1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Blair'in AB sınavı

Graham Lucas / DW1 Temmuz 2005

İngiltere, AB’nin derin bir krizde olduğu ve acil sorunların çözüm beklediği bir dönemde AB Dönem Başkanlığı’nı Lüksemburg’tan devraldı. İngiltere’nin dönem başkanlığı Avrupa açısından tarihi bir şans mı, yoksa sonun başlangıcı mı? DW’den Grahame Lucas’ın analizi...

“Brüksel’deki AB Zirvesi’nin başarısız olmasından sorumlu tutulan İngiltere Başbakanı Tony Blair, artık adımlarını daha dikkatli atmaya özen gösteriyor. Dönem Başkanı sıfatıyla, Avrupa Birliği içinde kilit bir rol üstlenecek olan Blair, ’İngilizler’e özel indirim’ olarak nitelendirilen Londra’nın ödediği düşük aidatı arttırmama ve ’Fransa’nın tarım sübvansiyonlarının kısıtlanması’ talepleriyle hayli kızdırdığı Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder’in damarlarına daha fazla basmamaya çalışıyor. Hatta, sırf bu nedenle, muhtemelen Blair’in talimatı üzerine, İngiliz halkı için çok önemli olan, İnglizler’in Fransızlar’ı yendikleri Trafalgar Deniz Savaşı’nın 200. yıldönümü kutlamaları her zamankinden sönük geçti.

Blair, Brüksel Zirvesi’nden bu yana sürekli olarak Avrupa’yı politik bir proje olarak algıladığını, niyetinin Avrupa’yı serbest ticaret bölgesine çevirmek olmadığını tekrarlayıp duruyor. Ayrıca Fransız ve Hollandalılar’ın referandumda ’hayır’ demelerinin, Avrupa’da reformlara ihtiyaç duyulduğunun göstergesi olduğunu hatırlatmayı ihmal etmiyor.

Blair’in hayalindeki yeni Avrupa, daha az bürokrasi ve daha fazla piyasa içermeli. Ülkesinde sağladığı ekonomik başarının rüzgarını arkasına alan İngiltere Başbakanı, şimdi Avrupa’nın diğer kısımlarını da ’fethetmeye’ çalışıyor. Uzun süre ‘hasta’ olarak nitelendirilen İngiltere’de istihdam düzeyi diğer ülkelerden çok daha yüksek, ancak sosyal güvence Almanya ve Fransa’ya göre çok daha düşük. Yine de asgari ücret, çocuk parası ve konut yardımı ile yoksullaşmayı önlemeye çalışıyor. Dolayısıyla vahşi kapitalizm benzetmesi pek geçerli olmuyor.

Bu başarılara imza atan Blair’in amacına ulaşması ihtimali yüksek görülüyor. Zaten ilk anda oluşan Blair karşıtı cephe parçalanmaya başladı. Bazı hükümetler, Blair’e olumlu mesajlar gönderiyor. Avrupa Komisyonu da ortak zeminde buluşulabileceğinin sinyalini verdi. Blair’e bütün kapılarını kapatmış gibi görünen Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’inse zaten siyaset hayatındaki günleri sayılı…

Artık herkes Blair ve Chirac arasındaki hararetli tartışmalara odaklanmış durumda. Blair, şimdiye dek iç politikada bu tartışmaların yararını gördü. Eğer Avrupa’nın istediği yönde hareket etmesini sağlayabilirse daha da fazla yarar sağlayacak. Ve Blair bunun için bedel ödemeye hazır. Ancak buradaki soru, bu bedelin ne kadar olacağı. Sonuçta her iki tarafın da adım atması gerek. Blair ve Chirac’ın bu şansı kullanıp kullanmayacakları henüz belli değil.“