Borç krizinden kur savaşlarına
6 Şubat 2013 Almanya Başbakanı Angela Merkel, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada, yeni Japonya hükümetinin ülkeyi deflasyon tuzağından kurtarmak için para musluklarını sonuna kadar açma kararını doğru bulmadığını ima etmişti. Japon Merkez Bankası’nın banknot matbaasını harekete geçirmesinin bir diğer nedeni de Yen’in dış değerini düşürüp ihracatçı Japon şirketlerine rekabet avantajı sağlamak.
Gevşek para politikasını sadece Japonlar uygulamıyor. Amerikan Merkez Bankası (FED) para basmaya şık bir isim uydurmuş ve ‘kantitatif gevşetme’ demişti. FED, finans ve ekonomi krizinin patlak vermesinden bu yana güdümlü faiz haddini neredeyse sıfırlayıp, milyarlarca dolarlık hazine bonosu satın almıştı.
Köln Üniversitesi Ekonomi Politikası Enstitüsü Direktörü Achim Wambach, paranın dış değerini düşürme arayışından kimsenin kazançlı çıkamayacağını söylüyor.
Bir para biriminin devalüe edilmesi diğer bir paranın değer kazanması anlamına geldiğinden, Amerikan Merkez Bankası’nın aldığı kararlardan zararlı çıkan Brezilya olmuştu. Brezilya Real’i iki yıl içinde yaklaşık yüzde 50 oranında değerlendi. Maliye bakanının para savaşlarından söz etmesi bundandı. Japon para politikasının ceremesini ise öncelikle Güney Kore çekiyor. Her iki ülke de aynı ileri teknoloji ürünlerini ihraç ediyor. Kore Won’unun, Yen karşısında üçte bir oranında değerlenmesi ihracatçı Kore şirketlerinin belini büktü.
Ucuz ve bol paranın faturası
Dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Çin para savaşlarının hem galibi, hem de mağlubu. Çin’in merkez bankası, Yuan’ın ihracata zarar verecek ölçüde değer kazanmaması için yıllardır Amerikan tahvillerine para yatırıyor. Bu politika ihracatı kanatlandırdı. Ancak FED’in piyasayı dolara boğması yüzünden Çin’in elindeki dolar rezervi değer olarak eriyor. Sanayi ülkelerinde tüketimin düşmesi ve Yuan’ın sürekli değer kazanması ihracatçı Çin şirketlerini sıkıntıya soktu.
Dolar zayıflayıp, Yuan tedricen değer kazanırken, Avrupa ortak para birimi başını almış gidiyor. Oysa Avrupa Merkez Bankası da faiz haddini sıfıra dayamış, borçlu ülkelerin riskli tahvillerini istiflemiş ve para musluklarını iyice açmıştı. Commerzbank’ın analiz uzmanlarından Marco Wagner, Euro’nun bu kadar dayanıklı çıkmasını şöyle izah ediyor: “Aynı zamanda merkez bankaları arasında göreceli kıyaslama yapmak da gerekir. Bakalım, Avrupa Merkez Bankası ne kadar Euro basıyor, FED dolar arzının nasıl şişiriyor?”
Uzmanın kastettiği, Amerikan Merkez Bankası’nın çok daha agresif para politikası izlemekte oluşu. Mario Draghi’nin, Euro’ya var olma garantisi vermesinden sonra Avrupa ortak para birimine yeniden güvenilmeye başlandı. Avrupa Merkez Bankası aynı zamanda enflasyon tehlikesini bertaraf etmek için, bol keseden dağıttığı likiditeyi zamanı gelince piyasadan çekecek. İzlediği bu politika, Almanya Başbakanı Merkel’in onayını buluyor.
Değerli Euro, kriz ülkelerinin işine yaramıyor. Borç ve resesyon sarmalındaki ülkelerin şiddetle ihtiyaç duydukları halde ihracatı arttırmaları zorlaşıyor. Marco Wagner Euro Bölgesi’ndeki kriz ülkelerinin asıl sorununun döviz kurları olmadığı görüşünde. Wagner, kriz ülkelerinin acilen yapısal reformlara el atıp dahili devalüasyon yapması gerektiğini söylüyor.
Küresel koordinasyon şart
Sancılı reformlar bir süredir yürürlükte. Bakalım Avrupa Merkez Bankası’nın desteği kriz ülkelerinin reform şevkini kıracak mı? Alman uzmana göre, uzun vadede Avrupa’nın politikası doğru çıkarken, Japonya’nın devalüasyon adımları felaketle sonuçlanabilir. Japonya’nın devlet borç stoku, yurtiçi hâsılasının yüzde 230’unu buluyor. Wagner, Tokyo hükümeti durgunluğu daha fazla borçla atlatmaya çalıştığı takdirde borç stokunun daha da büyüyeceğini ve özel yatırımcının Japon devlet tahvillerine sırtını dönebileceğini hatırlatıyor.
Döviz kurlarını manipüle etmeye kalkışmanın olumsuz sonuçlarını ABD örneğinde görmek mümkün. Ekonomi durgunluktan çıkamıyor. İşsizlik yüzde sekiz gibi oldukça yüksek bir oranı buluyor. Köln Üniversitesi doçentlerinden Achim Wambach, para politikasının koordine edilmesi zaruretine işaret ediyor. Alman ekonomi politikası uzmanı, koordinasyonsuz para politikasının her ülkeyi kısmi çözümler aramaya iteceğini ve sonunda dünya ekonomisinin kendini kimsenin kazanamayacağı bir yarışın içinde bulacağını belirtiyor.
Genişlemeci para politikası yeni finans krizine uygun zemini hazırlarken himayecilik eğilimi de artıyor. Brezilya yerli şirketlere vergi kolaylığı sağlıyor ve bazı ithal mallarından yüksek gümrük vergisi alıyor. Güney Kore de aynı yolu izleyeceğini duyurdu. Böyle giderse, para savaşlarının sonunda ticari savaşlara dönüşmesi sürpriz olmaz.
© Deutsche Welle Türkçe
Danhong Zhang/Ahmet Günaltay
Editör: Hülya Schenk