1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Erdoğan liderliğinde 15 yıl: Gündelik yaşam nasıl değişti?

14 Mart 2018

DW Türkçe, 15 yılda yaşanan yaşam tarzına ilişkin tartışmaları sokağa sordu. İktidarın söyleminin kadınlar üzerinde baskıyı artırdığını düşünen de var, başörtüsü serbestisi sayesinde hayatının değiştiğini söyleyen de.

Fotoğraf: picture alliance/AP Photo/E. Gurel

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde, AKP tek başına iktidara geldi. Ancak, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim yasağı bulunduğu için Meclis dışı kaldı ve seçimlere katılamadı. Erdoğan'ın Siirt'te yenilenen seçimlerin ardından milletvekili seçilmesi üzerine 58. hükümeti kuran Abdullah Gül istifa etti. 14 Mart 2003 tarihinde Erdoğan, hükümeti kurarak başbakan oldu. Bugün itibariyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye siyasetine 15 yıldır yön veriyor. 

Erdoğan'ın başbakan olduğu ve sonrasında cumhurbaşkanı seçildiği 15 yıl boyunca yaşam tarzına ilişkin müdahale ve siyasi söylemin gündelik hayata yansımasına ilişkin çok sayıda tartışma yaşandı.

Tartışma yaratan açıklamalar arasında Recep Tayyip Erdoğan'ın kadınlardan üç çocuk yapmalarını istemesi, sezaryene karşı olduğunu ve kürtajın cinayet olduğunu ifade etmesi vardı. 2014'te dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "İffet çok önemli. Kadınsa o da iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak" şeklinde sarf ettiği sözler de hafızalarda yer etti. Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun, "Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir" demesi de tepkilere neden olmuştu. 

"Toplumdaki erkeklere cesaret aşılıyor"

İstanbul Beyoğlu'nda yaşayan doktora öğrencisi 34 yaşındaki Selime, "Kadınlar hakkında bu kadar çok konuşan bir iktidar, toplumdaki erkeklere de cesaret aşılıyor. İtaat etmeyen kadınları taciz etmekte, şiddet uygulamakta beis görmüyorlar" diyor. Selime, iktidar tarafından çizilen "makbul kadın" tanımlamasına uymayan bir kadın olarak erkek şiddetine karşı kendisini daha fazla savunma halinde hissediyor. "Bununla beraber fiilen mevcut, pratikte uygulanmayan haklar meselesi ki, kürtaj bunun en iyi örneği, kadınların özgürlüğü ve güçlenmesi önünde tehdit oluştururken ben de kendimi bunun parçası hissediyorum" diye ekliyor.

"Başörtüsüyle çalışamıyorduk"

Devlet memuru olan Hilal, 40 yaşında. Bu yaşına kadar gördüğü en iyi yönetimin AKP dönemine ait olduğunu düşünüyor. "Eskiden başörtüsüyle çalışamıyorduk, şimdi çok şükür çalışabiliyoruz. Namazımızı kılamıyorduk, kılınsa da sorun çıkıyordu. Şimdi kimsenin bir şey dediği yok" diyor.

42 yaşındaki Suna için de AKP öncesi, olumsuzluklarla dolu bir dönem… "Başörtüm nedeniyle açıköğretimde okurken dersten atılmıştım. Yüreğimde bir burukluk olarak hatırlıyorum" diyen Suna, üniversiteyi bırakmak zorunda kalan arkadaşlarını da unutamıyor. Sonrasında okulu bitirebilmiş ama, "O ezikliği hep yaşadım" diye ekliyor. Ayrıca tatil zamanı gelip çattığında duyduğu rahatsızlığı da artık yaşamamaktan ötürü mutlu:

"Bir ara tatil beldelerine kapalılar alınmıyordu. Benim başıma gelmedi çünkü ben gitmedim. Ancak insan kendine yapılmış gibi üzülüyor."

"15 senede 30 sene geri gittik belki"

Teşvikiye'de bir kafede sohbet eden iki arkadaş Irmak ve Gonca, hayatlarını olabildiğince apolitik sürdürdüklerini ve dertsiz başlarına dert açmak niyetinde olmadıklarını dile getiriyor. Irmak (32) özel bir şirkette çalışıyor ve Nişantaşı'nda yalnız yaşıyor. Kıyafet seçerken tedirgin davrandığını söyleyen Irmak, "Yanında biber gazı taşıyan ya da yorgan iğnesi taşıyan arkadaşlarım var. Bende yok ama düşünüyorum" diyor. Doğma büyüme Aydınlı olan Irmak, "Eskiden böyle değildi. İktidarın söylemi kadınlara karşı baskı yaratıyor ve özgürlüğünü elinden alıyor maalesef" diye ekliyor.

Abdullah Sanır gündelik hayattaki değişimi "Eskiden baskı vardı, şimdi daha rahat" sözleriyle özetliyor. Fotoğraf: DW/B. Karakaş

27 yaşındaki Gonca ise eğitimin her geçen gün biraz daha laiklikten uzaklaşacağından endişe duyuyor. "Eskiden ezberci eğitim var diye rahatsızdık şimdi onu arar olduk" diyor. Irmak ve Gonca'ya göre, Türkiye çözüm odaklı değil, seçim odaklı yaşıyor. "O da maalesef geri kalmamıza sebep oluyor. 15 senede 30 sene geri gittik belki" diyorlar. 

"Eskiden baskı vardı, şimdi rahat"

Abdullah Sanır,  22 sene önce Bingöl'den İstanbul'a göç etmiş. Evli ve iki çocuklu olan Sanır, "Eskiden baskı vardı, şimdi daha rahat" diyerek gündelik hayatındaki değişimi özetliyor. "Erdoğan Rizeli'dir ama ben Bingöllüyüm. Kürt'üm. AK Parti'ye oy veriyorum. Kim bu millete yarıyorsa, onun arkasında duracaksın" diyen Abdullah Sanır, önceki iktidarların Türkiye'ye yeteri kadar emek vermediğini düşünüyor. "Eskiden bir polis geldiğinde millete tepki verirdi. Şimdi hatan olmadığı zaman polis sana bir şey yapmıyor" diye konuşuyor.

"Sosyal güvence artık daha az"

Baki Bey (58), işçi emeklisi. Son 15 sene içinde hayatın git gide zorlaştığını düşünüyor. "Çok olumlu bir şey olmadı. Hatta çalışan insanlar için çok zor… İnsanlar iş yerlerinde haklarını alamıyorlar. Sosyal güvence artık daha az" diye düşünüyor. 

2013 yılından beri market ve bakkallar 22.00-06.00 arasında içki satmıyor. Alkolün film, klip ve dizilerde özendirici bir şekilde kullanılması da yasak. Ayrıca, alkol firmaları festival, konser gibi organizasyonlara sponsor olamıyor. "Bizim milli içkimiz ayrandır" diyen Erdoğan, yasakların yasalaşmasından sonra, "Kimse alkolü bir kimlik meselesi haline getirmemelidir. Çıkan düzenleme kimsenin yaşam tarzına müdahale anlamında değildir" demişti.

Özcan Bayrak "A'dan Z'ye şimdi her şey rahat" diyor.Fotoğraf: DW/B. Karakaş

Baki Bey, işin zam tarafına dikkati çekiyor. "Zamlar çok fazla. Türkiye'nin bütçesini alkol, sigara ve benzin karşılıyor" diyor. Öte yandan, hayatın pahalılaşması nedeniyle özel aracıyla trafiğe çıkamadığını, "Çıktığında çok maliyetli…. Kasko, zorunlu sigorta, hepsi çok yüksek" sözleriyle belirtiyor. 

"A'dan Z'ye şimdi her şey rahat"

Özcan Bayrak, 58 yaşında. Özel güvenlik görevlisi olan çalışan Bayrak, şu an emekli. İstanbul'a 1999 yılında Sinop'tan göç etmiş. Evli ve iki çocuğu olan Bayrak, 15 yılda pek çok alanda çok değişiklik olduğunu belirterek, "A'dan Z'ye şimdi her şey rahat. Sağlığından ulaşımına çok olumlu gelişmeler yaşandı. Hastanede muayene olmak bile bir dertti. Allah o günlere döndürmesin" diyor. Üniversitelerde "ikna odaları" kurulduğunu söyleyen Bayrak, "Sinop'ta öğretmen olan bayan arkadaşları hatırlıyorum, okula giremiyorlardı" diye ekliyor. 

"Evden üç yıl boyunca pek çıkmadım"

LGBT'ler (Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans) de gündelik yaşamı etkilenen kesimden… Binlerce kişinin katılımıyla İstiklal Caddesi'nde gerçekleşen Onur Yürüyüşü, son üç senedir ya polis müdahalesi ile karşılaşıyor ya da valilik kararıyla engelleniyor. Son olarak geçen Kasım ayında Ankara Valiliği, "toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar" nedeniyle tiyatro, panel, söyleşi ve sergi de dahil olmak üzere her türlü LGBTİ etkinliğinin yasaklandığını açıkladı.

Trans aktivist Janset, AKP'nin iktidara geldiği ilk sene okumak için Adana'dan İstanbul'a taşınmış. "Açıkçası 2007 yılına kadar kendimi daha rahat ve korkmadan ifade edebildiğim bir süreç yaşadığımı hatırlıyorum" diyor. 2011'den sonra ise gündelik yaşamının birebir etkilendiğini anlatıyor:

"Kendimi ifade edebileceğim ve çalışabileceğim alanlar sınırlandırıldı. Toplumsal şiddet hızla tırmanışa geçti. Evden üç yıl boyunca pek çıkmadım. Şu anda kendimi ciddi baskılanmış ve ekonomik refahtan çok uzakta bir yerde görüyorum."

Burcu Karakaş

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik