1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM’den ‘insanı felaket’ uyarısı

Carsten Kühntop/DW, Ajanslar22 Mayıs 2007

Lübnan'da 40 bin Filistinli mültecinin barındığı kampı mesken tutan radikal dinci Fetih El İslam militanları ile Lübnan ordusu arasındaki çatışmalarda üç günde 80’i aşkın kişi öldü. BM, kamptaki insani durumun giderek kötüleştiği uyarısında bulundu. Bu arada iç savaşa dönüşebileceğinden endişe edilen olayların arkasında hangi güçlerin olduğuna ilişkin çeşitli tezler tartışılıyor.

Gıda ve ilaç yardımlarının yerine ulaştırılabilmesi için çatışmalara ara verilmesi gerek.
Gıda ve ilaç yardımlarının yerine ulaştırılabilmesi için çatışmalara ara verilmesi gerek.Fotoğraf: AP

El Kaide bağlantılı Fetih El İslam militanları ile üç gündür çatışan Lübnan ordusu, ülkenin kuzeyindeki Filistin mülteci kampı Nahr El Bared’i topçu ateşine tutmayı sürdürürken, kamptaki yaklaşık 40 bin kişinin durumu endişe yaratıyor.

İnsanlar, üç gündür evlerin yıkıldığı, sokaklarda çatışmaların yaşandığı kampta ölüm kalım mücadelesi veriyor. BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı UNRWA Sözcüsü Huda Semra, her dakika ağırlaşan insani durum hakkında çok endişeli olduklarını belirterek "İnsani bir felaket yaşanması söz konusu" dedi.

Semra, halkın susuz ve ekmeksiz kaldığını, elektrik olmadığını, telefonların çoğunun kesildiğini ve kendi çalışanlarıyla bile çok kısıtlı bağlantı kurabildiklerini anlattı. Kampta aralarında doktor, hemşire ve öğretmenlerin bulunduğu 200 civarında UNRWA çalışanı görev yapıyor.

Ölü sayısı daha yüksek olabilir

Lübnan'da 1975-1990 iç savaşının ardından meydana gelen bu en şiddetli olaylarda, askerler ile El Fetih El İslam militanlarının çatışmasında Pazar gününden bu yana, 32 asker, 27 sivil ve 22 militan olmak üzere en az 81 kişi hayatını kaybetti, 55 asker yaralandı. Ölü sayısının 100'e yükseldiği iddiaları da var.

Ülkenin ikinci büyük kenti Trablus yakınlarındaki Nahr El Bared mülteci kampının sakinleri, sokaklarda ölü ve yaralılar olduğunu, çatışmanın durmasını istediklerini söylüyor.

Bu arada çatışmanın olduğu Nahr El Bared mülteci kampından 9 kilometre uzaklıktaki Beddavi Filistin mülteci kampında, kalabalık bir grup toplanarak ateşkes talebinde bulundu. Kalabalık, ayrıca Lübnan ordusu ve hükümeti aleyhine sloganlar attı.

Beddavi kampı imamı Hazma Kassem, halkın başta militanlara karşı olduğunu, ancak yakıp yıkma politikası izlemeleri nedeniyle şimdi Lübnan ordusuna karşı olduklarını söyledi.

Lübnan'ın güneyindeki Ayn El Hilveh mülteci kampında da protesto eylemleri yapıldı. Radikal dinci militanlar kampın sokaklarında lastik yakarken, bazı dükkanlar kapandı. Militanlardan biri, "Kuzeydeki çatışma durmazsa, savaş yalnızca El Fetih El İslam'la değil, tüm İslam'la olacak" dedi.

Çözüm arayışları

Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, Fetih El İslam örgütünün kökünü kazımak istediklerini, örgütün sözcüsü Ebu Salim ise son kurşuna kadar savaşacaklarını söylerken soruna çözüm bulunması için Filistinli liderler, Beyrut'ta Sinyora ile bir araya geldi.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilcisi Abbas Zeki, görüşmelerin ardından durumu kontrol altına alacak önlemler konusunda anlaştıklarını belirtti. FKÖ yönetimi ise Ramallah'tan yaptığı açıklamada, Beyrut hükümetine teröristler ile Lübnan'daki Filistinliler arasındaki farka dikkat etmesi çağrısında bulundu.

Bununla birlikte Fetih El İslam örgütü, bugün ateşkes yapacağını ve Lübnan ordusu saldırmadığı sürece bunu sürdüreceğini açıkladı. Örgüt sözcüsü Ebu Salim, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, bugün saat 14.30 itibariyle ateşkese ve sükunete bir şans tanıyacaklarını söyledi.

Bununla birlikte sahil kenti Trablusşam'da da aşırı dinci bir militan, güvenlik güçlerinin operasyonu sırasında kendini havaya uçurdu. İntihar eylemcisinin dışında olayda başka can kaybı olmadı. Ancak bu olay, Lübnan'da güvenlik güçlerinin doğrudan karşı karşıya geldiği ilk intihar saldırısı.

Olayları kim körüklüyor?

Peki iç savşa dönüşebileceğinden endişe edilen olayların arkasında hangi güçler var? Bu konuya ilişkin çeşitli tezler mevcut. Örneğin Lübnan hükümetine göre radikal dinci Sünni grup Fetih El İslam’ın çıkardığı olayların arkasında, yine Lübnan’da istikrarı istemeyen Şam yönetimi var.

Lübnan İletişim Bakanı Mervan Hamadeh “Bu yaşanan, Lübnanlılarla Filistinlilerin savaşı değil. Düzenli Lübnan ordusuyla, Filistin mülteci kampına gizlenmiş ve Şam yönetiminin mali ve silah desteğini alan bir terörist grup arasındaki çatışmadır“ diyor. Hamadeh, Suriye’nin ülkesini karmaşaya ve şiddete sürükleyerek Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin katillerinin bulunmasını engellemeyi hedeflediğini iddia ediyor.

Lübnan'da Suriye nüfuzuna karşı olan Dürzi lider Velid Canbolad da olayların arkasında Şam yönetiminin olduğunu ileri sürenlerden.

Sünni odaklar mı körüklüyor?

Ancak farklı fikirlere sahip olanlar da var. Bölgedeki radikal dinci grupları iyi tanıyan ve Lübnan merkezli Mideastwire adlı haber portalı için çalışan Nicholas Noe örneğin, Fetih El-İslam’ın bu biçimde ortaya çıkışında Suriyeli bazı grupların desteği olabileceği, ancak Şam yönetimin bununla kesinlikle ilgisi görüşünde. Noe, halkının büyük çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu Suriye’de hükümetin Alevi Nusayrilerden oluştuğunu, onların da Fetih El İslam gibi Sünni grupları desteklemediğini, tersine onlara karşı mücadele ettiğini vurguluyor, Suriye’de barınamayan Sünni grupların Lübnan’a kaçıp gizlendiğine işaret ediyor.

Fetih El İslam’ın liderinin Suriye’de arandığına dikkat çeken Noe, örgütün El Kaide’nin ideolojisine yakın durduğunu söylüyor: “Fetih El İslam’ın üyelerinin çoğu Irak’ta savaşmış direnişçilerden oluşuyor. Selefiler olarak adlandırılan bu grup radikal Sünni bir ideolojiye sahip. Onlara göre Şiiler de münafıktır ve Hristiyanlar gibi katledilmeleri vaciptir. Kendi radikal bakış açılarına uymayan herkesi kolayca öldürebilirler.”

Lübnan’ın kuzeyinde palazlanan bütün radikal dinci Sünni gruplara Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin destek verdiği yönünde iddialar da var. Öldürülen Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin oğlu Sadettin Hariri’nin bu tür grupları desteklediğini, böylece radikal dinci Şii gruplara karşı güç toplamaya çalıştığını iddia edenler de mevcut. Saadettin Hariri’nin desteği konusu net olmasa da, birçok kişi Lübnan’da hükümete yakın güçlerin, Sünni radikal gruplara gizlenmeleri, hatta palazlanmaları için ortam yarattıklarını düşünüyor.