Belçika daha sıkı kontrol istiyor
7 Ocak 2017Berlin’de geçen Aralık ayında bir Noel panayırına kamyonla düzenlenen terör saldırısının zanlısı Anis Amri‘nin, eylemin ardından elini kolunu sallaya sallaya Avrupa’nın neredeyse yarısını dolaştığı ortaya çıktı. Amri, tren ve şehirlerarası yolcu otobüsü gibi toplu ulaşım araçlarını kullanarak önce Almanya’dan Hollanda’ya, oradan Fransa’ya ve en nihayetinde İtalya’ya geçti. Bu kadar rahat hareket etmesi ise Schengen sayesinde oldu. Serbest dolaşımın geçerli olduğu Schengen bölgesinde iç sınırlar kontrol edilmiyor.
Ancak Schengen sınırları, artık eskisi kadar açık değil. 2015 sonbaharında doruğa ulaşan mülteci krizi nedeniyle pek çok ülke sınır kontrollerine yeniden başladı. Örneğin Almanya, Avusturya sınırındaki geçişleri kontrol ediyor. Üstelik bu kontroller, AB müktesebatına da uygun düşüyor. Kontrollerin somut bir gerekçeye dayanması, sınırlı süreyle yapılması ve AB Komisyonu’nun onayının alınmış olması şart koşuluyor. Bu koşullar yerine getirildiği takdirde sınırları kontrol etmek mümkün. Almanya’nın kontrol izni daha önce birkaç kez uzatılmıştı. Komisyon, gelecek Şubat’ta konuyu tekrar ele alacak. Ancak çok yoğun bir sınır trafiğinin olması nedeniyle, kontroller de "rastgele örneklem" yöntemiyle yapılıyor. Yani yolcuların arasından gelişigüzel seçilen az sayıdaki kişi kontrol ediliyor.
Kaldı ki AB içindeki sınırların açık olması, “ortak Avrupa ruhunun“ temel taşlarından biri ve bundan kimse kolay kolay vazgeçmek istemiyor. Yine de terör ve mülteci krizi gibi faktörler, bu temel düstur üzerindeki baskıyı giderek artırıyor. Nitekim geçen yılın Nisan ayında uçak yolcularına kişisel veri kontrolünün yapılmasına karar verildi. Ancak bu karar 2018 yılında uygulanacak. Üstelik 11 üye ülkenin, kararın nasıl hayata geçirileceğine dair henüz bir planı mevcut değil.
Uygulamada büyük zorluklar
Belçika, sadece yürürlük tarihinin bu kadar sarkmasından dolayı rahatsız değil. Aynı zamanda kontrollerin sadece uçak yolcularıyla sınırlı tutulmasını da yanlış buluyor. Belçika İçişleri Bakanı Jan Jambon “Bir kapıyı kapatıp, diğerlerini ardına kadar açık tutmanın hiçbir anlamı yok“ diyerek itirazını dile getiriyor.
Belçika, 2015 yılında bir trene yapılan saldırı sonrası, tren garından yolcuların bagajlarını kontrol etmek için girişmlerde bulundu. Ancak bunun pratikte uygulanmasının neredeyse imkansız olması nedeniyle vazgeçildi. Şimdi de uluslararası tren ve otobüs yolculuğu yapan kişilerin verilerinin toplanıp analiz edilmesi için girişim başlatıldı. Bunun için komşu ülkeler Almanya, Fransa ve Hollanda ile görüşmeler yapılıyor. Belçika hükümetinin amacı, bu verilerin AB genelinde ortak bir sistemde toplanıp değerlendirilmesini sağlamak.
Destekleyenler azınlıkta
Ancak bu planlar şimdilik pek destek görmüyor. Başta demir yolu taşımacılığı şirketleri olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş buna olumsuz yaklaşıyor. Özellikle Almanya ile Belçika arasındaki seferlerin büyük oranda olumsuz etkilenmesinden endişe ediyorlar. AB Komisyonu da bu endişeleri paylaşıyor ve büyük bir ikileme dikkat çekiyor: Kontroller trenlerde yapılırsa, seferlerin aksaması kaçınılmaz. Eğer garlarda yapılırsa, o zaman da uzun kuyruklar oluşur. Bu da teröristler için yeni bir saldırı hedefi oluşması anlamına gelir!
Ancak Belçika’nın önerisini destekleyenler de yok değil. Örneğin Hollanda hükümeti, uluslararası tren ve otobüs yolcularının, bilet alırken kimliklerini ibraz etmelerini zorunlu kılacak bir tasarı üzerinde çalışıyor. İnternetten bilet alırken bu uygulama zaten her yerde geçerli. Şimdi aynısının gişelerden alınan biletler için de uygulanması isteniyor.
Eksiksiz kontrolü neredeyse imkansız kılan başka faktörler de mevcut. Toplu ulaşımda bazı önlemler alınsa bile özel otomobille yapılan sınır geçişlerini kontrol etmek çok zor. Özellikle de yoğun olan ve dakikada onlarca aracın geçtiği güzergâhlarda bu neredeyse imkansız. İsveç ve Danimarka’nın mülteci akınıyla mücade etmek için, karayoluyla sınır geçişlerinde bir yıl önce başlattığı kimlik kontrolleri, hem zaman hem para kaybına yol açıyor. Hatta uygulamadan dolayı uğradıkları kayıpların telafi edilmesini isteyen çok sayıda kişi, çoktan yargı yoluna başvurdu bile.
©Deutsche Welle Türkçe
Christoph Hasselbach