1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Eber Gölü can çekişiyor

28 Temmuz 2021

Türkiye'nin en büyük beşinci doğal tatlı su gölü ve tektonik kökenli son buzul çağı göllerinden Eber'de kuruma oranı yüzde 80'e ulaştı. Kurumanın çevreye ve bölge ekonomisine etkileri gözle görülür hale geldi.

Fotoğraf: DHA

Afyonkarahisar'ın Çay ilçesi Eber beldesinde, tektonik kökenli son buzul çağı göllerinden Eber Gölü'ndeki kuruyan alan oranı, bu yaz yüzde 80'i buldu. Su derinliği bir dönem 24 metre olan Eber Gölü'nün su seviyesi, 1 metreye düştü. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, gölün can çekiştiğini belirterek, yöre halkının pişmanlığını da "Göle her bakımdan ihanet ettik. Hiç bitmez, kirlenmez, tükenmez sandık; o da canlıymış, bilemedik" sözleriyle aktardı.

Akademisyen ve göl uzmanı TTKD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Eber Gölü'ndeki son duruma ilişkin yaptığı inceleme sonuçlarını açıkladı. Kesici, geçen yıl kirlilik ve kuraklıktan suyu çürümeye başlayan Eber Gölü'nde bir zamanlar su derinliğinin 24 metreyken, son yapılan ölçümlerde 1 metreye kadar düştüğünü kaydetti. Eber Gölü'nün kurumasındaki nedenlere dikkat çeken Kesici, "Vahşi tarımsal sulama ve kuraklık nedeniyle su talebi artıyor. Ayrıca sıcaklıklara bağlı buharlaşma da arttığı için göl kurumakta. Şu an baktığımızda gölün yaklaşık yüzde 80'i kurumuş, geriye batık ve çatlamış topraklar kaldı. Kuşlar ve su canlıları tehlike altında. Etrafındaki yoğun tarımsal sulama faaliyetleri ve sondajlar nedeniyle kalan suyunun da bu sezonu zor çıkaracağını düşünüyorum. Türkiye'nin en büyük beşinci doğal tatlı su gölüyken, maalesef artık değil" dedi.

Fotoğraf: DHA

"30 binden fazla insanın geçim kaynağıydı"

Eber'in ürünleriyle bölge ekonomisinde çok önemli katma değer olduğunu belirten Kesici, "Çevresinde yaşayan 30 binden fazla insanın adeta bereketli tarla ve fabrikasıydı. Göldeki kamış ve saz bitkileri nedeniyle yöreye kağıt fabrikası kurulmuştu. Kamış ve gölün tıbbi aromatik bitkileri yurt dışına izolasyon-parfümeri malzemesi olarak, kurbağalar, salyangozlar, balıklar işlenerek Avrupa'ya ihraç edilerek on milyonlarca dolar gelir sağlanırdı" diye konuştu.

Kuşların göç yolu

Gölün bitki çeşitliliği, tatlı su balıkları, su kuşları, su kaplumbağaları ve diğer doğal canlılar bakımından da yaşamın can damarı olduğunu anlatan Kesici, "Biyolojik çeşitliliği ve zengin bitki örtüsü kuşlar için kışlama, barınma, çoğalma, korunma ve beslenme alanı olarak en ideal ortamı oluşturuyordu. Avrupa, Asya ve Afrika arasında göç eden kuşların, İstanbul üzerinden izledikleri göç yollarının önemli noktalarından biri de Eber Gölü'dür. Eber Gölü'nde 200'e yakın kuş türü belirlenmiştir. Bu nedenle 1992'de 1'inci derece tabiat sit alanı ilan edilmişti ama korunamadı" diye konuştu.

"Bölgede sinek ve fareler çoğaldı"

Su seviyesinin azalmasıyla son yıllarda gölün, tuzlanmasına bağlı pelikanlar ve flamingoların da tercih alanı olmaya başladığına değinen Erol Kesici, dünyada sadece bu gölün olduğu bölgede yetişen endemik tür "piyam" ismiyle de anılan "Eber sarısı"nın da neslinin tehlike altında olduğuna dikkat çekti. Kesici, gölün kurumasına bağlı sazlar, kazlar, kurbağalar yok olunca bölgede sivrisinek, gün sinekleri ve farelerin çoğaldığını da açıkladı.

Erol Kesici, Fransa, Hollanda, İngiltere gibi ülkelerin büyük ilgi gösterdiği, önemli geçim kaynağı kurbağaların aşırı avlanması ve neslinin tükenmesinin pişmanlığını ve üzüntüsünü yaşayan yöre halkının sözlerini şöyle aktardı:

"O da canlıymış, bilemedik"

"Göle her bakımdan ihanet ettik. Hiç bitmez, kirlenmez, tükenmez sandık; o da canlıymış, bilemedik. Her şeyden önce susuz kalmaktayız. Fasulye, domates, biber ve meyve için su bulamaz hale geldik. Onunla da kalmadı cildimiz, ciğerimiz kurudu, biz kuruduk. Kurbağa sesine hasret kaldık, göl kurbağasız olur mu? Kurbağalar yok olunca geceleri gün sineklerinden sivrilerden ışık yakamaz olduk. Su yılanları, kemirgenler yok olunca sazlıklar ve tarlalar, farelere kaldı. Ürüne zarar veriyorlar. Gölün kuruması her şeye etki etmekte, sıcak havalarda, gölün atık kokusu dayanılmaz oluyor. Bilemedik hocam, emanete sahip çıkamadık, felaketi yaşamaktayız, elden ne gelir onu da bilmemekteyiz."

"Yıllardır atık deposu olarak kullanılıyor"

Gölün, yıllardır çevresindeki 17 yerleşim biriminin atık deposu olarak kullanıldığını dile getiren Dr. Kesici, gölün geri dönüşümünün çok uzun zaman gerektirdiğini belirterek, "Gölü besleyen su kaynaklarının önü açılmalı. Sondaj kuyuları sınırlandırılmalı. Göle başka bir yerden su getirmek çözüm değildir. Gölün doğal akışını korumak en önemli koruma çalışmasıdır. Gölün dip çamuru ekonomik amaçlarla değil, bilimsel yöntemlerle ekolojik yapısının korunarak temizlenmesi gerekiyor. Sazlık alanlardaki bitkilerin gençleştirilmesi ve bakımları yapılmalı. Göl çevresindeki bilhassa tamamen karalaşmış alanlardaki kamışlık sahalar bilimsel yöntemlerle temizlenmeli. Suyun temizlenmesinde büyük önem arz eden kamış ve sazlar aşırı suya ihtiyaç duymaları nedeniyle kontrollü şekilde kesilmeli. Belirli bölgelerinde çok az da olsa su ve canlılık emaresi görülen göl dinlendirilmeli. Göl atık alanı olarak kullanılmaktan vazgeçilmeli. Yoksa Eber Gölü coğrafyamızdan tamamen silinecek ve geri kazanılması parayla mümkün olmayacaktır" dedi.

DHA/BK,EC

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster