1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ekolojik yıkımla mücadele: İstanbul için zaman daralıyor

5 Haziran 2024

İstanbul ciddi bir ekolojik yıkımla karşı karşıya. Nedeniyse kontrolsüz yapılaşma. ÇMO'ya göre daha fazla geç kalmadan kentte kirliliği artıracak tüm projeler iptal edilmeli.

Marmara Denizi'nde kirlilik
Marmara Denizi'nde kirlilik önceki yıllarda müsilaj sorununa yol açmıştı.Fotoğraf: Umit Bektas/REUTERS

Toprak kirliliği, kalitesiz hava, yok olan su havzaları, gürültü…

5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde İstanbul'un karşı karşıya olduğu tablo canlı yaşamın devamı için umut vermiyor.

Yapılaşmanın hız kesmediği mega kent, her geçen gün daha da tükeniyor.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi'ne göre artan yapılaşma ve altyapı eksikliği, 16 milyonluk mega kenti sadece kendisinin değil çevre illerin de doğal kaynaklarını tüketen bir kente dönüştürdü.

Ciddi bir ekolojik yıkıma işaret eden çevre mühendisleri, İstanbul'un su havzalarına, tarım, orman ve mera alanlarına zarar verebilecek, kentin kirlilik yükünü artıracak tüm projelerin iptal edilmesi çağrısı yapıyor.

ÇMO İstanbul, bugün Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında 2024 İstanbul Çevre Durum Raporu'nu açıkladı. Raporda İstanbul'un içme, kullanma ve atıksu durumu, atık yönetimi, toprak kirliliği, hava kalitesi, arazi kullanımı, kentleşme baskısı, afete karşı direnç, iklim ve Çevresel Etki Değerlendirme süreçleri ayrı ayrı incelendi.

"Toprak kirliliği yaşamı tehdit ediyor"

ÇMO İstanbul Şube Başkanı Zeynep Karamanlı'nın açıkladığı rapora göre İstanbul'da toprak kirliliği ciddi bir problem halini alıyor.

Gıda maddelerinin yaklaşık yüzden 95'inin topraktan karşılandığı hatırlatılan rapora göre, İstanbul'da toprak kirliliğini önlemenin ilk adımı az miktarda bulunan yeşil alanların yerleşime ve endüstriye açılmamasından geçiyor. Daha önce kirlenmiş toprakların ise öncelikle tespiti, iyileştirilmesi, tekrar kullanılması ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması gerekiyor.

İstanbul'da toprağın kirleten başlıca sebepler, sanayileşme ve nüfusun artmasına bağlı olarak çarpık kentleşme, sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, Kanal İstanbul gibi projeler ile verimli arazilerin yok edilmesi şeklinde sıralanıyor.

İstanbul'un 8 bin yıllık tarihi mirası nasıl korunur?

11:38

This browser does not support the video element.

Kentte sanayinin yoğun olduğu Organize Sanayi Bölgeleri dahil, birçok tesis ve fabrika olduğunu belirten Zeynep Karamanlı, bu alanda denetimlerin yetersiz olduğuna işaret ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde yeteri kadar denetim personelinin istihdam edilmediğini, işletme sayısının fazla olmasının da denetimde yetersiz kalınmasına neden olduğunu vurgulayan Karamanlı, sanayi dışında atık yönetiminde yaşanan aksaklıklarla birlikte, tarımda kullanılan kimyasallar ve hava kirliliğinin yağışlarla birlikte toprağa karışmasının da toprak kirliliğine neden olduğunu aktarıyor.

"Hava kalitesi sağlıklı yaşama uygun değil"

İstanbul'da hava kirliliğide önemli çevre sorunlarından biri. ÇMO raporuna göre sanayi, ısınma, inşaat ve trafik kaynaklı kirlilik, hava kalitesini ciddi şekilde etkiliyor. Raporda Kuzey Ormanları'nın bu olumsuz tabloyu bir nebze olsun iyileştirdiği ifade ediliyor. Hâkim rüzgâr yönü poyraz olan İstanbul, kuzeyinde yer alan ormanlar sayesinde kötü olan tablosunu iyileştirebiliyor. Ancak Kuzey Ormanları da yapılaşma tehdidi altında.

ÇMO İstanbul'a göre Kuzey Ormanları'nda Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, İstanbul Havalimanı ile başlayan tahribat, planlanan projelerle daha da artacak. "Kuzey Ormanları İstanbul'un akciğerleridir. Yapılaşmaya kapatılmalıdır" uyarısı yapan ÇMO İstanbul, öte yandan hava kirleticilere dair yapılan ölçümlerin de standartlara uygun şekilde açıklanmadığına dikkat çekiyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının istasyonların ölçüm yapmadıkları gün sayısı ile günlük ve saatlik limit aşımlarına dair bilgileri paylaşmadığını vurgulayan Zeynep Karamanlı, "Tüm bu eksiklere rağmen Bakanlığın sunduğu veriler, Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre değerlendirildiğinde, İstanbul'un hava kalitesinin sağlıklı bir yaşam için uygun olmadığını gösteriyor" diyor.

Öte yandan hava kirliliği seviyeleri için genel bir gösterge olarak kabul edilen PM 2,5 adlı ince partikül madde için Türkiye'de herhangi bir ulusal limit değer bulunmuyor.

Su havzaları tehdit altında

İstanbul'da 'susuzluk sorunu' da sık sık gündeme geliyor. Sakarya il sınırlarında bulunan Melen Havzasının suyuna muhtaç durumda olan kente, yaklaşık 200 km mesafeden yüksek enerji tüketimiyle iletilen suyun kalitesi ise 3. veya 4. sınıf su niteliğinde.

