1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Die Zeit: Merkel'in seçimde asıl rakibi halk

25 Ocak 2017

Astana'daki Suriye görüşmeleri, Almanya'da aşırı sağcılara yönelik polis baskınları ve Sosyal Demokrat Parti'nin başbakan adayı olarak Martin Schulz'u seçmesi Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

EU-Gipfel in Brüssel 23.10.2014 Schulz und Merkel
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/O.Hoslet

Suriye'de iç savaşa çözüm bulmak için Astana'da yapılan görüşmelere dair Berliner Zeitung'da yer alan yorum şöyle:

"Çatışmayı bitirmenin anahtarı şimdi her şeyden önce Moskova'nın elinde. Kremlin İran'ın ve Suriye rejiminin ülke genelinde ateşkese riayet etmesini sağlamak zorunda. Ve yeni partner Türkiye sadece zayıflamış isyancılara savaş sonrası dönem için kabul edilebilir bir perspektif sunulabilmesi durumunda aynı gemide olmaya devam edecektir."

Almanya'da bu yıl yapılacak genel seçimlerde Sosyal Demokratların başbakan adayı Martin Schulz oldu. Die Zeit Schulz'un kabinede yer almadığı için daha rahat bir seçim kampanyası yürüteceğini vurguluyor:

”Artık sahnede Schulz var. Onunla birlikte hareketlilik de enternasyonallik de seçim mücadelesine taşınacak. Bir zamanlar Avrupa Parlamentosu'nda Silvio Berlusconi ile çekişen zat, Donald Trump karşısında da doğru sözleri bulacaktır. Kaldı ki Schulz her ne kadar SPD Genel Başkanı olsa da Başbakan (Merkel'in) kabine masasına oturmuş olmuyor. Bu da onun seçim mücadelesinde daha serbest olmasını sağlıyor ve mücadeleyi de daha ilginç kılıyor. Başbakan açısından Martin Schulz'un adaylığı bir defa hiçbir şey ifade etmiyor. Onun asıl rakibi çok daha büyük ve çok daha hesaplanamaz. O da halk. Ama tam da Schulz‘un bu kadar serbest konuşup boy gösterebilecek olması Başbakan'ı hücum edilebilir hale getiriyor. Merkel'in arada sırada felç olan retoriği, insanları alıp götürme konusundaki yeteneksizliği, toplumsal hedefler formüle etme konusundaki beceriksizliği... Tüm bunlar karşılıklı meydan okumalara davetiyedir."

Almanya'nın altı eyaletinde Yahudilere ve mültecilere saldırı hazırlığında oldukları şüphesiyle aşırı sağcıların evlerine baskın düzenlendi. Frankfurter Rundschau yorumunda devletin aşırı sağcı çevrelere yönelik yaklaşımının değiştiğini vurguluyor:

"Alman kentlerindeki en yeni baskınlar; resmi makamların şiddete gittikçe artan bir eğilim gösteren, az ya da çok politik çevrelere yönelik yeni bir dikkat gösterdiğine işaret ediyor. Fazlasıyla uzun süredir "İmparatorluk Vatandaşları” (Reichsbürger) ve benzerleri acemi komplocular sayılıyordu. Belki de hiçbir zaman zararsız olmadılar ama başarılı bir pop şarkıcısının bile ancak kederli bir mırıldanma şeklinde tembihlediği ideolojik geçmişe dönüklük, bu fenomenin daha ziyade bir acayiplik olarak gözükmesine sebep oluyordu. Uzun süredir belli olansa şu: Durum son derece ciddi ve sayıları da sürekli artıyor. 2015 yılında Anayasayı Koruma Teşkilatı 22 bin 600 aşırı sağcı saydı, bunların yarısının da şiddete eğilimli olduğunu açıkladı. Sağcı şiddetin beysbol şapkalı ve sağlam botlu vurucu timler halinde organize olduğu düşüncesinden artık hızla vedalaşmak şart. Bu kesim internette ve faaliyetlerini de sosyal ağlar üzerinden paylaşıyor. Polis yöntemi olarak baskının hedeflerinden biri de buydu.”

Stuttgarter Zeitung'un aynı konudaki yorumu şöyle:

"Nihayet devlet dizginleri çekiyor. Nihayet devlet, saçma tarih algısı nedeniyle uzun süredir delilik özgürlüğünün tadını çıkarmış olan demokrasi düşmanlarına da müdahale ediyor. Daha yakın bir zamana kadar İmparatorluk Vatandaşları sadece saçmalayan insanlar olarak görmezden gelinmiş; Baden-Württemberg eyaletinin en yeni anayasayı koruma raporunda adları bile anılmamıştı. Siyasetin bu çevreyi ciddiye alması için önce bir ölü ve yaralıların olması gerekiyordu – Ekim ayındaki saldırıda çok sayıda polis hedef alınmıştı. Bunların ne gibi bir tehdit yarattığını, son baskınlarda ele geçirilen silahlar da artık gösteriyor."

©Deutsche Welle Türkçe

DW/ EC, BK