1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

FAZ: CSU kendini acınacak hale düşürdü

3 Temmuz 2018

Almanya'da Hristiyan Birlik partileri arasında mülteci politikasına ilişkin sağlanan anlaşma gazetelerin başlıca konusu. Yorumlarda Alman hükümetinin geleceğine ilişkin değerlendirmeler dikkat çekiyor.

İçişleri Bakanı Horst Seehofer
İçişleri Bakanı Horst SeehoferFotoğraf: picture-alliance/dpa/K. Nietfeld

Almanya'da hükümet, koalisyon ortakları Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) mülteci politikası konusunda anlaşmaya varmasıyla dağılmanın eşiğinden döndü. Almanya'ya gelmek isteyen mülteci adaylarının yasal işlemleri tamamlanana kadar Avusturya sınırındaki "transit merkezlerinde" tutulmasını öngören anlaşmanın diğer koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti tarafından da onaylanması gerekiyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung kardeş partiler CDU ve CSU arasındaki tartışmaları şöyle yorumluyor:

"CDU ile CSU, daha doğrusu Merkel ile Seehofer arasındaki güç denemesi sonuçlandıktan sonra sıra Hristiyan Birlik partilerini ayrılmanın eşiğine ve CSU'yu CDU'dan daha kötü bir duruma getiren anlaşmazlıktan kimin sorumlu olduğuna gelecek. CSU kendini acınacak duruma düşürdü. Ekim ayında CSU'nun eyaleti Bavyera'da yapılacak milletvekili seçimlerinde parti zirvesinin fiyaskoyla sonuçlanan ayaklanmasına seçmenin verdiği not belli olacak.”

Süddeutsche Zeitung ise İçişleri Bakanı Seehofer'in göç politikasıyla ilgili önerilerine şu satırlarla değiniyor:

"Suç işleyen mültecilerin Almanya'dan atılması cesurca bir talep. Ancak bunu yaparken basit ve ağır suçlar arasında ayırım yapılması gerekecek. Peki sınır dışı edilecek mülteciler diğer suçlularla aynı cezaevine mi konacak? Bu yerden tasarruf etmeye yarayabilir. Ancak öte yandan mülteci adaylarını kriminalize eder. Ayrıca çöllerdeki toplama kampları güvenli yerler olarak mı ilan edilecek? Haklı olarak, vicdan rahatlatmak için bu tanımlamada karar kılındığı söylenebilir. Almanya İçişleri Bakanı'nın Göç Master Planı bir an önce yırtılıp atılmalıdır.”

Frankfurter Rundschau gazetesi, hükümet krizini konu alan yorumunda anlaşmazlıktan Hristiyan Sosyal Birlik partisinin sorumlu olduğunu öne sürüyor:

"Seçmen Bavyera partisinin siyaset arenasından kopuşunu şaşkınlıkla izliyor. Güvenilirlik, ahde vefa, akıl ve dayanışma gibi vazgeçilmez değerlere önem vermediği için CSU tercih edilir koalisyon ortağı olmaktan çıkıyor. Onun yerine şahsi kaprisler, kıskançlık, hesaba kitaba sığmayan davranışlar, egoistlik, kibir ve popülizm CSU'nun politikalarını belirliyor. Kibir zaten her dönemde CSU'nun alametifarikası olmuştur. Parti hazırladığı Göç Master Planı'nı kimseye göstermeye bile cesaret edememişti. Hükümet ortağı olan bir partinin bu davranışını tarif edecek kelimeler henüz bulunamadı.”

Hristiyan Birlik partilerini bir kez daha birbirine düşüren iltica politikası anlaşmazlığı Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinde şöyle yorumlanmış:

"Milat çoktan ‘geliyorum' demişti. Hem Almanya'da hem de Avrupa'da. Tanıdığımız Berlin Cumhuriyeti'nin geleceği kalmadı. Birlik partileri arasındaki çekişme, tasavvur edilemeyenin nasıl aniden gerçek olabileceğini gösterdi. Batı'nın siyasi koordinatları kısmen son derece olumsuza doğru kayıyor. Sağ, sol ve popülizm birbirine karıştı. Başbakan Angela Merkel'in 2015 yılında sınırları mültecilere açması muhafazakâr kanat için bir travmaydı. Bu insani davranış, Başbakan'ın bugüne kadar adeta dogma gibi savunduğu tarihi bir hata olarak tecelli etti. Almanya yıllardır Avrupa'da istikrarın sembolü sayılmaktaydı. Merkel döneminin sonuna yaklaşırken bu özellikten eser kalmadığı görülüyor.”

DW,dpa,AFP/AG,HS

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik