1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Die Welt: Erdoğan'ın liderlik anlayışı Avrupa'ya uymuyor

22 Mayıs 2018

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saraybosna konuşması, ABD’nin İran’a yaptırım kararları ve Venezuela’daki başkanlık seçimi Alman gazetelerinden seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.

Besuch türkischer Präsident Tayyip Erdogan in Bosnien und Herzegowina
Fotoğraf: Reuters/D. Ruvic

22.05.2018 - Alman basınından özetler

This browser does not support the audio element.

Die Welt gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Saraybosna'daki seçim konuşmasını Avrupa'daki Türk kökenlileri sahiplenme girişimi olarak değerlendiriyor:

"Erdoğan Avrupa ülkelerinde bir kral gibi boy göstermeye ve Türkleri asimilasyon ve diğer şeytanlıklar karşısında uyarmaya alışıktı. Türklerin en yoğun yaşadıkları Almanya, Avusturya ve Hollanda seçim buluşmalarını yasakladı. Erdoğan bu ülkeleri Nazi metotları uygulamakla suçladı. Böyle bir liderlik anlayışı Avrupa demokrasilerine uymuyor. Ama kimse açık konuşmaya cesaret edemiyor. Cumhurbaşkanı Steinmeier bile Erdoğan ile buluşan Türk asıllı futbolculara herkesin birden fazla vatana sahip olma hakkının bulunduğunu söyleyerek düşüncesizliklerini temize çıkartmış oldu. Erdoğan bu kez Saraybosna'da konuştu. O Avrupa'da yaşayan Türk kökenlilerin sonsuza dek kendine ait olduklarını sanıyor. Onlardan Türkiye için demokrasilere sızmalarını istiyor. Genç Türkleri zayıf noktalarından vurabildiğini görmek insanı ümitsizliğe düşürüyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) ABD'nin İran'a uygulayacağını açıkladığı yaptırımlarını konu alan yorumunda İran'ın baskıyla dize getirilemeyeceğini vurguluyor:

"ABD baskıyı arttırdıkça Tahran'ın dik başlılığı daha da artıyor. 2015 yılında imzalanan ‘nükleer anlaşma' göz hizasında müzakere etmek şartıyla İran'ın tavize yanaşacağını gösterdi. Başkan Trump ve onun dışişleri bakanı İran'a da Kuzey Kore anlaşmazlığındaki gibi davranarak daha fazla şey elde ederler. Ağır yaptırım tehditleriyle İran'ı yeni bir anlaşmaya zorlamak mümkün değildir.”

Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi Avrupa'nın ABD ile İran arasında tırmanan gerginlikteki konumunu sorguluyor:

"Avrupa Birliği'nin Doğu Ukrayna'daki savaşın dondurulması dışındaki tek dış politika başarısı İran ile 'nükleer anlaşma' imzalanması olmuştur. Avrupa öz saygısı nedeniyle anlaşmadan vazgeçilmesine direnmek zorundadır. Zorlamaya boyun eğdiği takdirde Brexit'in zaten zayıf düşürdüğü Avrupa Birliği'ni kimse ciddiye almaz. Avrupa'nın Amerikan ticari yaptırımlarına kendi işletmelerini zincire vurarak tepki göstermesi zor gelse de en müşkül konu değildir. Trump'ın İran'da sadece nükleer programa son verilmesi değil de savaşla rejimi değiştirme peşinde olduğu ortaya çıkarsa Avrupa bu serüvene katiyen bulaşmamalıdır. Irak, Suriye, Afganistan ve Libya böylesi girişimlerin nereye vardığını göstermeye yeter.”

Süddeutsche Zeitung'un Venezuela seçimlerini konu alan yorumunda sonuçta muhalefetin de payı olduğu öne sürülüyor:

"Venezuela'daki seçimi dünyanın en büyük petrol yataklarının bulunduğu ülkesinin canice sömürülüşü, sinizm, insafsızlık ve öncelikle de açlık krizinin devamı kazandı. Devlet başkanı ve iflas müdürü Maduro aynen devam edebilecek. Muhalefet kulağa anlaşılır gelen nedenlerle seçimi boykot etti ve taraftarlarına sandığa gitmeme çağrısı yaptı. Fırsat eşitliği yoktu. Muhalefetin adayları yargı tarafından seçimden men edildi. Boykot çağrısı etkisini 1958 sonrasının en düşük katılımıyla gösterdi. Oylamanın meşruiyetine gölge düştü. Venezuelalı seçmen yoğun katımla demokratik direniş gösterip, malum hilelerle üzeri örtülemeyecek oy oranıyla Maduro'ya sürpriz yapsa daha iyi olurdu. Halkın yüzde 80'i Maduro'dan nefret ediyor. Muhalefet ortak adayla seçime katılsa kazanma şansını elde ederdi. Bu fırsat kullanılmadı. Maduro'nun zaferi açlık çeken çoğunluk için hezimet anlamına geldiği kadar, muhalefetin başarısızlığını da gözler önüne serdi.”

AG, BÖ

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik