'Demokrasi tehdit altında'
12 Nisan 2012 Yunan hasta yatağa uzanmış, inliyor. Ekonomi küçülüyor, istihdam eriyor, halk sokaklarda protesto gösterileri yapıyor. Avrupa Birliği (AB), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası (AMB) uzmanlarından oluşan troyka düzenli olarak hastanın nabzını tutuyor. Aynı zamanda da hastaya, daha fazla gayret göstermesini ve daha fazla tasarruf etmesini telkin ediyor.
Kredi derecelendirme şirketi Fitch’in uzmanlarından Ed Parker, “hekimlerin” mantığını şöyle özetliyor: “Yunanistan’ın bütçe açığı milli gelirinin %15’ini buluyordu ve sermaye piyasasından kredi alamıyordu. Bundan da, Yunanistan’ın sıkı tasarruf tedbirlerine sarılmak zorunda olduğu sonucu çıkıyor.”
"Aşırı tasarruf zararlı"
Kanadalı iktisat profesörü William White ise, aşırı tasarrufun da zararlı olabileceği görüşünde.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’ye danışmanlık yapan White söylediklerinin teşkilatı bağlamadığına ve tamamıyla şahsi görüşleri olduğuna dikkat çekiyor:
“İlaç hastayı öldürecekse, işe yaramaz. Yunanistan yıllardır resesyon geçiriyor. Belli meslek grupları Yunanistan, İspanya ve Portekiz’i terk ediyor. Üretken işgücü potansiyeli hastayı ölüm raddesine getirecek kadar erozyona uğrarsa, aynı ilacı dozu arttırılarak tatbik etmenin bir anlamı kalmaz.”
Yunanistan ve diğer kriz ülkelerinin derman bulabilmesi için ekonominin büyümesi şart. Bunun ön şartı ise kriz ülkelerinin rekabet gücüne kavuşması. Amerikan bankası Morgan Stanley’in Avrupa faaliyetleri koordinatörü Elga Bartsch, “eskiden, yani Euro’suz yıllarda milli paralar devalüe edilerek rekabet gücü dengelenebiliyordu. İhraç malları ucuzluyor ve alıcı buluyordu”, diyor.
“Para Birliği’nde ise fiyat ve ücretler esnek olmalı, azalıp, artabilmeli. Daha önce para kurları üzerinden yapılan ayarlama ortak para bölgesinde ancak böyle yapılabilir.”
Ücretler üzerindeki baskı yüksek işsizlik nedeniyle zaten artıyor. Her beş Yunandan ve her dört İspanyol’dan biri işsiz. Her iki ülkede de gençler arasındaki işsizlik oranı %50’yi buluyor.
Londra’daki yatırım danışmanlığı şirketi Lombard Street Research’ın genel müdürü Charles Dumas, “Avrupa’nın asıl sorunu bu korkunç gelişme iken AB'nin sadece tasarruf programlarının uygulanmasıyla ilgilendiğini” söylüyor: “Temelden hatalı bu düşünce tarzı modern iktisadın travestisidir. Bu politikalar 1930’lu yıllarda da dünya ekonomisini felakete sürüklemişti. O yıllarda çoğu ülke Salazar, Franco ve Hitler gibi diktatörlerin eline geçmişti. Halkın esenliğine aldırmadan körü körüne mali hedeflere odaklanırsanız, sonunuz geçmişte olduğu gibi şimdi de felaket olur.”
"Kitleler sefalete sürükleniyor"
Dumas, AB tarafından şart koşulan tasarruf programının kitleleri sefalete sürüklediğini ve bunun baş sorumlusunun da Almanya Hükümeti olduğunu söylüyor. Mali sağlık hedefinin bütün diğer hedeflerin üstünde tutulmasını Berlin’in istediğini hatırlatan İngiliz işadamı, Yunanistan’ın reçetesine yazılan tasarruf tedbirlerinin yarar sağlamayacağını da iddia ediyor:
“Bütçe açığı geçen yıl milli gelirin %11’i kadardı. Bu yıl da olsa olsa yüzde ona düşer. Ancak resesyon dolayısıyla milli gelirin de önemli oranda küçüldüğü de unutulmamalı. Bu durumda Yunanların borçları artmaya devam eder, halkın geliri ise azalır. Diğer bir ifadeyle: Borçlar beş para etmez.”
Euro ülkeleri üç ayda bir Yunanistan yardımlarının yeni dilimini oy birliğiyle serbest bırakıyor. Charles Dumas, Yunanistan düzelmeyeceği için yakında yardım yapan ülkelerin tutumunun da değişeceğini belirtiyor:
“Yıl sonuna kadar bıkacak ve Yunanistan’ı ortak para bölgesinden atacaklar. Sonra sıra Portekiz, İspanya ve belki de İtalya’ya gelecek. Aslında bütün bu ülkelerin Euro’yu iade etmeleri gerekir. Bence problem ancak böyle çözülebilir. Ola ki Almanların aklı başına gelir ve Euro’yu önce kendileri terk ederler.”
© Deutsche Welle Türkçe
DW/AB/AG/HK