ÇMO raporunda Melen'e Düzce'nin kirleticilerinin karıştığı ifade edilerek havzanın korunması ile ilgili ciddi bir önlem alınmadığı, bu durumun da İstanbul halkına sağlıklı su verilebilmesi için uygulanması gereken arıtma ihtiyacını ve maliyetini artırdığı belirtiliyor.

İstanbul su kayıp kaçak oranı son yıllarda yapılan çalışmalarla düşürülse de gelişmiş ülkelerde hedeflenen yüzde 5-10 oranının oldukça üzerinde olunduğuna işaret edilen rapora göre su kıtlığı ile mücadele çerçevesinde su tasarrufu ve verimli su kullanımı konusunda kamu bilincinin artırılması önemli olmakla birlikte gerçek çözüm doğal yaşam alanlarına ve ekolojik dengeye zarar veren yanlış proje ve uygulamalara son vermekten geçiyor.

2023'te İstanbul'un barajlarında su seviyesi son 10 yılın en düşüğüne gerilemişti.Fotoğraf: Ali Aksoyer/DHA

"Marmara Denizi'nde kirlilik arttı"

Rapora göre kentin atıksu yönetimi de tıpkı içme suyu gibi acil çözüme kavuşturulması gereken sorunları bünyesinde barındırıyor.

İstanbul'da bulunan 90 adet atıksu arıtma tesisinde, toplam atıksuyun yaklaşık yüzde 43'lük kısmı yalnızca ön arıtmadan geçirilerek Marmara Denizi'ne deşarj ediliyor. Bu tesislerde atıksudan sadece fiziksel olarak içindeki iri ve çökelebilen katı maddeler ayrılmakta, biyolojik arıtma işlemine tabii tutuluyor.

ÇMO İstanbul Şubesi'nden Utku Fırat'a göre arıtma tesislerinde ciddi bir revizyon yapılmadığı için Marmara Denizi'nde kirlilik arttı.

Fırat, "İstanbul'un atıksu yönetiminde gerekli önlemlerin alınmaması durumunda can çekişmekte olan Marmara Denizi'nde canlı yaşamının tümüyle yok olacağı açık" ifadelerini kullanıyor.

"Plansız kentleşme gürültü kirliliğini artırdı"

Raporda gürültü kirliliği ise İstanbul'da plansız kentleşmenin getirmiş olduğu sorunların en önemli sonuçlarından biri olarak değerlendiriliyor. Gürültü kirliliğini yaratan başlıca etmenler, ulaşım, sanayi, inşaat ve şantiye çalışmaları, eğlence amaçlı müzik yayını yapan işletmeler, rekreasyon faaliyetleri olarak sıralanıyor.

Mega kent İstanbul'da sanayi, ofis ve konut alanları iç içe geçmiş durumda.Fotoğraf: Yurttas Cemal/Demiroren Visual Media/ABACA/picture alliance

Merkezi hükümetlerin uyguladığı hatalı ekonomi politikalarının bir sonucu olarak İstanbul'un aldığı kontrolsüz göçün plansız kentleşmeye yol açtığı vurgulanan raporda "Konutlarla eğlence mekanlarının, sanayi kuruluşlarının, atölyelerin iç içe olması, gürültüye hassas alanların oluşturulmaması, çevre düzeni planlarında yapılan değişiklikler gibi nedenlerle gürültü kirliliği canlı yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştı" deniliyor.

Rapora göre İstanbul genelinde gürültü kirliliğiyle mücadele için çevresel gürültü seviyesi ölçümlerinin yapılarak gürültü haritalarının yenilenmesi, bu haritalar çerçevesinde halkın ve sivil toplum kuruluşlarının paydaş haline getirilerek eylem planı oluşturulması gerekiyor.

Ayrıca mevzuatın gürültü kirliliğine neden olan faaliyetlerin önünü açmayacak biçimde revize edilmesinin de önemli bir adım olacağı belirtiliyor.

Mega projeler ve yapılaşma baskısı

Raporda Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerine ilişkin ise İstanbul'da son 30 yılda 197 bin 811 projenin "ÇED gerekli değildir" kararı verilerek uygulanmasına izin verildiği bilgisi veriliyor.

İstanbul'da uygulanan kâr amaçlı yatırım programları sonucu ortaya çıkan kirlilik ve yapılaşma baskısının, canlı yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştığına işaret edilen rapora göre İstanbul ekosistemi, 16 milyona yaklaşan resmi nüfus, düzensiz kentleşme ve ihtiyacı karşılayamayan altyapı ve mega projelerle doğal taşıma kapasitesini çoktan aştı.

ÇMO İstanbul, kentin su havzaları, orman, mera ve tarım alanları üzerindeki baskıyı azaltmak için nüfusu artırmaya yönelik yatırım ve planlamadan kaçınılması gerektiğini vurguluyor.

Raporda yapılması gerekenler, "Kentleşme politikalarının gözden geçirilmesi, iklim değişikliğine karşı dirençli altyapı çözümlerinin uygulanması, kentin iklim değişikliği etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmesi için yeşil alanların artırılması, geçirimsiz yüzeylerin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması" şeklinde sıralanırken Kuzey Ormanları tahribatına son verilerek kentin kirlilik yükünü artıracak mega projelerden vazgeçilmesi ve yenilerine izin verilmemesi çağrısı yapılıyor.

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?