Düpedüz şantaj
9 Mart 2018ABD Başkanı Donald Trump ithal çelik ve alüminyuma ek koruma amaçlı gümrük vergisi koyacaklarını duyurduktan birkaç gün sonra yeni gümrük tarifeleriyle ilgili kararnameyi imzaladı. NAFTA müzakerelerinde anlaşmaya varılması şartıyla Meksika ve Kanada uygulamadan muaf tutuldu. Trump diğer ülkelere de yeni gümrük tarifeleriyle ilgili pazarlık teklifinde bulundu. Buna düpedüz şantaj denir.
Müttefiklere inen şamar
Trump'ın gümrük tarifelerinin kimi nasıl etkileyeceği şimdilik belli değil. Her halükarda Avrupa ve Asya'daki müttefikleri istisna dilemeye zorlamak ne münasiptir, ne de alicenaplıktır. Trump'ın kararı geleneksel ortakları Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin suratına indirilmiş tokattır. Ticaret savaşına yol açması da mümkündür.
Donald Trump, müttefiklerinin ABD Başkanına bağladıkları son umut ve güvenin altını oymuştur. Zira NATO müttefikleri ile Asyalı güvenlik ortaklarını da etkileyecek olan cezai gümrük tarifelerinin ABD'nin ulusal güvenliğini arttıracağı tezi saçmalıktır ve sadece Trump'ın seçim vaadini yerine getirme bahanesidir.
‘America first' gerçek oluyor
Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders bir hafta önce bu kararda şaşılacak bir şey olmadığını ifade etmişti. Sanders, Başkan Trump'ın kararın doğurabileceği sonuçlar açısından kaygı duyup duymadığı şeklindeki soruyu yanıtlarken, ‘Başkanın on yıllardır bahsettiği bu konuyu seçim kampanyasında da dile getirdiğini' söylemişti. Sanders'in sözleri ‘Önce Amerika' sloganının devreye sokulduğuna delil oluşturuyordu.
Amerikan şirketlerini ve Amerikalı işçileri, savunmasız Amerikalıları soyup işlerini çalan ‘öcü yabancılardan' koruma fikri Trump'ın politikalarının sadece bir parçası olmaktan ibaret değildir. Trump yabancı olan her şeye ekonomik bakımdan potansiyel suçlu gözüyle bakıyor. Ne kadar yabancı düşmanı olduğunu, Meksikalıları ırz düşmanı ilan ederken de belli etmişti. 2016'daki konuşmasında ticari anlaşmazlıklarda Başkan'a tanınan yetkileri sonuna kadar kullanacağını açıklayan Trump'ın sıfıra sıfır, elde var sıfır formüllü dünya görüşünde kaçak göçmenleri kovup, legal göçü kısıtlamak madalyonun bir yüzünü, serbest ticaret anlaşmalarına sırt çevirip gümrük tarifeleri icat etmek ise diğer yüzünü oluşturuyor.
Bannon'un el yazısı
Trump'ın seçim kampanyasını da organize eden eski Başdanışmanı Steve Bannon kendini ‘ekonomi milliyetçisi' olarak tanımlamıştı. Aynı tanımlama Bannon'un eski şefine de uyuyor. Gerçi diğer aklı başında danışmanları "milliyetçi ekonomik" atakları durdurmaya çalışmışlar ama her defasında başarılı olamamışlardı. Trump başka devletleri "gayrı adil" oyunlarından dolayı cezalandırmak istediğinde hep içinden geldiği gibi davranıyor. ABD'yi Pasifik Bölgesi Serbest Ticaret Anlaşmasıyla İklim Koruma Anlaşması'ndan çekerken de aynı duruşu sergilemişti.
Kötü örnek
Trump'ın çok önceden ilan ettiği bu adım kimseyi şaşırtmış olamaz. Kongre'nin Beyaz Saray'ı yeterince kontrol etmemiş olması ise yüz kızartıcı bir durumdur. Ani kararlar alan bir Başkanı tatlı sözlerle ya da sert ifadelerle dizginlemeye çalışmak işe yaramayacağı gibi sürdürülebilir siyasi strateji de olamaz.
Kongre'ye düşen görev
Kongre'deki Cumhuriyetçiler önemli konularda inisiyatifi tek başına Başkana bırakmanın, sadece ABD değil, ama bütün dünya için son derece tehlikeli olabileceğini idrak etmelidirler. Cumhuriyetçi Parti Rusya'ya uygulanan yaptırımlarda yaptığı gibi, Trump'ı yola getirmeye çalışmalıdır.
Cumhuriyetçi Parti'nin muhafazakâr Tea Party kanadından Mike Lee Başkanın göreve başladığı gün "küresel ticarette güvenirlik" yasa tasarısını Kongre'ye sunmuştu. Kongre bu tasarıyı ya da benzer düzenlemeleri yasalaştıramazsa, geleceğin karanlık olacağı söylenebilir.
Michael Knigge / Washington
© Deutsche Welle Türkçe