1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
PolitikaErmenistan

Dağlık Karabağ krizi: Güney Kafkasya'da barış mümkün mü?

Değer Akal
5 Ekim 2023

Aliyev ve Erdoğan’ın Granada resti nasıl yankı buldu? Baypas edilen Batı, yaptırım kozuyla mı yanıt verecek? Bölgede yeni savaş tehlikesi var mı? Uzmanlar son gelişmelere ışık tuttu.

Aserbaidschan | Soldaten bewachen den Kontrollpunkt Lachin
Fotoğraf: Aziz Karimov/AP Photo/picture alliance

Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) adlı düşüncü kuruluşu tarafından düzenlenen, Dağlık Karabağ'da kontrolün yeniden Azerbaycan'a geçmesiyle birlikte Güney Kafkasya'da yaşanan jeopolitik değişimin ele alındığı toplantı, hararetli tartışmalara sahne oldu.

Toplantıya konuşmacı olarak DGAP'nin Doğu Avrupa, Rusya ve Orta Asya'da Düzen ve Yönetişim Merkezi Başkanı Stefan Meister, Avusturya Barış Merkezi (ACP) Uyuşmazlıkların Çözümlenmesi Bölümü Başkanı Anna Hess Sargsyan ve Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) Güney Kafkasya analisti Zaur Şiriyev katıldı.

Uzmanlar, toplantının ilk bölümünde, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ın tamamını askeri güç kullanarak geri almasının Karabağlı Ermeniler için ağır sonuçlar doğurduğuna, yerinden edilen Ermenilerin sayısının 100 bini aştığına dikkat çektiler.

"Olan etnik temizliktir"

Toplantıya bir haftadır bulunduğu Ermenistan'dan bağlanan ve gözlemlerini paylaşan Anna Hess Sargsyan, sözlerine toplantıda şahsi görüşlerini paylaşacağını, bu görüşlerinin ACP'yi bağlamadığını söyleyerek başladı.

"Yaşanan bir insani felakettir, bunda hiç bir soru işareti bulunmamaktadır" diyen Sargsyan, hem bir uyuşmazlıkların çözümlenmesi uzmanı, hem de bir Ermeni olarak "etnik temizlik" kavramının kullanılması konusunda aslında başlarda tereddütleri bulunduğunu aktardı, "Ama olan budur, etnik temizliktir. Ve bu nedenle de etnik temizlik kavramını kullanmak zorundayız" dedi.

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın tamamını askeri güç kullanarak geri almasının ardından bölgeden ayrılarak Ermenistan’a sığınan Karabağlı Ermenilerin sayısı 100 bini aştı.Fotoğraf: DAVID GHAHRAMANYAN/REUTERS

"Tekrarlanan travma"

Aslında hem Avrupa kurumları hem de Ermenistan hükümeti için Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ operasyonunun sürpriz olmadığını, bunun öngörülen bir senaryo olduğunu anlatan Sargsyan, "Askeri bir tırmanış olacağı ve bunun Ermenilerin kitlesel göçüne yol açabileceği biliniyordu. Ama ilginç olan, bunun için hiç bir hazırlık yapılmamış olunmasıdır" dedi.

Ermenistan'da Dağlık Karabağ'dan gelenlere destek olunmaya çalışıldığını, yaklaşık 52 bin kişiye konaklamaları için yer bulunduğunu anlatan Sargsyan, "Çok ağır travma yaşamakta olan insanlar söz konusu… Ermenilerin yeniden yerinden edilmeleri, bir kez daha tarihsel anavatanlarından edilmeleri nedeniyle tekrarlanan bir travma söz konusu ve toplumun farklı katmanlarında bununla başa çıkmanın bir yolu bulunmak zorunda kalınacak ama şimdilik öncelik son 10 aydır aç bırakılan bu insanlara sığınabilecekleri evler bulmak" diye konuştu.

"Pandora'nın Kutusu açılır"

Azerbaycan'ın önümüzdeki süreçte askeri güç kullanarak Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü ihlal etmeye çalışabileceği, kendine bağlı Nahçıvan Özerk Bölgesi'ne ulaşmak için Zengezur Koridoru'nu güç kullanarak açmak isteyebileceği iddiaları da tartışıldı.

Toplantıya Bakü'den bağlanan ICG Güney Kafkasya analisti Zaur Şiriyev, uluslararası alanda tanınmış sınırlara olası bir müdahalenin "Pandora'nın Kutusu'nun açılacağı anlamına" geleceğine işaret ederek Bakü'nün bu aşamada Zengezur Koridoru'nu askeri güç kullanarak açmayı amaçladığına ihtimal vermediğini söyledi.

"Pandora'nın Kutusu'nun açılması demek yaptırım ve izolasyon anlamına gelir" diyen Şiriyev ayrıca Azerbaycan'ın yeniden askeri güç kullanmaya yönelmesi durumunda bunun bölgesel bir savaşa da yol açabileceğini, bunun Bakü'nün de çıkarına olmayacağını kaydetti.

ICG analisti, zaten İran'ın askeri güç kullanımı yoluyla koridor açma senaryosunu bir kırmızı çizgi olarak gördüğüne işaret ederken, "Düşünün bir askeri müdahale olduğu takdirde yanıt, mukabele İran'dan gelebilir, bu da sahneye Türkiye'yi taşır. Bu da bölgesel bir savaş demek, kimse bunun yaşanmasını istemez" dedi.

Yeniden barış masasına oturulacak mı?

Bu arada DGAP toplantısında, Avrupa başkentlerinde soğuk duş etkisi yaratan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Granada'daki Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) Zirvesi'ne katılmama kararları da gündeme geldi.

Uzmanlara, Aliyev'in Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın yanı sıra Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Granada'da yapılması beklenen görüşmeden çekilmesinin ne anlama geldiği, tarafların yeniden müzakere masasına oturmalarının mümkün olup olmadığı soruldu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan. Fotoğraf: GENT SHKULLAKU/AFP

ICG Güney Kafkasya analisti Zaur Şiriyev, aslında Azerbaycan'ın, herhangi bir arabulucu olmadan, doğrudan Ermenistan ile masaya oturmak istediğini, Fransa ile bir daha masaya oturmasının mümkün görünmediğini kaydederken, "Önümüzdeki iki haftada iki taraflı ya da AB ve ABD'nin desteklediği barış görüşmelerinin yeniden başlayıp başlamayacağını göreceğiz. Görüşmelerin başlaması önemli çünkü bu yeni bir savaş ya da tırmanışı önleyebilir" dedi. 

Türkiye'nin hedefi ne?

Bölgedeki gelişmeleri Türkiye açısından da değerlendiren ve Ankara'nın stratejisine ilişkin görüşlerini paylaşan Zaur Şiriyev, "Türkiye açısından bölgede yeni bir savaş çok büyük bir tehlike oluşturur. Ben Türkiye'nin bölgesel bir ihtilafı tetikleyebilecek yeni bir savaş istemediğini duydum" bilgisini paylaştı.

Şiriyev ayrıca Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki görüşmelerden söz edilirken, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin de yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

DGAP'nin uzmanı Stefan Meister ise Güney Kafkasya'da yaşanan gelişmeler için "çok tehlikeli" değerlendirmesini yaptı, Şiriyev'in Türkiye'nin tutumuna ilişkin görüşlerine de ihtiyatlı yaklaştığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev.Fotoğraf: Murat Cetinmuhurdar/Turkish Presidency/AA/picture alliance

Meister, bölgedeki güç dengelerinde değişim olduğuna, bunun güç kullanarak değişime yol açabilen aktörleri cesaretlendirdiğine işaret etti, "Bölgesel aktörler arasında transaksiyonel ilişkiler var, bu da olamayacağını düşündüğümüz şeylerin gerçekleşmesine yol açıyor. Mesela bir kaç ay önce Türkiye'nin sınırların kaydırılmasına karşı olduğunu söylerdim. Bugün ise, dürüst olmak gerekirse, artık bundan çok da emin değilim" diye konuştu.

"İhtilafların barışçıl çözümü baltalanıyor"

Azerbaycan'ın askeri güç yoluyla Dağlık Karabağ'ı geri almasının aynı zamanda AB ve ABD diplomasisinin ihtilafı barışçıl yollardan çözüme kavuşturma çabalarındaki büyük başarısızlığının bir sonucu olduğunu söyleyen Meister, Bakü'nün son askeri operasyona girişmesini önlemek için caydırıcı olacak hiç bir adımın da atılmadığını söyledi.

Alman uzman, Azerbaycan'ın artan oranda maksimalist bir yaklaşım sergilediğini belirtirken, Batı'nın buna gerekli tepkiyi vermemesini de eleştirdi.

Stefan Meister, "AB'nin 2. Dağlık Karabağ savaşına ve şimdi de askeri yollardan Dağlık Karabağ'ın alınmasına sınırlı tepkisi, ihtilafların barışçıl çözüm süreçlerini baltalıyor. Aynı zamada otoriter çatışma çözüm süreçlerinin yükselişine örnek teşkil ediyor. AB ve ABD'nin, Azerbaycan'ın yeni saldırılarını önlemek amacıyla yaptırım tehdidinde bulunmaması da kanımca gittikçe maksimalist bir yaklaşım sergileyen Azerbaycan liderliğini de daha fazla hamlelere girişmesi için cesaretlendiriyor" diye konuştu.

Güç dengelerindeki değişim neyi yansıtıyor?

"İhtilaf sona ermedi, ortada bir barış anlaşması yok" diyen Meister, hala küçük de olsa Azerbaycan kontrolü altında olan Ermenistan toprakları bulunduğunu, Ermenistan topraklarına dönem dönem saldırılar olduğunu söyledi, bu nedenle de AB'nin izleme misyonunun da Ermenistan topraklarında görev yaptığını hatırlattı.

DGAP’nin Doğu Avrupa, Rusya ve Orta Asya'da Düzen ve Yönetişim Merkezi Başkanı Stefan Meister.Fotoğraf: Heinrich Böll Stiftung/Stephan Roehl/CC BY-SA 2.0

Son gelişmelerin, 2. Dağlık Karabağ savaşı itibariyle Güney Kafkasya'daki "büyük jeopolitik değişimi" gözler önüne serdiğini dile aktaran Meister, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"Rusya, bölgedeki güçler arasında dengeyi sağlayamıyor ve aynı zamanda bunu yapmakta da isteksiz ve Türkiye Azerbaycan'ı desteklemekte daha aktif ve kararlı. Bu bir bakıma oyunun kurallarını değiştiriyor. Azerbaycan'ın ana silah tedarikçisi olan İsrail'in rolü hafife alınmamalı… Ukrayna işgali sonrasında Rusya için, İran'a oluşturduğu Kuzey Güney Koridoru nedeniyle, Azerbaycan'ın önemi arttı, Batı'nın yaptırımları nedeniyle de Türkiye Moskova için hem ticaret hem de yaptırımların delinmesi bakımından kilit öneme sahip. Bu da Türkiye'nin yakın müttefiki olan Azerbaycan'ın, Rusya nezdinde elinin güçlendiği anlamına geliyor…"

Batı, Ermenistan'da Rusya'nın boşluğunu doldurabilir mi?

Alman uzman Meister, Batı'nın Ermenistan'a yönelik desteğinin, Erivan'ın Rusya'ya mesafe almasına zemin sağlayabileceği yorumlarını da değerlendirdi.

Bunu gerçekçi bulmadığını anlatan Meister, "Ermenistan Rusya'ya o kadar bağımlı ki, manevra alanı yok" diye konuştu, Batı'nın Ermenistan'daki güvenlik açığını kapatmasına ihtimal vermediğini aktardı, "Ayrıca bir çok Avrupa ülkesi aynı zamanda Azerbaycan gazıyla ilgileniyor, bu nedenle bölgesel ihtilaflara daha fazla müdahil olmak istemiyorlar" dedi.

Bununla birlikte DGAP uzmanı, AB'nin Ermenistan'a birliğe üyelik perspektifi, ya da adaylık statüsü verebileceğine de işaret etti.

DW Türkçe'ye VPN ile nasıl ulaşabilirim?