1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
FelaketTürkiye

Cenk Yaltırak: Marmara'dan 3,9 kat daha güçlü bir deprem

6 Şubat 2023

Prof. Yaltırak, 1999 depreminden 3,9 kat güçlü olan Kahramanmaraş merkezli depremde ivmenin Türkiye'nin tehlike haritasında yer alan değerin üzerinde gerçekleştiğini ve bu nedenle hasarın büyük olduğunu söyledi.

Deprem, Diyarbakır'da da etkili oldu
Deprem, Diyarbakır'da da etkili olduFotoğraf: AP Photo/picture alliance

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde sabaha karşı saat 04.17'de meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem Gaziantep, Hatay, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Diyarbakır, Malatya, Kilis ve Şanlıurfa'yı da etkiledi.

Pazarcık merkezli depremin artçıları sürerken öğle saatlerinde Elbistan'da 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem meydana geldi.

Kandilli Rasathanesi, ilk önce 7,4 olarak duyurduğu depremin büyüklüğünü daha sonra 7,7 olarak güncelledi. Kandilli, depremin merkezinin Gaziantep'in Şehitkamil ilçesine bağlı Sofalıcı mahallesi olduğunu ve 5 kilometre derinlikte gerçekleştiğini belirtti. Kandilli Rasathanesi'nin ardından AFAD da depremin büyüklüğünü 7,4'ten 7,7'ye revize etti. AFAD, depremin derinliğini ise 8,6 kilometre olarak güncelledi. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) ise depremin büyüklüğünü 7,8 olarak duyurdu. Peki açıklamalardaki bu farklılıklar neden kaynaklanıyor? Deprem neden bu kadar büyük bir alanı etkiledi?

DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, bölgedeki depremin 1999'da gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremden 3,9 kat güçlü olduğuna dikkat çekti. Yaltırak, bölgede Yeni Zelanda'da gerçekleşen çoklu kırılma benzeri bir geniş fay zonu deprem serisinin gerçekleştiği tahmininde bulundu.

Yaltırak, faya uzaklığa göre yapılan tehlike haritalarındaki ivme değerlerinin ciddi oranda aşılmış olduğuna işaret ederek bunun mevcut risk modellemesinin yenilenmesi gerektiğini gösterdiğini vurguladı.

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden yer bilimci Prof. Dr. Cenk Yaltırak DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

Hangi fay hattı kırıldı, neden bu kadar geniş bir bölgede hissedildi?

Depremin Ölüdeniz fayının Anadolu'nun içine uzandığı en son nokta olan kesimde Karacasu Grabeni'nin doğu kenarında Doğu Hatay Fayı dediğimiz bir fayın üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun kuzeyinde de Doğu Anadolu Fayı var. Artçıların dağılımına bakıldığı zaman çok geniş bir alanda, 250 kilometrelik bir alanı kaplıyor fayın üzerinde. Onun için bu deprem artçı dağılımına baktığınızda büyük bir deprem. Marmara'da gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremden 3,9 kat yani üç-dört kat daha güçlü bir depremle karşı karşıyayız.

"Rakamlar elle düzeltiliyor"

Deprem sonrasında AFAD ve Kandilli Rasathanesi'nden farklı büyüklük rakamları verildi. İkisinin arasındaki fark neden kaynaklanıyor?

Büyüklüklerin ayrı verilmesi kurumların elindeki gözlem ağından kaynaklanır ve hızlı çözümü makineler yapar. Yani bilgisayarlar. Onun için o bilgisayarla yapılan çözümler daha sonra elle düzeltilir ve doğrulanır. İki tane şey var, bir dünyadan gelenler var. Onlar 7,8 ve üzerini söylüyorlar. Bunun anlamı şu: Deprem dalgaları uzaklara daha farklı ulaşıyor. Yani daha iyi ayırt edilebiliyor, daha iyi okunabiliyor sismogramlar. Yakın istasyonlar ise biraz daha kaotik. Yani zemine, etraftaki özelliklere bağlı olarak bazen sapmalar olabiliyor. Makineler da bunları tam düzeltmiyor. Elle düzeltiyoruz bunları genellikle. Onun için farklı şeyler olabilir ilk anda hızlı çözümlerde. Sonradan gördüğünüz gibi Kandilli düzeltti, AFAD da düzeltti. 7,6'dan daha büyük bir deprem. İnsanlar süresini konuşuyorlar. Ne kadar doğru onu bilmiyorum ama bir buçuk dakika kadar falan sürdü diyorlar. Bu, ikinci bir ihtimali daha gösteriyor. Aslında iki tane merkez üssü var yapılan hesaplamalara göre. Yani Türkiye'deki istasyonlar Gaziantep'e yakın dağlık bir alanı gösteriyor. Orada, oraya yakın bir fay var ama hakkında çok fazla bilgi yok. Yabancılar ise uzak istasyonlara bakanlarsa Karacasu Grabeni'nin doğu kenarını gösteriyorlar. Bu da şunu getiriyor akla acaba aynı anda iki fay birden mi kırıldı? Yani Yeni Zelanda'da bunun dörtlü bir örneği var yakın bir zamanda. Ve böylece depremin süresi uzuyor tabii. İç içe iki tane yan yana deprem olunca, iki fay beraber hareket edince bu tür depremler görüyoruz. Ama bunun böyle olup olmadığını şu anda bilmiyoruz. Bu bilimsel bir tahmin.

Artçılar ne boyutta olacak, nelere dikkat edilmeli?

İşte burada gördük 6,7'lik artçılar var deniyor. Ama 6,7 merkez üssünden uzakta. Fayın üzerinde artçıları normal bir dağılım gösteriyor. Şu anda bir anormallik yok. Yani gittikçe azalacak bunların sayısı. Fakat tabii bu kadar büyük bir depremin etrafında yarattığı etki, diğer fayların üzerinde yarattığı etki, artçı şok olarak görülüyor.

"Eski olan teknik problem yarattı"

Depremden önce ne gibi bir hazırlık gerekiyordu? Hasar dağılımının tespiti açısından nasıl bir organizasyon gerekirdi?

Püf noktası şu: Deprem olmadan önce depreme nasıl hazır olursunuz? Depreme hazır olmanın yolu 21'inci yüzyılın bilim ve tekniğini uygulamaktan geçiyor. Yani siz eğer fay hatlarını doğru düzgün haritalamışsanız, o haritaladığınız fay hatlarının üzerinde paleosismoloji yapıp tarihsel depremleri ortaya çıkardıysanız bu ortaya çıkarttığınız depremlerin tekrarlanma periyotları ile o bölgedeki deformasyona baktıysanız, o deformasyonla o fayın üzerinde ne kadar bir atım biriktiğini, ne kadar büyüklükte bir deprem üreteceğini bilmişseniz, ondan sonra ona göre de zemin özelliklerine dayanarak ölçümler yapmış ve ona göre haritalar hazırlamış, ona göre deprem senaryoları üretmişseniz her binanın altında hangi ivmenin oluşacağını bilirsiniz. Sonra deprem inşaat mühendisleri o binayı sınarlar bilgisayar programlarında ve onun dayanıp dayanamayacağı hakkında bir fikir edinirler ve ona göre binanın yenilenmesi, yıkılması veya güçlendirilmesi yönünde tedbir alırsınız. Yani bunlar yapılmış mı sorusunu sorun bana. Ben bunların yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Böyle bir veri yok. En azından yeni tekniklerle yok. Eski olan teknik işte burada ciddi bir problem yarattı. Türkiye'nin tehlike haritası var. Tehlike haritasında işte 50 yıl, 250 yıl, 750 yıl, 2500 yıl gibi öyle zamanlarda deprem olasılıksal olarak şu ivmeyi üretir diye haritalar var. Burada görülüyor ki o haritalardaki ivmelerin tamamı aşılmış vaziyette. Yani demek ki o binlerce yıllık önerilen ivmelerin üzerinde ivmeler oluşuyorsa, demek ki burada konseptte bir yanlışlık var ya da yanlışlık demeyelim. Eski olduğu için yanlış oldu. Yani doğa bu modelle iş yapmayı yanlış saydı. Yeni bir modelle yola çıkmak lazım. Yeniden ele geçmesi lazım bunların yeniden bakılması lazım. Bu da tabii önemli ve büyük bir organizasyon. Yani devletin bunu yapabilecek çok sayıda işsiz jeoloji mühendisini yetiştirmesi, eğitilmesi gerek. Yüzlerce fay var Türkiye'de. Onlar elden geçecek, yapılacak, çalışılacak ve sonucunda çağdaş ve bilimsel bir risk modeline döneceğiz. Şu anda daha o aşamada değiliz. Bunu yapmaya en yakın olduğumuz yer şu anda Marmara. Diğer bölgelerde bilgi daha da az. Yani Marmara bölgesinde biraz '99 depremi etkisiyle deniz içindeki çalışmalar çok daha komplike ve daha kapsamlı.

Peki bu önlemler depremden önce alınamaz mıydı?

İşte sorun bu. Herkesin evinin güvenli olup olmadığını öğrenmesi lazım. Ama bunun için de görülüyor ki deprem tehlike haritasını kullanmak sonuç vermiyor. Çünkü yeni yapılmış binalar yıkıldı dikkat ederseniz bazı yerlerde. Ya büyük mühendislik hataları var o binalarda ya da o bina tasarımlarımdaki ivmeler o bölgede aşıldı. Eski binaların yıkılmadığını, bazı yeni binaların yıkıldığını görüyoruz. O da inşaat mühendislerinin üzerinde durması gereken bir problem. Yani çok eski binalarda da yıkılan var ama yıkılmayan da var. Yeni binalarda yıkılan var, yıkılmayan var. Demek ki bu depremin ivme ile oluşan ilişkisi, yani deprem bir ivme oluşturuyor zeminde, onun binaya yansımasının çok ciddi ele alınması lazım. Yani burada deprem, ivme ve bina senaryolarının birbirini tamamlaması lazım. Birinden birisi yanlış olursa sonuçta yanlış oluyor. Görülen o.

Kamu binalarının yıkılması kentsel dönüşüm hakkında nasıl bir fikir veriyor?

Kamu binaları yapımı itibarıyla daha büyük binalar. Daha büyük binaların tasarımlarının belki daha farklı olması lazım. Hastanelerde mesela yeni yönetmeliklerde deprem amortisörleri var. Yani kamu binalarında bu tür özellikler var yeni yönetmelikte. Ama bu 5 yıl, 6 yıl önceye gittiğiniz zaman yok. O zaman işte orada bir eksiklik görmüş ki onu koymuşlar. Ama tabii o her yeri kapsamıyor.

"Kentsel dönüşüm modeli değişmeli"

Depremden sonra ortaya çıkan tabloda aynı cadde üzerinde bazı binalar çökerken, bazıları yanı başında sağlam duruyor. Bu tablo bize ne anlatıyor? Kentsel dönüşüm çalışmaları yeterince amacına yönelik yapılıyor mu?

Bu bize şunu söylüyor; şimdi mesela o adadaki, o bölgedeki bütün binaların yıkılması gerekiyordu belki kentsel dönüşüme giriyor diye ama içinden onun üç tanesi yıkıldı. Bunun anlamı ne? Demek ki sadece kentsel dönüşüm diye toptancı bir zihniyetle bütün bölgeyi yıkmanız doğru bir şey değil. Çünkü milli servete yazık. Demek ki o üç binayı bulmanız gerekiyor yapacağınız modellerle. Yüzbinlerce binayı yenileyemezsiniz. Ama o adadaki mesela elli binadan üçü yıkıldıysa o üçünü tespit edebiliyorsanız, modelleyebiliyorsanız, o zaman o üçünü yenilersiniz. Ve deprem riskini ortadan kaldırırsınız o bölgede. Yapılması gereken budur. Toptancı olarak bir bölgeyi baştan aşağı yıkmak ve orayı yeniden inşa etmek kentsel dönüşüm olmuyor. Bu zaten depreme dayanıklı semtlerde yapılıyor. Çünkü orada rant var. Yani siz bakıyorsunuz İstanbul'un en dayanıklı semtlerinde, en pahalı evlerin olduğu yerlerde yenilenme yapıyor. Orada ikiye katlıyor fiyatlar. Ama kimse gidip düşük, Avcılar'da, Yedikule'de, Fatih'te, Maltepe'de riskli alanlardaki binalara bakmıyor, yani oraya gitmiyor. Çünkü orada bir kâr görmüyor. Onun için bu da doğru bir şey değil. Onun için bence her bina için bir denetim yapacak bir sistem kurmamız gerekiyor. Yani deprem senaryonuz doğru olacak, modeliniz doğru olacak ve binayı ona uygun bir modelle sınayacaksınız ve ona göre karar vereceksiniz. 100 binada belki iki bina, üç bina olacak. Ancak öteki modelde 100 binanın 100'ünün de yıkılması gerek. Çünkü kentsel dönüşümde, bu yıldan önceki binalar yıkılacak deniyor. Şimdi mesela bakılsın bakalım. Yani o kentlerde kaç yaşındaki binalar yıkıldı? Yani bu dağılımlar doğru değil.