Brüksel - Ankara hattında ipler gergin
21 Kasım 2006Hemen her yıl olduğu gibi, bu yıl da Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerinde sonbahar aylarında “kriz havası” hakim oldu. Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını yürüten Finlandiya’nın liman ve havaalanlarını Kıbrıslı Rumlar’a açması için Türkiye’ye 6 Aralık’a kadar tarih vermesi, Ankara’da “ültimatom” olarak değerlendirildi.
Türkiye’de 2007 yılında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler nedeniyle yükselen “milliyetçilik dalgasına” kapılanlar, Türk hükümetinin bu ültimatoma “çok sert tepki” vermesini beklediler. Ancak Türk hükümet üyelerinin tepkisi beklenenin aksine, son derece ılımlı oldu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül “Bu işler tarih verme ve şantajla olmaz” derken; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tepkisini, “Kabul edemeyeceğimiz şeylerde farklı adım atmayız” sözleriyle dile getirdi.
Ankara’nın beklentisi
Türk hükümet yetkililerinin tepkilerini bu kadar “sınırlı” ve “ılımlı” tutmalarının nedeni ise 6 Aralık’a kadar sorunda bir “gelişme” yaşanacağına ilişkin Ankara’da giderek güç kazanan beklenti. Dışişleri Bakanı Gül, Avrupa-Akdeniz toplantısı bu hafta Finlandiya’ya gidecek. Ankara, toplantıda Yunanistan ve Kıbrıs heyetlerinin de temsil edilecek olmasını, Kıbrıs sorunu için “son bir müzakere” imkanı olarak görüyor.
Türk hükümetinin Avrupa Birliği’ne şu aşamada sert tepki göstermemesinin bir başka nedeni ise Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler gözetiminde, Ada’daki iki toplum lideri arasında görüşme imkanının ortaya çıkması. Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat’ın Cenevre’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’la yaptığı ve “son derece iyi geçtiği” açıklanan görüşme, limanlarını açması için 6 Aralık tarihi baskısı yaşayan Ankara’da şimdilik soluk aldırmış durumda.
Türk hükümeti, Cenevre’deki bu temasları, “Kıbrıs sorunu için kapsamlı görüşmelere yönelik bir adım” olarak uluslararası topluma sunup, biraz daha zaman kazanmayı planlıyor. Ayrıca Avrupa başkentlerinden Ankara’ya gelen “gizli kodlu” mesajlar da, “bu ılımlı havayı” güçlendiriyor. Avrupa Birliği’nin büyük ülkeleri, Türkiye’nin limanlarını açmaması halinde bile, üyelik müzakerelerinin “tümden kesilmesini düşünmediklerini” her fırsatta Ankara’ya bildiriyorlar.
Birkaç başlık donabilir
Hem Ankara’yı “küstürmemek”, hem de Birlik üyesi Kıbrıslıları “rahatlatmak” ikilemi içindeki Avrupa Birliği’nin bulduğu formül ise Türkiye ile üyelik müzakerelerinin “tümden” değil de sadece Gümrük Birliği ile ilişkili birkaç başlıkta askıya alınması olarak ortaya çıkıyor. Ankara da “birkaç başlıkta müzakere dondurulması” fikrine daha şimdiden alışmış gibi görünüyor. Ancak burada da mesele, müzakerelerin “tam olarak kaç başlıkta durdurulacağına” düğümleniyor.
Üyelik için müzakeresi tamamlanması gereken başlık sayısı 32. Kıbrıslı Rumlar, “daha geniş bir bakış açısıyla”, 10’dan fazla başlığı Gümrük Birliği ile ilişkilendirilip, dondurulabileceğini savunuyorlar. Türkiye penceresinden bakıldığında ise Gümrük Birliği ile ilişkisi nedeniyle dondurulacak başlık sayısı bir elin parmaklarını bile geçmiyor.
301 beklentisi
Son kararı verecek olan Avrupa Birliği ülkeleri, dondurulacak başlık sayısını “Türkiye’nin lehine olacak şekilde” belirlemek için Kıbrıs’ta hiçbir adım atmayacağı anlaşılan Ankara’dan, başka alanlarda “ilerleme” bekliyorlar. Bu çerçevede Ankara’ya, Türk Ceza kanunu’nun ifade özgürlüğünün kısıtlayan 301. maddesinde yapılacak değişikliklerin, Brüksel zirvesinde Türkiye’ye bakışı “olumlu etkileyeceği” yolunda mesajlar gelmeye devam ediyor.
Kısacası, yıl sonunda ne Ankara’da, ne de Avrupa başkentlerinde, hatta Lefkoşe’de bile, kimse, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin tümden kesilmesini beklemiyor. Herkes, Brüksel zirvesi öncesinde yaşanan bu krizi en az hasarla atlatmaya çalışmaya çalışıyor. Türk limanlarının Rum gemilerine açılması konusu ise 2007 seçimleri sonunda iktidara gelecek olan yeni Türk hükümetine bırakılacak gibi görünüyor.