1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

COVID-19 bağışıklık belgesi yeterince güvenilir mi?

20 Nisan 2020

Bazı ülkelerde COVID-19 antikor testlerini baz alan bağışıklık belgelerinin sosyal kısıtlamaların sona erdirilmesi için yeterli olup olmadığı tartışılıyor. Uzmanlara göreyse hükümetler bu konuda aceleci davranıyor.

Koronavirüs antikor test kitiFotoğraf: picture-alliance/AP//Lee Jin-man

Dünyanın dört bir yanında koronavirüs krizi sebebiyle ekonominin olumsuz etkilenmesi ve işsizliğin tavan yapması sonucu ülkeler, sosyal izolasyon uygulamalarından çıkış stratejilerine yoğunlaşmış durumda. Avusturya halihazırda bazı izolasyon uygulamalarını kademeli olarak kaldırma kararı aldı. Almanya’daysa Başbakan Angela Merkel, Çarşamba günü “ihtiyatlı adımlarla” kısıtlamaları gevşetme kararı alındığını duyurdu. 

Virüsten ciddi biçimde etkilenen İspanya ve İtalya gibi ülkeler bile, vaka sayıları ve ölümlerin bir miktar düşüş göstermesiyle birlikte, bir ayı aşkın süredir yürürlükte olan izolasyon uygulamalarının finansal ve psikolojik etkileriyle boğuşan vatandaşlarını nasıl yatıştıracağına dair planlar yapıyor.

Normale dönüş için tartışılan uygulamalardan biri olan bağışıklık belgelemesi, yani yeni tip koronavirüsten enfekte olup bu hastalığı yenmiş kişilere antikor testi testi uygulayıp normal hayatına geri dönmesine imkân tanıma seçeneği, İtalya ve Çin’de birkaç haftadır geliştirilme aşamasında. Bu sayede “sağlıklı” insanlar işlerine geri dönüp özgür bir içimde hayatını sürdürebilir.

Fikrin özellikle oldukça popüler olduğu İtalya’da, kuzeydeki bazı bölgeler uygulamayı yürürlüğe soktu bile. Örneğin Veneto bölgesindeki Vo köyü, köydeki tüm vatandaşları test ederek salgını kontrol altına aldı. Virüsten ciddi biçimde etkilenen Veneto bölgesinin yerel yöneticisi Luca Zaia, belgeleme yönteminin sıkı bir savunucusu. Tıpkı New York Valisi Andrew Cuomo gibi…

"Güvensiz toplumun bir işareti”

Ancak bu planlar hem bilimsel olarak hem de ahlaki açıdan oldukça tartışmalı. Uzmanlar bahsi geçen bağışıklık belgeleme yönteminin siyasi liderler tarafından izolasyon uygulamasını bitirmek için bir koz olarak kullanılabileceğini belirtiyor.

Barceona'da Kızıl Haç üyeleri insanlara koruyucu maske dağıtıyor, 14 Nisan 2020Fotoğraf: Reuters/N. Doce

Almanya'daki Witten/Herdecke Üniversitesi'nden sosyal felsefe ve etik profesörü Martin Schnell, bu tür önerilerin "güvensiz bir toplumun” işareti olabileceği uyarısında bulunuyor. Schnell’e göre bu fikrin altında yatan sebep anlaşılabilir: “Trafiktesiniz ve bir şeylerin ters gittiğini düşünmeye başladınız. Bunun 20 dakika sonra biteceğini bildiğinizi düşünün önce, sonra bir de hiçbir şey bilmediğinizi düşünün. Bir şeyi neden yaptığımızı bilmek isteriz, ne zaman biteceğini de. Şu anki durumda ikisini de bilmiyoruz.”

Ancak Schnell'in bu bağışıklık belgelerinin herkesin birbirini tanıdığı küçük şehirlerde uygulanabileceği konusunda şüpheleri mevcut. Zira Schnell’e göre uygulama toplumu “normal hayatına devam edenler ve edemeyenler” olarak ikiye ayırma riski taşıyor. Bu da toplumu şu anda bir arada tutan dayanışma ortamı için oldukça zararlı. "Eşit olmayan durumları eşitmiş gibi kabul edemezsiniz” diyen Schnell, bağışıklık belgelemesi yönteminin teoride, "sadece ama sadece” bir adım ileriye gidebilmek için bir yöntem olabileceğini söylüyor. Profesör, planın "yalnızca diğer sosyal mesafelenme kısıtlamalarını sürdürdüğünüz sürece etik olarak değerlendirilebileceğini” söylüyor. Ancak bu senaryonun uygulanabilirliği, toplu taşıma kullanımı ve insanların işe dönmesi gibi durumlarda oldukça zor.

Aceleci mi davranılıyor?

Schnell ayrıca Avusturya ve Almanya gibi ülkelerin kısıtlamaları kaldırma kararının da sorgulanması gerektiği kanaatinde.

Schnell ayrıca, hükümetlerin kısıtlamaları yalnızca birkaç hafta veya bir ay sonra yeniden yürürlüğe sokmak üzere kaldırmalarının, bir "demokrasi krizi” riski yaratabileceğini söylüyor. "Siyasi liderler zaman vermek yerine kısıtlamaların gevşetilmesi için mantıklı bir senaryo önermek durumundalar. Aksi takdirde tüm güvenilirliklerini yitirebilirler.”

Benzer şekilde Çin, kısıtlamaları kaldırmasının ardından, geçtiğimiz günlerde son altı haftadaki en yoğun vaka artışıyla karşılaştı. Bu gelişme, kısıtlamaların kaldırılıp toplumun normal yaşamına dönmesine yönelilk antikor testi ve bağışıklık belgeleri gibi öneriler için çok erken olduğuna işaret ediyor olabilir.

Antikor testi belirsizliklerle dolu

Tüm bunlara ek olarak, antikor testlerinin yarattığı bir belirsizlik daha var. İtalya, Almanya ve Çin’de başarılı antikor testleri geliştirilmiş olmasına rağmen, bilim dünyasında halen vücudun COVID-19 hastalığından iyileşmesiyle ilgili çok sayıda bilinmeyen var. Çin, Japonya ve İtalya’da daha önce enfekte olup iyileşmiş kişilerde yeniden koronavirüs saptandığına dair haberler daha önce medyada yer aldı.

Dahası, Çin ve İtalya’da yapılan araştırmalar her hastanın farklı miktarda antikor ürettiğini ortaya koydu. Örneğin bir kısmında hiç antikor saptanmazken, kimisinde hastalığın iyileşmesi için çoğu insanın iki haftalık bir sürece ihtiyaç duyulduğu ortaya çıktı. The Scientist’e konuşan uzmanlar, tıbbi dergilere yığın halinde yağmakta olan COVID-19 araştırmalarıyla ilgili sorunlar olduğunu belirtiyor. Ortalığı sarsacak bir buluş gerçekleştirme yönünde çok fazla talep olduğundan ötürü, bilimsel dergilerde yayınlanan makaleler ciddi bir değerlendirme süzgecinden geçmeden tıbbi kaideymiş gibi yayına veriliyor.

Bilim insanları ayrıca hastalığa karşı kazanılan bağışıklığın ne kadar sürdüğünden ve hastalığı yenmiş kişilerin virüsten ikinci kez enfekte olmaları halinde hastalığı yenebilecek yeterli sayıda antikoru bulundurup bulundurmadığından emin değil. Bu da antikor testleri ve bağışıklık belgelemesi yöntemlerini koronavirüs krizinden çıkış stratejisi için mantıksız kılıyor.

Plazma bağışı COVID-19 hastalarını kurtarabilir

01:52

This browser does not support the video element.

Elizabeth Schumacher

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik