1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de yasama ve yürütme ne durumda?

7 Temmuz 2020

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iki yılı geride bıraktı. İki yılda TBMM’de 600 milletvekili bin 493 maddeyi görüşürken Cumhurbaşkanı Erdoğan tek başına 2 bin 229 maddeyi yürürlüğe koydu.

Fotoğraf: Reuters/Yasin Bulbul/Presidential Palace

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Temmuz 2018’de yemin ederek göreve başlamasının üzerinden iki yıl geçti. İktidar daha etkin ve hızlı kararlar alındığını, muhalefet ise ülkenin tek adam yönetimine geçtiğini ve güçler ayrılığının ortadan kalktığını savunuyor.

Yeni sistemi tasarlayarak, 16 Nisan 2017’de Anayasa değişikliği referandumu içinde halkın onayına sunan AKP iktidarının vaatleri arasında parlamenter sistemin çıkardığı bürokratik engellerin bu sistemle aşılması, “daha hızlı, etkili ve istikrarlı” bir karar alma mekanizmasının kurulması yer almıştı.

Peki gerçekten de bu vaat yerine getirilebildi mi?

Anayasa ve İdare Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler bu sorunun yanıtını kendi web sitesinde sistemi değerlendirdiği yazısında şu şekilde veriyor:

"Sistem hiç de rasyonel işlemiyor. Sistemde daha ilk günden itibaren pek çok fahiş hukuki hatalar yapıldı. Sistem hiç de istikrarlı değil. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri hemen arkasından tekrar değiştiriliyor, tekrar tekrar düzeltiliyor. Daha da önemlisi sistem hiç de iddia edildiği gibi hızlı bir şekilde çalışmıyor."

DW Türkçe’nin Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edindiği bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 180 günlük eylem planını bu hafta açıklaması bekleniyor. Gerek Cumhurbaşkanlığı birimleri gerekse bakanlıklar tarafından yürütülen çalışmalara yer verilecek olan planın koordinasyonunu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yürüttü ve planda son aşamaya gelindi.

Yasama ve yürütmenin bilançosu

"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" bazı kesimlerce "başkanlık sistemi" bazılarına göre ise "tek adam yönetimi" olarak görülüyor. Bu sistemle son iki yılda Meclis’te kabul edilen kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan kararnamelerin Haziran sonu itibariyle bilançosu, Meclis ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki karar alma süreçlerini de ortaya koyuyor.

TBMM’nin Temmuz 2018’de başlayan 27. döneminin başından bu yana toplam 104 kanun teklifi yasalaştı. Bu tekliflerin toplam madde sayısı bin 493. Bu maddenin 909’u ise torba kanun maddeleri, yani pek çok farklı konunun tek bir potaya konulduğu ve bu nedenle muhalefetin eleştirdiği teklif şekli. Öte yandan, aynı dönemde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin sayısı 64 ve bunların düzenlediği madde sayısı ise 2 bin 229.

DW Türkçe’ye konuşan CHP İstanbul Milletvekili, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Yani, Meclis'teki 600 milletvekili bin 493 maddeyi görüşerek 104 kanunu yasalaştırırken Cumhurbaşkanı Erdoğan tek başına 64 adet kararname ile 2 bin 229 maddeyi yürürlüğe koymuş bulunuyor" değerlendirmesini yapıyor.

İbrahim Kaboğlu sistemi monokrasi olarak adlandırıyorFotoğraf: privat

Yeni sistemle cumhurbaşkanının kararnameler ve kararlar yoluyla Meclis’ten daha güçlü konumda olduğu eleştirilerin başında geliyor. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Nuri Aydın ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Yusuf Tekin’in rektör olarak atanabilmeleri için kararname ile şartların bu kişiler için değiştirilip atamalardan sonra eski hale getirilmesi bu eleştirilere neden olan örnekler arasında.

Hükümet ya da Bakanlar Kurulu gibi kolektif siyasal karar alma mekanizması olmadığını belirten Kaboğlu, "Tek kişi ne diyorsa o oluyor. Talimat veriyor, bakanlar o talimatla hareket ediyor. Bunu en son sokağa çıkma yasaklarında da gördük" diye konuşuyor.

Haziran ayı başında bir gece yarısı ilan edilen sokağa çıkma kısıtlaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla ertesi gün iptal edilmişti. Ancak bu 12 saatlik süreçte, uçak ve otobüs firmaları başta olmak üzere, hafta sonuna hazırlık yapan yolcular ile restoran, kafe gibi işletmeler kafa karışıklığı nedeniyle zor saatler yaşadı.

"Meclis’e gelen yasa önerileri vekiller tarafından hazırlanmıyor"

Anayasa hukukçusu Kaboğlu, bu sistemi, tek kişinin yönetimi olan "monokrasi” olarak adlandırıyor.

İktidarın referandum öncesi savunduğu TBMM’nin daha etkin olacağı vaadinin de gerçekleşmediğini söyleyen CHP'li Kaboğlu, "ters kelepçe" vurulduğunu söylediği Meclis’te verimli bir müzakere ortamı olmadığı görüşünde:

"Meclis'te vekiller özgür tercih ve iradelerini ortaya koyamıyor. Meclis’e gelen yasa önerileri aslında vekiller tarafından hazırlanması gerekirken bürokratlarca ya da Saray tarafından hazırlanıyor. Vekiller altına imza atıyor ve virgülünü değiştirtmemek için uzun uğraş veriyor. Sonunda belki çok küçük değişiklikle eller kalkıyor, eller iniyor."

Meclis’in şu andaki aritmetiğinde AKP ile MHP milletvekilleri yasaları geçirme çoğunluğuna sahip. Ancak iki partinin milletvekili sayısı referandumsuz anayasa değişikliği için yeterli gelmiyor.

Sistemin bir diğer zaafını Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların Meclis’e karşı sorumlu olmaması olarak gösteren Kaboğlu, denetim mekanizmalarının da iyi işlemediğini ve Anayasa Mahkemesi’ne gönderdikleri iptal başvurularının genelde çok geç yanıtlandığını belirtiyor.

Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapabilme çoğunluğuna sahip tek parti olan CHP şimdiye kadar 64 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve 104 kanunun iptali için başvurmuş durumda.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iki yılı geride bıraktı

04:21

This browser does not support the video element.

Sistemin reformu mümkün mü?

Muhalefet yeni sistemin zayıf ve olumsuz yönlerini ön plana çıkartırken, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı içinde de sistemin reforma ihtiyaç duyduğuna ilişkin bazı sesler yükselmekte.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Mayıs ayı sonunda yaptığı "MHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamını da mümkün kılacak bazı reformların yapılması ve acilen çıkarılması gerektiği inancında" açıklaması da bu çerçevede değerlendiriliyor. Ancak MHP'nin hükümet sisteminin devamına ilişkin ne gibi reformlar istediği henüz açıklığa kavuşmuş değil.

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han da Türkiye’nin bu sisteme hazır olmadığı yönünde daha önce de ifade ettiği görüşünün son iki yılda doğrulandığını savunuyor.

Han, "Benim anladığım anlamıyla bir güçler ayrımı bulunmadığını söylemek zorundayım. Çünkü güçler ayrımı tek başına bir mana ifade etmez, bunun eşlik edeni denge ve denetleme sistemleridir" saptaması yapıyor.

Cumhurbaşkanı üzerindeki denetimin yeterli olmadığı örnekler arasında Türkiye Varlık Fonu da gösteriliyor. Fonun başında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bulunuyor. Muhalefet partileri Varlık Fonu’nun Meclis’teki denetim toplantılarına Erdoğan ve Albayrak’ın katılmamasını eleştiriyor.

"Koalisyon artık seçim öncesinde kuruluyor"

Ahmet Kasım Han, Erdoğan'ın fazla sorumluluk taşıdığı görüşündeFotoğraf: DW/T. Ögreten

Han, vaatler arasında bulunan "koalisyonlara son" söyleminin de sistemin iki yıllık uygulaması içinde doğru çıkmadığını söyleyerek, "Bu sistem koalisyonlara engel oldu mu? Olmadı. Daha önce seçimden sonra koalisyon kuruluyordu, bugün seçimden önce kuruluyor" diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerinde biraz fazla sorumluluk taşıdığına dikkat çeken Han, "O sorumluluğun siyasi getirisi ve götürüsü de neredeyse bütünüyle onunla ilgili hale geliyor. Bu, bugünlerde etki yaratmıyor olabilir ama siyaset uzun bir oyun ve bunu Erdoğan da biliyor" yorumunu yapıyor.

 "Eğer reformdan anladığımız sistemin yine kendi sınırları içinde daha etkin, şeffaf, açık ve denetlenebilir bir hale gelmesi ise bunu tabi desteklemek gerekir" diyen Kasım Han, ancak daha merkezi, kapalı ve seçim sistemi ile seçime katılımı zorlaştıracak şekilde değiştirilmesinin ise sorunlu olacağına dikkat çekiyor.

Kulislerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın bir reform çalışması yürüttüğüne dair bilgiler dolaşsa da, DW Türkçe'nin Oktay'ın ekibinden edindiği bilgiye göre özellikle reforma yönelik yürütülen bir çalışma yok.

"Bu sistem ne revize, ne rehabilite ne de restore edilebilir"

CHP’li Kaboğlu’na göre ise bu sistem "ne revize, ne rehabilite ne de restore edilebilir." Kaboğlu, bu sistemin kaldırılması ve tarihsel deneyimlerden yararlanılarak Türkiye’de yeniden parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiye’nin mevcut siyasi tablosunda iki yılın ardından Cumhur İttifakı üyeleri AKP ve MHP cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devamını isterken, muhalefet partileri güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme dönülmesinden yana politika geliştiriyor.

Gülsen Solaker / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik