1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Erdoğan’ın faiz hesabı tuttu mu?

6 Kasım 2019

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faizleri düşüreceğiz’ söylemi, üç ayda 10 puanlık faiz indirimiyle sonuçlandı. Peki, ekonomide işler düzeldi mi? Uzmanlara göre, ‘emir-komuta’ ile yapılan faiz politikası yeni sorunlara gebe.

Türkiye Merkez Bankası
Türkiye Merkez BankasıFotoğraf: Getty Images/AFP/A. Altan

“Bakın şimdi, bu sistemi değiştirince Merkez Bankası başkanını görevden alma yetkisini aldık. Ve böylece önceki Merkez Bankası başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyor adam. Ve yeni arkadaşımızla yola devam ettik. Ve dedik ki bak böyle böyle faiz oranlarını düşüreceğiz."

Bu sözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait. Dün partili Cumhurbaşkanı olarak AKP Grup Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, "Yatırımları durdurur, istihdamı durdurur, üretimi durdurur, rekabet gücünüzü ortadan kaldırır ve sizin büyümenizi engeller” dediği yüksek faize karşı verdikleri mücadelenin, enflasyonun tek haneye düşmesi ve kurların sakinleşmesi ile başarıya ulaştığını savundu.

Peki, Erdoğan’ın faiz hesabı gerçekten tuttu mu?

Sorunlu kredilerde yüzde 54 artış

Rakamlara bakınca, bu soruya ‘Evet’ yanıtını vermek pek kolay değil. Hükümet Merkez Bankası’na faiz indirterek, bankaların piyasaya daha düşük maliyetle kredi pompalamasını sağlamaya çalışıyor. Böylece ekonominin çarklarının dönmesini ve istihdamın artmasını amaçlıyor.

Ancak bu operasyonlar, özellikle özel bankaların kredi verme motivasyonunu artırmışa benzemiyor. Çünkü bir yandan kredi hacmi genişlemezken, diğer yandan batık kredilerin miktarı artıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, sorunlu kredi miktarı son bir yılda yüzde 54 artışla 86 milyar TL’den 132 milyar TL’ye çıktı.

Hem faiz düşüyor, hem kredi talebi

Merkez Bankası son üç ayda politika faizini 10 puan düşürerek yüzde 24 seviyesinden yüzde 14’e çekti. Ancak bankaların kullandırdığı ticari kredilerin ortalama faiz seviyesi, Temmuz ayındaki yüzde 27’ler seviyesinden, Ekim ayında ortalama yüzde 18 seviyesine kadar gerileyebildi.

Faizlerde yaşanan geri çekilmeye rağmen, kredi iştahı da henüz istenen düzeyde artmış değil. BDDK verilerine göre Eylül ayında krediler geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,1 oranında azalırken, KOBİ’lere kullandırılan krediler de geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,5 oranında düştü.

Aynı dönemde, takipteki kredilerin oranı ise ciddi bir artış gösterdi. Takipteki alacaklar rasyosu geçen yıl eylülde yüzde 3,2 seviyesindeyken, bu yıl yüzde 5 seviyelerine kadar yükseldi. Takipteki KOBİ kredilerinin oranı ise yüzde 5,5’ten yüzde 9,2’ye yükselerek neredeyse iki kat arttı.

Orhan TuranFotoğraf: privat

İş dünyası gelişmelerden rahatsız

Türkiye'de iş dünyasının çatı kuruluşları, ekonomi politikalarının faiz indirimi odaklı sürdürülmesinden şikayetçi. İş insanları bir yandan özel bankaların kredi vermek konusunda daha serbest davranmasını talep ederken, diğer yandan hükümetin de ekonomide ihtiyaç duyulan önemli yapısal reformları hayata geçirmesini istiyor. Çatısı altında 40 bine yakın şirket bulunan ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), işte bu sivil toplum kuruluşlarından biri. TÜRKONFED üyesi şirketler, Türkiye dış ticaretinin yüzde 83’ünü gerçekleştiriyor ve toplamda 7 milyon kişiye istihdam sağlıyor.

“Tahsilat ve ödeme sorunları sürüyor”

DW Türkçe’ye konuşan TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, Merkez Bankası’nın faiz indirim sürecinin sonuna gelindiğini, bundan sonra yapısal reformlara ağırlık vermenin daha önemli olduğunu vurguluyor.

Türkiye’de finansal dalgalanmalardan en hızlı etkilenen kesim olan KOBİ’lerin tahsilat ve ödeme sorunları yaşamaya devam ettiğini ifade eden Turan, "Anadolu'daki üyelerimizle her ay 4-5 kez bir araya geldiğimizde söyledikleri hep aynı. Bankalar kredi vermekte tutuk davranıyor. Kredi istediğimizde Van, Kars, Diyarbakır’daki varlıklarımız yerine İstanbul’dan teminat istiyorlar. Bu çok tehlikeli bir durum” diye konuşuyor.

Şirketler ‘yapılandırma’ya koşuyor

Şirketlerin geçen yıl olduğu gibi bu yıl da borçlarını ödemek konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor olması, konkordato taleplerinde de yeniden bir hareketlenme yaşanmasına neden oluyor. Yalnızca son 10 günde ayakkabı zinciri Kemal Tanca, Selah Tersanesi, İstanbul Boğazı’ndaki meşhur Les Ottomans Oteli ve Telpa İletişim gibi büyük ve prestijli işletmeler konkordato talebinde bulundu.

Son olarak dün (5 Kasım Salı) Reuters'de yer alan bir habere göre, İstanbul Havalimanı'nın işletmecisi İGA borçlarının en fazla 5 milyar euroluk kısmını yani 32 milyar TL'lik bölümünü yapılandırma kararı aldı.

“Çek ve senette güven azaldı”

Nurettin ÖzdebirFotoğraf: privat

DW Türkçe’ye konuşan Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, hükümetin kamu bankaları aracılığıyla konut kredi faizlerini yüzde 1’in altına çekerek, riskli inşaat şirketlerini fonlamayı amaçladığını, ancak sanayicilerin ihtiyacı olan finansmana ulaşmakta hâlâ zorluk yaşadıklarını söylüyor.

Özdebir, “Özellikle son dönemde piyasada yaşanan sıkıntıların ardından çek ve senette güvenin azalması ile birlikte şirketler nakit alışverişe yöneldiler. Bu da ticaretin yavaşlamasına neden oldu. Bunun aşılabilmesi için kredi garanti fonu kefaleti ile ticari kredi kartlarının limitinin artırılması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuşuyor.

"Emir-komuta ile faiz inmiyor”

Şu aşamada, iş dünyasındaki belki de en kritik soru şu: Yakın dönemde özel bankalar kredi musluklarını açar mı?

Kaya Ardıç Fotoğraf: privat

Piri Reis Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Kaya Ardıç’a göre, kamu bankaları dışındaki bankaların mevcut faiz seviyeleri ile işlem yapması hiç de kolay değil. Kamu bankalarında şu anda TL mevduata verilen net faizlerin yıllık enflasyon hedefinin altına düştüğüne, bir başka deyişle ‘negatif faiz’ noktasına gelindiğine işaret eden Prof. Ardıç, şunları söylüyor: “Kamu bankaları sıkıntıya girdiğinde Hazine’ye ‘görev zararı’ yazma şansına sahip. Ancak özel bankalar zarara girdiği zaman batar. Özel bankaların takipteki alacakları arttıkça, riski de yükseliyor. Bu nedenle uygulanan piyasa faizlerine risk primleri de ekleniyor. Bu nedenle şirketlerin özel bankalardan kredi konusunda şikayetçi olmaları, bu dönemde normal bir gelişme.”

Kamu bankaları eliyle mevduat faizlerinde yaşanan gerilemenin TL’den kaçışı da hızlandırabileceği uyarısında bulunan Ardıç, “Bu da bize şunu gösteriyor: Faiz oranları emir-komuta zinciriyle düşürülemiyor. Düşürülürse, işte bu tür sıkıntılar baş gösteriyor. Faizi bu yöntemlerle aşağıda tutmak sürdürülebilir değil” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Kalıcı güven henüz oluşmadı”

Sinan AlçınFotoğraf: privat

İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın ise BDDK tarafından takibe alınması istenen inşaat ve enerji şirketlerinin 46 milyar TL’lik kredi tutarının da özel bankaların gözünü korkuttuğunu söylüyor. Alçın, “Dolayısıyla faizler düşmüş olsa da, özel bankalar kredi verme konusunda yeteri kadar cesaretlenmiş değil. Özel bankaların daha fazla kredi verebildikleri ortam, ekonomideki kalıcı güven ortamının tesisi ile mümkün olur” diye konuşuyor.

 

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik