AKP ve MHP sanki internet denen, arşiv denen bir şey yokmuş, insanların da hafızası yokmuş gibi davranıyor. Aslında hafızasızlık konusunda çok da haksız değiller, çünkü bizzat medya aracılığıyla zaten hatırlama güçlüğü olan bir toplumu hafıza kaybına uğratmak peşindeler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, 14 Haziran akşamı Hacı Bektaş-ı Veli'nin 751'inci ölüm yıldönümü etkinliklerinde konuşurken, bu hafızasızlığa güveniyordu herhalde. Kendisine maalesef bir haberimiz var. Aleviler'in hafızası Türkiye ortalamasına göre epey kuvvetli, çünkü kolay kolay unutamayacakları, nedbeleri asla kaybolmayan yaraları var. O yaraları zaman zaman deşen, bazen de yenilerini açanlardan biri de AKP iktidarı. Bugün mealen, "Eşitsizlikleri gidereceğiz" mesajı veren Erdoğan'la, Boğaz'da yapılan üçüncü köprüye, Aleviler'in uğradıkları kıyımdan sorumlu tuttukları Yavuz Sultan Selim'in ismini veren aynı Erdoğan.
İkinci Alevi açılımı mı?
Erdoğan ilki 2008'de gündeme gelen, ama nihayete ermediği için unutturmak istediği bir Alevi açılımı var. Erdoğan bu yüzden 13 Ağustos'ta, hem Hacı Bektaş'ta, hem de Twitter hesabında, "açılım" demeden, şu mesajları verdi:
"Bir süredir Millî Birlik ve Beraberlik Çalışması kapsamında ülkemizdeki bin 585 cemevinin tamamı ziyaret edilerek Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın toplam 8 bin 740 talebi belirlendi. Bu taleplerin 5 bin 600'ü hızla karşılandı. Diğer taleplerle ilgili çalışmalar yapılıyor, inşallah yakında neticelenecek. Ayrıca çeşitli illerimizde temeli atılan ve yapımı tamamlanan 8 cemeviyle ilgili toplu bir töreni de yakında gerçekleştireceğiz."
Cemevlerine neden bugüne kadar statü vermediniz?
Erdoğan'ın bu açıklamalarıyla vaatlerde bulunuyor, ama yaklaşımı cemevlerine toptan ibadethane statüsü vermeyi düşündüğüne dair bir ipucu içermiyor. Erdoğan, geçen yıl, Hacı Bektaş-ı Veli'nin 750'nci ölüm yıldönümünde başlattığı bu girişimle, Aleviler'in kısmi çözümlere razı gelmesini bekliyor. Anlayışta değişen bir şey olmadığını, 2020'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclisinde yapılan oylamada da gördük. İstanbul'daki cemevlerinin, imar planına ibadethane olarak işlenmesi, AKP ve MHP'li üyelerin oylarıyla reddedildi. AKP'nin İBB meclisindeki grup başkanvekili Mehmet Tevfik Göksu, bu tutumu, cemevlerinin ibadethane olup olmayacağına ilahiyatçıların karar vereceğini söyleyerek savunmuştu. Oysa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) cemevlerinin ibadethane olduğunu teyit eden birden çok kararı vardı. Bu iktidar o kararların gereğini bugüne kadar yerine getirmedi. Cemevlerine ibadethane statüsü vermek yerine, Erdoğan'ın söylediği gibi tek tek binlerce talep aldı, bu taleplerin de tümü karşılanmadı. Oysa cemevlerine ibadethane statüsü verilse, sorun kökünden çözülür, bu kadar sorunla ayrı ayrı ilgilenmek de gerekmezdi. Bugün itibariyle memleketteki yaklaşık 85 bin caminin tüm giderlerini karşılayan Diyanet İşleri Başkanlığı, cemevlerinin masraflarını halen karşılamıyor. Bir başka deyişle Aleviler'den toplanan vergilerden bir tek Aleviler faydalanamıyor.
Zorunlu din dersi ne olacak?
Bir başka mesele de, zorunlu din dersi. Bu konuda da Türkiye'nin savunmasının aksine, din derslerinin müfredatının Sünni inanç ve pratiği esas aldığı yönünde AİHM kararları var. Erdoğan iktidarıysa, hiç bunlar olmamış gibi bildiğini okumaya devam ediyor. Aralık 2021'deki Milli Eğitim Şurası'ndan bütün muhalefete rağmen, "Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır” diye bir karar çıkarıldı. Aleviler bu karar üzerine 2022 başında bir imza kampanyası başlattı. Bütün bunlar, Erdoğan'ın Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinliğinde söylediği sözleri boşa çıkarıyor.
Mesele cemevi ve din dersinden de ibaret değil
Aleviler'in kendilerini "eşit yurttaş" hissedebilmesi için cemevlerine statü vermek, statü vermeyip giderlerini karşılamak, imar izni çıkarmak ya da zorunlu din dersini kaldırmak yeterli değil. Asıl hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde maruz bırakıldıkları katliamların bir daha tekrarlanmaması için net bir siyasi tutum sergilenmesi lazım.
Erdoğan iktidarının kavramların içini boşaltması ya da kendine göre yorumlaması yeni değil. Hacı Bektaş Veli'ye isnat ettiği "Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız" cümlesini kullanırken de kastettiğinin, kendisinin onayladığı türden bir "birlik" olması kuvvetle muhtemel.
Seçim yatırımı
Erdoğan'ın Alevi toplumu içinde tartışma yaratan Hüseyin Gazi Cemevi ziyareti, ardından da Hacı Bektaş Veli Anma törenlerine gitmesi, Aleviler'in önümüzdeki dönemde bu iktidardan bugüne kadar hiç görmedikleri bir ilgiye mazhar olacağının işareti. Muhalefet seçmenleri kendi aralarında "Kılıçdaroğlu aday olsun mu, olmasın mı? Alevi olduğu için seçimi kazanamaz mı" tartışmasını süredursun, Erdoğan Kılıçdaroğlu'nun adaylık senaryosuna cevap olarak bu şekilde pragmatik adımları atmaya başladı bile. Erdoğan'ın ümidi, bu çabalarının seçim sürecinde "Bu iktidar Aleviler'e dönük ayrımcılık yapıyor" argümanını ortadan kaldırması. Ama başında da dedik ya, Alevi toplumu öyle kolay kanacak bir toplum değil. "Neden bugüne kadar sorunlarımızı kökünden çözmedin? Hacı Bektaş-ı Veli anmasına katılmak neden şimdi aklına geldi" diye sorarlar insana.
Erdoğan, işe parti teşkilatından başlasın
Erdoğan'ın bu Alevi açılımının bir nedeni de, cemevlerine yönelik geçtiğimiz günlerde yoğunlaşan saldırılar. Temmuz ayı sonunda Ankara'da iki cemevi ve Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı'na saldırı düzenlenmiş, vakıf binasında çalışan bir kadın yaralanmıştı. Sonra İstanbul'da Alevi Vakıfları Federasyonu İkinci Başkanı ve Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş'a evinin önünde saldırılmıştı. Aynı gün Almanya'nın Düren şehrindeki Alevi Kültür Merkezi'nin camları kırılmıştı.
Erdoğan, Aleviler'e yakın görünerek, bu saldırıların kendisini yıpratmasını engellemek istiyor olabilir. Sedat Peker'in "bir cemevine saldırı planlandığı" iddiası da, belki de Beştepe'de dikkate alınıyordur. Eğer öyleyse, bu ihtimallere karşı alınacak en iyi önlem, AKP ve MHP'nin ilçe teşkilatlarından işe başlamak, bugüne değin yayılmasına göz yumulan ayrımcılıkla yerel düzeyde de mücadele etmek olurdu.
Cumhuriyet 100 yılı devirirken, Aleviler'e yönelik ayrımcılığı konuşuyor olmamız, konunun ancak seçim dönemlerinde bu şekilde gündeme gelmesi bir utanç kaynağı. En çok da 20 yıldır iktidarda olan ve evrensel anlamda birlik ve beraberlik sağlamanın araçlarını bunca yıldır elinde tutan AKP için böyle olmalı.