1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ekonomi ilişkileri kurtaracak mı?

25 Ekim 2018

Türkiye-Almanya ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde iki taraf da ekonomik işbirliğine bel bağlıyor. Ancak yüksek beklentiler ne kadar gerçekçi, işbirliği alanları ve pürüzler neler? Altı başlıkta derledik:

Symbolbild deutsche und türkische Fahnen nebeneinander
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/W. Steinberg

Ekonomik krizle mücadele eden Türk hükümeti, en önemli dış ticaret ortağı Almanya ile gerilimli dönemi geride bırakmayı, Alman yatırımcıları yeniden ülkeye çekmeyi hedefliyor. Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier'in Türkiye ziyareti bu nedenle büyük beklentilere yol açmış durumda. Ancak Alman hükümetinin ve iş dünyasının temkinli yaklaşımı sürüyor. Mevcut sorunları, tarafların endişe ve beklentilerini derledik:

Normalleşmenin anahtarı: Ekonomi

Türkiye'deki ekonomik sorunların derinleşerek istikrarsızlığa dönüşmesini istemeyen Alman hükümeti, son birkaç aydır dikkatli bir politika izliyor. Bir yandan piyasalara güven mesajları veren, Türkiye ile ekonomik işbirliği projelerini gündemine alan Alman hükümeti, diğer yandan Ankara ile siyasi sorunlar, demokrasi ve insan hakları konularında yapıcı bir diyalog yürütmeye çalışıyor.

Altmaier'in ziyaretini DW Türkçe'ye değerlendiren Ekonomi Bakanlığı sözcüsü, "Federal hükümet için Türkiye'nin istikrarlı ve demokratik bir partner olması büyük önem taşıyor. İyi ekonomik ilişkiler buna katkı sağlayacaktır" görüşünü kaydetti.

Hükümet kaynakları, son yıllardaki siyasi gerilimlerin yol açtığı güven bunalımının aşılmasının zaman alacağını, ekonomik işbirliğinin ve yürütülecek siyasi diyaloğun normalleşmeye katkı sağlayacağını belirtiyorlar.

Türkiye'de oluşabilecek bir ekonomik istikrarsızlık riskinin Almanya ve AB'nin ekonomisine ve güvenliğe etkileri, Alman siyasetçileri düşündürüyor. NATO müttefiki Türkiye'de son dönemde yaşanan gelişmeler, demokrasi ve hukuk devleti alanındaki gerilemeler, Berlin'i daha da endişelendiriyor. Mülteci akınının önlenmesindeki rolü sebebiyle Türkiye'ye büyük önem atfeden Merkel hükümeti, tüm bu nedenlerle Ankara ile ekonomik işbirliği yoluyla siyasi yakınlaşma hedefliyor.

Alman iş dünyasının beklentileri

Ekonomideki sıkıntıların çözümünde IMF'yi bir seçenek olarak görmediğini duyuran Türk hükümeti, doğrudan yabancı yatırımlar için yeniden çekim merkezi olmak, yeni projeler ve yatırımlar yoluyla ekonomiyi canlandırmak istiyor. En önemli dış ticaret ortağı Almanya ise Türk hükümetine öncelikle yabancı yatırımcıların güvenini yeniden kazanması gerektiği mesajını veriyor.

Alman iş dünyasının temsilcileri, Türkiye'de yeni yatırımlar için, hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi, demokratik kurumların işler hale getirilmesi yönünde adımlar beklediklerini vurguluyorlar. Alman yatırımcıların diğer beklentileri, merkez bankasının bağımsızlığının sağlanması, Gümrük Birliği kurallarına uyulması ve yeni yatırımlar için çerçeve koşulların iyileştirilmesi olarak sıralanıyor.

Türkiye'de halen yaklaşık 7 bin 250 Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Türkiye'ye yapılan yatırımlarda Alman sermayeli şirketler, hem yatırım süresi hem de şirket sayısı açısından ilk sırada yer alıyor. Alman şirketleri, Türkiye'de yüz binlerce kişiye istihdam sağlıyor.

2013 yılında 1 milyar 970 milyon dolara ulaşan Alman doğrudan yatırımları, Türkiye'nin AB sürecinden uzaklaşması, demokrasinin gerilemesiyle birlikte düşüşe geçti. Gezi olayları sonrasında 2014 yılında yarı yarıya düşerek 606 milyon dolara inen Alman yatırımları, 15 Temmuz darbe girişimi ve Türk-Alman ilişkilerindeki siyasi gerginliklerle birlikte 2017 yılında 295 milyon dolara kadar geriledi. Bu yılın ilk dört ayında ise yalnızca 65 milyon dolarlık doğrudan yatırım gerçekleşti.

Türkiye'den Almanya'ya sermaye çıkışı

Türkiye'deki kur krizini izleyen dönemde, Ankara-Berlin hattında yoğunlaşan temas trafiğinin bir diğer nedeni de bu yılın ikinci çeyreğinde, Nisan ile Haziran ayları arasında, Türkiye'den Almanya'ya toplam 4 milyar 540 milyon euro transfer edilmiş olunması. Alman hükümeti bu rakamı, muhalefetteki Hür Demokratların soru önergesine verdiği yanıtta açıkladı.

Türkiye'den para çıkışının yaşandığı ikinci çeyrek, 24 Haziran seçim sürecine, Ankara ile Washington arasında gerilimin tırmandığı, ekonomik gidişat konusundaki tartışmaların yoğunlaştığı döneme denk geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Eylül ayındaki Berlin ziyareti sırasında Alman iş dünyası temsilcileriyle düzenlediği toplantıya katılan Alman Bankalar Birliği (BdB) Genel Müdürü Andreas Krautscheid, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "Lira krizi sürecinde, Türk vatandaşlarının sermayelerini liradan çekerek Almanya'ya getirdikleri yönünde emareler var. Oysa bunlar Türkiye'deki yatırımlar için önem taşıyor. Türk hükümetinin bu bağlamda güveni yeniden inşa etmesi gerekiyor" demişti. Krautscheid, güvenin yeniden tesisi için Merkez Bankası'nın bağımsızlığının büyük önem taşıdığını vurgulamıştı.

Ankara'nın kur krizi önlemleri

Alman iş dünyası, Türkiye'deki mevcut yatırımlarının durumunu, gelecek yatırım planlarını ele alırken, hükümetin yeni ekonomik vizyonunu, kur krizinden çıkışta alınan önlemleri de yakından izliyor.

Hükümetin yapısal reformlar ve güven artırıcı önlemlere ağırlık vermek yerine, dövizle sözleşmelere yasaklar getirmesi, şirketlerin ihracattan elde ettikleri döviz girdisini Türkiye'ye getirme, belli bir süre içerisinde Türk lirasına çevirme zorunluluğu gibi önlemlere başvurması, yatırımcıları ürküten önlemler olarak nitelendiriliyor.

Alman iş dünyasının temsilcileri, Türk lirasının döviz piyasasında öteki ülke paralarına dönüştürülebilme serbestisinin korunmasının önemine vurgu yaparak siyasi müdahalelerin Türkiye'nin yatırımcılar açısından çekiciliğine gölge düşüreceğine dikkat çekiyor.

Silah satışı durma noktasında

Türkiye geçmişte Almanya'dan en fazla silah ve savunma sanayi ürünü alan ülkeler arasında bulunuyordu. Ancak son iki yılda yaşanan gelişmeler sonrasında Almanya'nın silah ihracatı neredeyse durma noktasına geldi. Türkiye'de demokrasi ve insan hakları alanındaki gerilemeler, Alman muhalefet partilerinin itirazları, Alman Leopard tanklarının kullanıldığı Türkiye'nin Afrin operasyonu bunda önemli rol oynadı.

Ankara, Berlin nezdinde yoğun girişimlerle bu sınırlandırmanın aşılmasını, silah satışlarına onay verilmesini talep etse de Alman hükümeti, muhalefet ve kamuoyu baskısı nedeniyle adım atmakta zorlanıyor. Türkiye'nin Altay tank üretiminde Alman savunma sanayisinin katkısı talebi de henüz karşılık bulmadı. Yine Türkiye'deki Leopard tanklarının modernizasyonu talebi de askıda.

Alman hükümeti, bu yıl Türkiye'ye toplam 10 milyon 616 bin 902 euro tutarında 50 savunma sanayi ürününün satışına onay verdi. Hükümet, 2016 yılında yaklaşık 83 milyon tutarında 213 savunma sanayi ürününün Türkiye'ye satışına onay vermişti. 2017 yılında ise yaklaşık 34 milyon euro tutarında 138 satış talebine onay verilmişti.

Alman yetkililer NATO müttefiki Türkiye'ye askeri destek yükümlülüğü bağlamında sorumluluğun yerine getirildiğini ancak her türlü silah, askeri teçhizat ihracat talebinin Alman hükümeti tarafından tek tek, Alman dış ve güvenlik çıkarları dikkate alınarak incelendiğine dikkat çekiyor.

İşbirliğinin güçlendirilebileceği alanlar

Altmaier'in Ankara ziyareti sırasında ilk Türkiye- Almanya Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi (JETCO) toplantısı gerçekleştiriliyor. 2013 yılında kurulması kararlaştırılan ancak siyasi gerilimler nedeniyle yapılamayan JETCO'ya Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile Altmaier başkanlık ediyor. Faaliyete geçecek bu mekanizma ile tarafların sorunlarını doğrudan konuşması, çözüm yolları önermesi öngörülüyor.

Alman hükümeti ve iş dünyası, yeni yatırımlar konusunda temkinli davranmaya devam ederken en fazla ilgi duyulan alanları yenilenebilir enerji, enerji verimliliği projeleri ve ulaştırma alanında altyapı projeleri oluşturuyor. Altmaier'in temasları sırasında enerji alanında geleceğe dönük işbirliği imkanları hakkında bir iyi niyet belgesinin imzalanması hedefleniyor.

Türkiye'nin demiryolu ağının modernizasyonu ve geliştirilmesini öngören dev projeye ilgi duyan Siemens şirketi de Ankara'daki temaslar sırasında bu konuda ilerleme sağlamayı umut ediyor. 35 milyar euro tutarında olduğu belirtilen hızlı tren ağı projesinin finansmanı konusunda taraflar arasında müzakerelerin sürdüğü belirtiliyor.

Değer Akal / Berlin

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster