Beylikova'daki nadir toprak elementleri neden önemli?
8 Ekim 2025
ABD Başkanı Donald TrumpCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 25 Eylül'deki görüşmesi öncesi gündeme taşınan Eskişehir Beylikova'daki nadir toprak elementleri (NTE) rezervine ilişkin iddialar, muhalefetin son açıklamaları ve Bloomberg kaynaklı haberle yeniden gündemin üst sıralarına çıktı.
CHP lideri Özgür Özel, 7 Ekim'de partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada "Türkiye NTE'lerle ilgili ayağa kalkmalı; Erdoğan kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz" diyerek iktidara yüklendi.
Aynı gün CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Sayıştay bulgularını anımsatıp endüstriyel tesise geçişte ilerleme olmadığını ve "ham cevherin ucuza ihracı" riskini X hesabında dile getirdi. Öte yandan Bloomberg'e dayandırılan haberlerde, Çin ve Rusya ile tıkanan temasların ardından Ankara'nın Beylikova rezervleri için ABD ile iş birliği görüşmelerine başladığı belirtildi.
Peki NTE'ler ne anlama geliyor, Türkiye'nin rezervi küresel rekabette ne ifade ediyor, uzmanlar hangi uyarıları yapıyor?
NTE'ler neden kritik?
NTE'ler lantanidler ile itriyum ve skandiyumu kapsayan 17 elementten oluşuyor. Manyetik, optik ve katalitik özellikleri nedeniyle elektrikli araçlardan rüzgar türbinlerine, cep telefonlarından savunma sanayiine kadar çok geniş bir kullanım alanına sahip.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın hazırladığı "Nadir Toprak Elementleri Sektör Raporu"nda NTE'ler "yüksek teknoloji, savunma ve enerji sektörleri için kritik girdiler" olarak tanımlanıyor.
Enerji uzmanı Necdet Pamir DW Türkçe'ye, "Kritik elementler (nadir toprak elementleri dahil), yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminden depolamaya, savunma sanayiine kadar çok geniş bir kullanım alanında vazgeçilmez girdiler oluşturuyor" diyor. Pamir özellikle neodimyum ve disprosyumun rüzgar türbinleri ve elektrikli araç motorları için vazgeçilmez olduğunu vurguluyor. "Temiz enerji devriminde kazananlar, bu kritik minerallerin rezervini, üretimini, proses ve rafinajını kontrol eden ülkeler olacak" ifadesini kullanıyor.
Türkiye'nin rezervi ve kapasite hedefi
Türkiye'nin Beylikova'da kurduğu pilot tesis bir başlangıç niteliğinde. Ancak ayrıştırma, rafinaj ve nihai ürün üretimi gibi kritik aşamalarda ciddi eksikler bulunuyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, endüstriyel tesise geçiş hedefini sık sık yineliyor.
Bakanlığın açıklamasına göre Eskişehir Beylikova sahasında yaklaşık 690–694 milyon ton cevher bulunuyor. Bu miktar, 800 milyon tonluk rezerve sahip Çin'deki Bayan Obo sahasının ardından dünyanın en büyük ikinci rezervi olarak gösteriliyor.
2023'te Enerji Bakanlığı'na bağlı Eti Maden tarafından Beylikova'da açılan pilot tesis yılda bin 200 tonluk üretim kapasitesine sahip. Bakanlığın hedefi ise endüstriyel tesiste yıllık 570 bin ton cevher işlemek.
Dönemin Enerji Bakanı Fatih Dönmez, tesisin açılışında "Çıkarttığımız cevherimizde bulunan florit, barit, nadir toprak elementleri ki biz de ağırlıklı olarak lantan, seryum, praseodimyum, samaryum, gadolinyum, evropiyum, neodimyum var. Ayrıca diğer 17 nadir toprak elementi de belli oranlarda mevcut" demişti.
Ancak enerji uzmanı Necdet Pamir, Türkiye'nin yalnızca rezerv büyüklüğüne odaklanmasının yetersiz olduğunu, esas stratejik üstünlüğün ayrıştırma, rafinaj ve nihai ürün üretiminde elde edilebileceğini vurguluyor. Pamir ayrıca uyarıyor: "Açıklanan rezerv rakamları henüz bilimsel açıdan güvenilir değil. Elinin altında bilimsel olarak ne olduğunu bilmeden, nasıl ve hangi koşullarla, ne anlaşması imzalayacaksın? Bu, ulusal çıkar ve toplum menfaatiyle bağdaşmaz. Ve yeraltı servetleri, halkın malıdır."
Siyasi tartışmalar ve denetim
Beylikova rezervi daha önce de siyasetin gündemine geldi. TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu'nda Nisan 2025'te yapılan oturumda muhalefet milletvekilleri rezervin yönetimine ilişkin eleştiriler yöneltti ve "nadir toprak elementleri rezervini adeta altın tepside sunuyorsunuz" ifadesini kullandı. Oturumda pilot tesis ve üretim takvimiyle ilgili soru işaretlerinin yanı sıra Türkiye'nin Çin ile yaptığı anlaşmanın şeffaflığına ilişkin eleştiriler gündeme geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 16 Ekim 2024'te Çin'le "Doğal Kaynaklar ve Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı" imzalamıştı.
Sayıştay ise Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü'nün (NATEN) 2019 yılı faaliyetlerine dair denetim raporunu Eylül 2020'de yayımladı. Raporda kurumsal yapılanma ve faaliyetlerin denetlenmesi, şeffaflık açısından önem taşıyan başlıklardan biri olarak öne çıktı.
Özgür Özel Meclis'te gündeme getirdi
Muhalefet, NTE sürecinde karar alma mekanizmalarının Meclis denetimi ve kamuoyu şeffaflığıyla yürütülmediğini savunuyor. CHP lideri Özgür Özel, grup toplantısında yaptığı konuşmada, "ülkenin geleceğinin NTE'lerle bağlantılı olduğu" vurgusuyla satış ya da ortaklık ihtimallerine karşı uyardı.
CHP'li Deniz Yavuzyılmaz ise Eti Maden'e ilişkin Sayıştay tespitlerini gündeme taşıyarak, Beylikova'da endüstriyel tesise geçişte somut ilerleme olmadığını ve rezervin "ham cevher" ihracatına konu edilebileceğini iddia etti. Bu nedenle kamu yararı, katma değer ve yerli teknolojinin öncelenmesi gerektiğini söyledi.
Özel ve Yavuzyılmaz’ın açıklamaları Bloomberg'in Çin ve Rusya ile yürütülen pazarlıkların sonuç vermediği, bu nedenle Türkiye'nin ABD ile olası bir iş birliği modelini görüştüğü haberinin ardından geldi. Bu iddialar, Ankara'nın NTE'de üretim–rafineri–nihai ürün zincirinde nasıl bir ortaklık ve finansman yapısı hedeflediği ve kamu payının nasıl korunacağı sorularını da beraberinde getiriyor.
Çin faktörü ve küresel rekabet
Çin nadir toprak elementlerinin yalnızca üretiminde değil, ayrıştırma ve rafinajında da küresel hakimiyet kurmuş durumda. Bu durum, Çin'i temiz enerji çağında jeopolitik ve ekonomik açıdan avantajlı kılıyor. Sanayi Bakanlığının 2020 tarihli raporunda ise yıllık ortalama 200 bin tonluk küresel üretimin yüzde 80'den fazlasının Çin'de yapıldığı bilgisi yer alıyor.
ABD ve Avrupa Birliği (AB) bu tabloyu değiştirmek için yatırımlar yapıyor. Washington, MP Materials ile Savunma Bakanlığı (DoD) arasında imzalanan uzun vadeli alım anlaşmalarıyla kendi üreticilerini desteklerken, 30 Nisan 2025'te Ukrayna ile kurulan ortak yatırım fonu ile kritik minerallerde yeni tedarik hatları kurmayı hedefliyor. Avrupa Birliği ise 2024'te yürürlüğe giren Kritik Hammaddeler Yasası çerçevesinde Fransa'daki Solvay tesisine ve Estonya'daki yeni mıknatıs üretim tesisine destek sağlayarak Çin'e bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.
"Çin, sadece üretimde değil, işleme ve rafinajda da küresel hâkim" diyen Pamir'e göre Türkiye, bu elementleri metale ve nihai ürünlere dönüştürecek kapasiteye yönelmek zorunda. Pamir, "Kazanan ülkeler, sadece rezervi olanlar değil, bu mineralleri ucuza işleyip nihai ürüne dönüştürenler oluyor" diyor.
Yabancı şirketler, denetim ve şeffaflık
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Üyesi Oğuz Türkyılmaz da DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada denetim ve şeffaflık eksikliklerine dikkat çekiyor. Türkyılmaz, "Ülkemizde bu konudaki tek resmi, belge Enerji Bakanlığı tarafından bu yıl yayınlanan Türkiye Kritik ve Stratejik Madenler Raporudur" diyerek rapordaki sınıflandırmalara işaret ediyor. Rapora göre nadir toprak elementleri "önemli kritik madenler" arasında yer alıyor.
"Adı geçen kritik madenler için özel arama, rezerv tespiti ve geliştirme, çıkarma, nihai ürün geliştirme çalışmaları ya başlamamıştır ya da yeterli düzeyde değildir" uyarısı yapan Türkyılmaz, mevcut durumda kamu yararını önceleyen uygulamalar ve şeffaflığın sağlanamadığını vurguluyor.
Jeopolitik ve ekonomik riskler
Türkyılmaz, özel şirketlerin çıkarlarının kamu yararıyla örtüşmediğini belirtiyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Türkiye'nin büyük rüzgar ve güneş enerjisi potansiyelini elektrik üretimi için değerlendirmeye yöneldiğinde, rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin imalatında da bu madenlere ihtiyacı olacaktır. Enerji Bakanlığının raporu da savunma sanayinin ihtiyaçlarından söz etmektedir. Zaman içinde yurt içi üretimin savunma veya enerji sektörlerine tahsis edilmesi halinde, hammadde yokluğu nedeniyle üretimleri aksayacak özel şirketlerle çıkar çatışmaları olması kaçınılmazdır."
Pamir de jeopolitik boyutta, tek ülkeye bağımlılığın kırılganlık yarattığını belirtiyor. "Bağımlılık sorunu, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda politik bir sorun ve risk faktörüdür" diyen Pamir ayrıca "son enerji dönüşümünün dayattığı yeni enerji jeopolitiğinin Türkiye'de yeterince kavranmadığına" işaret ediyor.
Çevresel ve toplumsal etkiler
Oğuz Türkyılmaz, nadir toprak elementlerinin çıkarılmasının çevresel ve toplumsal açıdan da ciddi riskler barındırdığını vurguluyor. Türkyılmaz'a göre izin süreçlerinden sondaj ve üretime kadar birçok aşamada bilimsel ve teknik kurallara uyulmaması, işçi ve saha güvenliğinin yeterince sağlanmaması halinde sorunlar yaşanabilir. Türkyılmaz, atıkların toplanmaması ve işletme sonrası alanların rehabilite edilmemesinin ise kimyasal atıklarla dolu çukurların kalmasına yol açabileceğine dikkati çekiyor.
İlk olarak 23 Eylül 2025 tarihinde yayımlanan bu haber güncellenmiştir.