Başkan Bush aslında bundan bir yıl önce, Başbakan Tony Blair’in görevini Gordon Brown’a devrettiği dönemde İngiltere’ye içten içe veda etmişti. Başkan Bush dün de İngiltere’nin kapısını çalarak, geçtiğimiz yıllarda ABD ile vefalı dostluğu dolayısıyla İngiltere’ye teşekkürlerini sundu ve ortak değerlere değindi. Bush, “en önemlisi, Başbakan Gordon Brown’ın terörist tehlikeyi ciddiye almış olmasıdır, bunu takdir ediyorum. Bundan tüm İngilizlerin ve dünyanın geri kalan bölümünün örnek alması gerekir” şeklinde konuştu.

Uyum vurgusu

Londra’daki ortak basın toplantısında da iki ülke arasındaki uyum vurgusu ön plandaydı. Ancak siyasi gözlemciler bu vurgunun kamuoyunu pek inandırmadığı görüşündeler. Başkan Bush’un Avrupa ziyareti sonrasında asıl kimin nefesinin kesilmiş olacağının ortaya çıkacağı belirtiliyor. İngiliz karikatüristler, Başkan Bush’un mu, yoksa Gordon Brown’ın mı nefesinin daha fazla kesildiği yönünde birbirleriyle şimdiden şakalaşıyorlar. Önümüzdeki sohbaharda görevinden ayrılacak olan Bush mu, yoksa siyasi gözlemcilere göre aylardan bu yana uçurumun kenarında bulunan İngiltere Başbakanı Brown mı?

Bush’tan sürpriz yok

Başkan Bush’un İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile buluşmasında siyasi içerikte de fazla sürpriz gelişme yaşanmadı. Irak’a daha fazla askeri birlik gönderip göndermeme konusunda açıkça bir görüş alış-verişinde bulunulmadı. İngiltere Başbakanı Brown sadece, nükleer programı nedeniyle İran’a daha sert yaptırım uygulanması gerektiğini söyledi ve İngiltere’nin Afganistan’a daha fazla sayıda asker göndereceğini bildirdi. Irak’taki askeri operasyonların ise eskisi gibi devam edeceğini açıkladı: “Suni bir zaman planlaması yapmaya gerek yok. Zira Iraklılara altyapının ve demokrasinin oluşturulmasında birşeyler öğretmek konusunda başarılı olduk. Irak ve Afganistan’daki asker sayılarını da birbiri ile kıyaslamanın anlamı yok. Önemli olan, görevin sonuçlandırılmasıdır.”

Londra ziyaretinin bilançosu

Londra’daki veda ziyaretinin bilançosu Başkan Bush için önem taşımıyor olabilir. Ancak İngiltere Başbakanı Gordon Brown açısından şu anlama geliyor: İngiltere’de fırtınalar estiğinde, zamanın Başbakanı Tony Blair’in Washington’daki güç merkezinin ışığı altında güneşlenmesi dönemi bitmiştir. Bu durumda Gordon Brown’ın yüzünü başka yerlere çevirmesi gerekmektedir.