neredeyse hiç konuşmuyordu ama yine de beni akşam yemeğine davet etti. Sessiz bir buluşmaydı ama desteğe ihtiyacı olduğu da aşikârdı."
İki kadın, o günden sonra birbirlerine destek olmaya başlamış. Mona, minnettarlığını en samimi duygularıyla ifade etmeye çalışıyor:
"Lucy çok iyi ve değerli bir insan. Sadece doğumumda yanımda olmakla kalmadı, bizim için yemek organize etti, çocuklarıma her konuda yardımcı oldu. Sayesinde evlatlarım, burada çocukluklarını yaşayabiliyor."
Mona'nın altı yaşında bir kızı, dört yaşında bir oğlu ve Kahire'de dünyaya getirdiği bir bebeği var. Yabancı bir ülkede güvenli bir gelecek umuduyla yaşayan bu küçük aile, en zor anlarında Lucy sayesinde bir nebze huzur buluyor.
Lucy, yardımı sırf bir hayır işi değil, dayanışma ilkesi olarak görüyor:
"Esas olan, karşılıklı yardımlaşmadır. Bu, topluluk odaklı, kapitalizm karşıtı ve sadece öz çıkarlarına hizmet eden Batılı yardım kuruluşlarının anlayışından bağımsız bir yaklaşım."
Haklar yok, okul yok, iş yok
Kahire'de Mona ve diğer Filistinli mültecilerin yasal statüsü oldukça karmaşık. Oturma izni olmadan, Mona'nın önünde pek çok kapı kapalı kalıyor: Çocukları okula gidemiyor ve Mona'nın çalışması yasak. Oysa büyük kızının artık okula gitmesi gerekiyor. Mısır'ın bu imkânları sunabileceğini umuyordu ama hayal kırıklığına uğradı:
"Mısırlılar harika insanlar ama hükümet bizi istemiyor."
"Gazze benim kalbim" diyor Mona. Sokaklarını, kafelerini, dayanışma duygusunu özlüyor. Gözleri doluyor ve sesi titremeye başlıyor:
"Gazze'yi seviyorum, Filistin'i seviyorum. Ancak evimin hâlâ orada olup olmadığını bilmiyorum. Çatışmalar bitse bile tekrar savaş çıkma ihtimali ve çocuklarımın tehlikede olacağı korkusu içimi kemiriyor. Eğer orası bir gün güven ve istikrara kavuşursa, mutlaka dönerim. Ama şimdilik Gazze'de maalesef bir gelecek göremiyorum."