Doktorlarda aşı karşıtlığı: Tıbba ihanet mi?
6 Ağustos 2021Türkiye bir yandan yangınlarla mücadele ederken diğer yandan Covid-19 salgını da devam ediyor. Vaka sayıları 25 bin civarına yükselmiş iken aşılama sürüyor ancak toplum bağışıklığının sağlanmasına halen çok var.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de 18 yaş üstünde birinci doz aşılama oranı yüzde 66, ikinci doz aşılama oranı ise yüzde 44 dolaylarında. Bu oranın sonbahar gelmeden bir an önce artırılması gerekiyor ancak toplumda bazı insanlarda aşı tedirginliği ya da karşıtlığı söz konusu.
Bakanlık ve Türk Tabipler Birliği (TTB) mümkün olduğunca çok sayıda kişiye aşı yapmaya çalıştığı esnada bazı tıp doktorlarının Covid-19 aşılarına karşıt yönde yaptığı açıklamaların ise kararsız kişileri etkileyebildiği belirtiliyor.
Bilim karşıtlığı yükselen akım
Uzmanlara göre son yıllarda sadece Türkiye'de değil tüm dünyada "bilim karşıtlığı" yükselen bir akım. Aşı karşıtlığı da bunun bir parçası olarak görülüyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berna Arda, DW Türkçe'ye değerlendirmesinde "bilim karşıtlığının" çeşitli alanlarda görülebildiğini, ancak tıp doktorlarının bilim karşıtlığının hem aldıkları eğitime hem de etik değerlere aykırı bir tutum olduğunu belirtiyor:
"Aşı karşıtı olmak hekimler açısından gerçekten son derece sakıncalı bir durum. Neden? Çünkü hekimler toplumu yönlendirebilecek, etkileyebilecek kişiler. Bu bağlamda da bir miktar da kendi aldıkları eğitime tırnak içinde ihanet içinde olduklarını bile düşünmek mümkün."
Aşı karşıtı doktorlar genelde sosyal medyada aktif durumda ve aşılara dair bilimsel olmayan içerikteki mesajlarını milyonlar görebiliyor. Ancak son günlerde Twitter gibi bazı sosyal medya organları bu doktorların aşıyla ilgili gönderilerine uyarılar koymaya başladı.
20'den fazla doktor hakkında disiplin süreci
Peki bu doktorlar için neler yapılabilir?
Tıp hekimleri meslek etiği kurallarına aykırı davranışlarda bulundukları zaman, 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası'na göre tabip odaları yönetim kurulları tarafından onur kurullarına sevk ediliyor.
Hekimlik meslek etiği kurallarının 11. maddesine göre hekim, mesleğini uygularken insanları "yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici" davranışlarda bulunamıyor.
Haziran ayında İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikte Covid-19 aşısı karşıtı mesajlar verilmiş ve bir doktor da konuşma yapmıştı. Aşılara dair iddiaları nedeniyle bu doktor hakkında İstanbul Tabip Odası soruşturma başlatmıştı.
DW Türkçe'nin TTB’den edindiği bilgiye göre, şu ana kadar hakkında disiplin süreci başlatılan 20'den fazla doktor bulunmakta ve soruşturma süreci halen devam ediyor. Doktor olmayıp sağlık çalışanı olan kişiler için ise savcılıklara suç duyurusunda bulunuluyor. Bunların sayısının da 100 civarında olduğu belirtiliyor.
Onur kurulları tarafından incelenen dosyalarda doktorların etik kuralları çiğnediğine karar verilirse yazılı ihtar, para cezası ya da 15 günden 6 aya kadar geçici meslekten men cezası çıkabiliyor.
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut'a göre Covid aşısı karşıtı tıp doktorlarını iki ana gruba ayırmak mümkün. Bu doktorların ilk ve büyük bölümü uzmanlık alanları dışında konuşan ve tıptaki son gelişmeleri takip etmeyenler.
Bulut'a göre asıl tehlikeli olan kesim ise diğerleri yani aşı karşıtlığını maddi menfaat sağlamak için kullananlar. Bulut bu konuya şöyle açıklık getiriyor:
"Bunların bir kısmı alternatif tıp uygulayıcıları, bir kısmı ise kitap yazar çizerleri. Kitapların satışından gelir elde etmeyi düşünüyor. Bir kısmı medyada popüler olmak istiyor. Farklı ve aykırı bir fikir söyleyerek popüler olmak amacıyla, ismi medyada daha çok görünsün, muayenehanesine daha çok hasta gelsin gibi düşüncelerle bunu yapıyorlar."
Aşı karşıtlığının hukuki boyutu
Aşılara yönelik bazen kişilerde tedirginlik, kararsızlık ya da karşıtlık olabiliyor ancak uzmanlara göre normal bir kişinin aşı karşıtlığı ile bir tıp doktorunun aşı karşıtlığı arasında sadece etik açıdan değil hukuki açıdan da önemli fark var.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden tıp hukukçusu Doç. Dr. Sevtap Metin, hasta ile doktor arasında bilgi açısından "asimetrik bir ilişki" bulunduğuna, çok teknik olan tıp bilgisine bunun eğitimini almamış kişilerin sahip olamayacağına işaret ederek, bu nedenle tıpta etik değerlerin çok önemli olduğunu aktarıyor.
Metin, "Sıradan insanın aşı karşıtlığı ile bir hekimin kamuoyuna yönelik aşı karşıtı beyanları arasında önemli farklar var. Çünkü aşı olup olmama konusunda bir karar verme durumunda kalacak olan insanlar ve bu karşıtlığı hekimin ağzından duyuyor oluşları haliyle kararları üzerinde etki yapabiliyor" diyor.
"Akademik özgürlük" ya da "bilimsel düşünceyi paylaşma" gibi gerekçeler ile uzmanlığı olmayan ve kanıta dayalı verilere dayanmayan söylemlerin kamuoyu ile paylaşılmasının yanlış yönlendirmeye sebep olabileceğini söyleyen Metin, bu nedenle hukuki açıdan yaptırıma tabi olduğunu ifade ediyor. Metin, "Hekimin tıp etiğinde önde gelen sorumluluğu 'önce zarar verme' ilkesinde karşılığını bulur" hatırlatmasında bulunuyor.
Koruyucu mu, tedavi edici hekimlik mi?
Aşı karşıtlığı ile ilgili dikkat çekilen bir başka husus da konunun mali boyutu.
Koruyucu yani kişileri hasta olmadan önce korumayı öncelik alan hekimlik ile kişileri hasta olduktan sonra tedavi etmeyi önceleyen hekimlik birbirini tamamlayıcı olduğu kadar bazen de zıt kutuplar olabiliyor.
Bu nedenle aşı konusuna da bu zıt kutupların ve ilaç şirketlerinin gölgesinin düşebildiği endişesi var. Bulut, bu durumu şöyle açıklıyor:
"Aşı pazarı küresel ölçekte şu anda 156 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Şimdi üçüncü, dördüncü dozlardan da bahsediliyor, bu 250-300 milyar dolarlık bir pazar. Ama diğer tarafa bakalım; tedavi edici hekimlik yani hasta olanların tedavi edilmesi ise bunun en az 10 katı, 100 katı, hatta bin katı gibi bedeller gerektiriyor."
Bulut'a göre bu nedenle özellikle alternatif tıp uzmanları en ucuz korunma yöntemlerinden biri olan aşıya karşı, çünkü insanların hasta olmasından maddi yarar sağlayabiliyor.
Bulut, "Alternatif tıp umut tacirliğinden başka bir şey değildir. Onlar umutsuzluktan para kazandıkları için çok sayıda insan hasta olsun ki hacamatlar, muskalar, her türlü alternatif tıbba gitsinler ve bu insanlar oradan para kazanayım amacında" derken, aşıya değil de tedavi edici hekimliğe yönelmek daha büyük kaynak gerektireceği için ülkenin cari açığını da yükseltiyor.
Bu arada TTB'nin aşı karşıtı doktorlarla ilgili disiplin sürecinin önümüzdeki dönemde sonuçlanması bekleniyor.
Gülsen Solaker
©️ Deutsche Welle Türkçe