1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Belediyelere haciz: Sosyal hizmetler nasıl etkilenecek?

17 Aralık 2024

Uzmanlara göre CHP'li belediyelere borçları nedeniyle haciz konması kent yoksulluğuna karşı çözüm olarak geliştirilen kent lokantaları gibi sosyal hizmetleri de aksatabilir.

Haciz işlemi başlatılan belediyeler arasında Ankara da var.
Haciz işlemi başlatılan belediyeler arasında Ankara da var. Fotoğraf: DW/U. Danısman

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) en fazla prim borcu bulunan beş belediyeye haciz işlemi başlattı. CHP'li İstanbul, Ankara, Mersin, Adana Büyükşehir ile Şişli Belediyeleri için harekete geçildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 Aralık'taki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, SGK'ya borçlu belediyelere karşı bakanlığı harekete geçmeye çağırmıştı. Erdoğan, "Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa, SGK'ya olan birikmiş borçlarını ödemeye davet ediyorum. Sayın Bakan kendilerini çok daha kararlı şekilde silkelemende fayda var" ifadelerini kullanmıştı.

Haciz işlemi başlatılan Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 5,7 milyar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 3,3 milyar, Adana Büyükşehir Belediyesi'nin 3 milyar, Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin 1 milyar, Şişli Belediyesi'nin ise 1,8 milyar lira prim borcu bulunuyor.

Peki belediyelere haciz ne anlama geliyor, vatandaş nasıl etkilenecek?

"Halkın tepkisine bağlı"

DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder, belediyelerin emlak vergisi, reklam gibi gelirlerden oluşan kendi gelirlerinin çok cüzi olduğunu, belediyelere kapsadığı nüfusa ve oradan sağlanan vergi oranlarına göre merkezi yönetimden bir pay aktarıldığını esas gelirin de buradan sağlandığını anlatıyor. Bu gelirin hepsinin birden kısılamayacağını çünkü kamusal yani bütçelerle aktarımı tasarlanan kanuni bir süreç olduğunu aktarıyor.

Fakat belediyelerin SGK borçlarına karşılık, hangi belediyelerin bu borcu yaptığı tartışmalı olsa da iktidarın CHP'li belediyeleri sıkıştırmak üzere böyle bir yola gittiğini ifade eden Önder, "Buna karşılık CHP'li belediyeler de 'bu belediyeleri AKP'den devralırken borçları da devralmış olduk' argümanını ortaya koyuyor. İkinci argüman da mevcut tabloda sadece CHP'li belediyelerin değil AKP'li belediyelerin de SGK borçlarının olması" diyor.

Bu nedenle CHP'nin bütün belediyelerin borçlarının açıklanmasını ve bununla ilgili bir genel borç erteleme veya borç yeniden yapılandırma meselesi üzerine görüşme talep ettiğini söyleyen Önder, "Bu ne kadar kabul edilir bunu bilemem. Bu bir politik baskı meselesi. Halkın tepkisi eğer çok şiddetli olursa belki iktidar bu yola gidebilir" diye ekliyor.

İstanbul Pendik'teki Kent Lokantası

"Çok temel hizmetler aksayabilir"

İzzettin Önder'e göre CHP'nin elinde hangi şehirler olursa olsun, haczin doğal bir sonucu olarak çok temel hizmetler aksayabilir.

Belediyede çalışanların maaşlarını ilk anda aksayacak kalem olmadığını vurgulayan Önder, "Çünkü onlar zorunlu yani tahdidi ödemelerdir ve kanunla sınırlandırılmıştır. Bu ödemelerde kısıntı yapılamaz. Ama belediye bir ihale yapmıştır, çöp toplama, yol temizleme, kaldırım yapma vs. Bu ihaleler ile tahdidi olmayan ödenekler konusunda sıkıntı olabilir" diyor.

Önder, yine son dönemde çok konuşulan kent lokantaları gibi sosyal projelerin de bu durumdan etkilenebileceğine dikkat çekiyor:

"Bu, belediyenin imkanlarına bağlı. Başka yerden ne kadar gelirleri var? Belki Halk Ekmek'in fiyatını yükseltecek ya da lokanta fiyatlarını artıracak. Neyi telafi edecek, neyi tamamlayacak? Şu anda bunu söylemek zor. Ancak etkisi tabii ki olacak." 

Dış piyasalardan borçlanma mümkün mü?

Belediyelerin kooperatifler yoluyla bazı yan kuruluşları olduğunu, bu kuruluşların para kazanmanın da bir aracı olarak geliştirilebileceğini belirten Önder, uluslararası alandan borç alma yoluna da gidilebileceğini söylüyor.

Ancak Önder, belediyelerin dış piyasalardan borçlanması için merkezi yönetimin kefil olması gerektiğini hatırlatıyor ve iktidarın bunu da engellemeye çalışacak hamleler yapabileceği görüşünü aktarıyor.

"Sosyal yardımları erişilmez kılacak"

DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan da "Muhalefetin kontrolündeki belediyelere borçları nedeniyle haciz konulması ve hizmetlerini yerine getiremez hale gelmeleri yalnızca yatırımları yapılamaz kılıp o şehirlerdeki yaşam kalitesini düşürmekle kalmayacak çok kişinin istifade ettiği sosyal yardımları ve hizmetleri de erişilmez kılacak" diyor.

Haciz belediye iştiraklerini de kapsadığından etkisinin öngörülenden fazla olabileceğine dikkat çeken Profesör Erdoğan, 2024 yerel seçimlerinde muhalefetin belli başlı büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yönetimini kazanmasından sonra merkezi iktidarın sıkça dile getirdiği bir tehdidin gerçekleşmişe benzediğini söylüyor.

İBB sosyal yardımlara 6 milyar TL ayırdı

Türkiye'de her ne kadar merkezi hükümetin kamu harcamalarında ağırlığı devam etse de başta İstanbul olmak üzere büyükşehir yönetimlerinin de hacminin küçük olmadığını dile getiren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 29 şirketi, 4 kuruluşu ile toplam 500 milyar TL bütçeye sahip olduğunu belirtiyor. Emre Erdoğan sözlerini şöyle sürdürüyor: "Çok önemli bir kaynak... Ankara, İzmir ve Mersin de çok küçük sayılmazlar. Bu yerel yönetimler sadece inşaat yapmakla yetinmiyorlar, kayda değer miktarda da sosyal harcamalar yapıyorlar, bu da seçmen nezdindeki algılarına katkıda bulunuyor."

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2025 bütçesinde 6 milyar TL'nin sosyal yardımlara ayrıldığını, hane halkına yapılan toplam transferlerin de 35 milyar TL'yi bulduğunu belirten Emre Erdoğan, böyle bakıldığında yerel yönetimlerin önemli bir sosyal dayanışma işlevi gördükleri görüşünde.

Diyarbakır Bağlar: AKP'den DEM Parti'ye borç

03:39

This browser does not support the video element.

Hesabı kimden sorulacak?

Profesör Erdoğan'a göre ilk bakışta hizmetlerin kalitesinin düşmesi muhalefetin başarısızlığına yazılacak gibi gözükse de sosyal harcamaların azalmasının önemi gittikçe artan kent yoksulluğunu daha da akut hale getireceği aşikâr. Bunun hesabının merkezi yönetimden mi yoksa yerel iktidarlardan mı sorulacağını henüz kestirmek kolay değil.

İzzettin Önder ise bu konuda AKP'nin elinin daha güçlü olduğu görüşünde.

Önder'e göre AKP'nin merkezi devlet olarak belediyelerin gelirlerinde kısıntı yapması ve bu nedenle belediyelerin bazı harcamalarını kısıtlamasının halka yansıma biçimi AKP'nin propagandasına bağlı olacak.

"AKP'nin eli daha güçlü durumda"

CHP'nin karşı bir propaganda yapıp "bize para gelmediği için hizmet yapamıyoruz" demesi halinde de halkın büyük çoğunluğunun "para gelmediği" kısmını değil, "hizmet yapamıyoruz" kısmına bakacağını belirten Önder, "CHP'nin eli kolu böyle bağlı. Basitçe psikolojik olarak harcama yapılamıyor ama bu belediyenin hatası değil, paraların merkezi devletten aktarılmamış olması diye düşünmez halkımız. En azından büyük kısmı düşünmez. Dolayısıyla AKP'nin eli daha güçlü durumda" diye konuşuyor.

AKP'nin Suriye olayıyla dış siyasette güçlendiği mesajının verildiğini, bunun iç siyasete yansıtılacağını söyleyen Önder, halkın ise her zaman yüksek sesi algıladığını, düşük sesi ne kadar rasyonel olsa da algılayamadığı görüşünü paylaşıyor.

Önder'e göre AKP bu yüzden belediye borçlarının üzerine gitmek istiyor. Önder, ancak CHP çok ciddi bir propaganda oturtabilirse ve AKP buna karşı daha güçlü bir cevap veremezse işlerin tersine dönebileceğine işaret ediyor.

DW Türkçe'ye VPN ile nasıl erişebilirim?