1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fiili müzakerelere sancılı başlangıç

Ajanslar13 Haziran 2006

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki fiili müzakereler, bilim – araştırma başlığıyla resmen başladı. Ancak Kıbrıs sorunu bundan sonra da Türkiye – AB ilişkilerine zorluk çıkarabilir. AB, Türkiye’nin Ankara Antlaşması’nı uygulaması konusunda ısrarlı…

Türkiye ve AB, bilim - araştırma başlığında fiili müzakerelere başladı
Türkiye ve AB, bilim - araştırma başlığında fiili müzakerelere başladıFotoğraf: BilderBox

Türkiye, Avrupa Birliği ile fiili müzakerelere Kıbrıs sorunu nedeniyle zorlu bir başlangıç yaptı. Uzun süren uzlaşma arayışlarından sonra Kıbrıs Rumlarının çıkardığı engelin aşılması ve ardından Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Lüksemburg’a gitmesiyle bilim – araştırma başlığında Türkiye ve AB arasındaki fiili müzakereler başladı. Ancak bundan sonraki aşamalarda da Kıbrıs sorununun Türkiye’nin AB ile ilişkilerine yansıması bekleniyor. Zira AB, Ankara Antlaşması’nın uygulanması konusundaki ısrarını yineledi.

Türkiye – AB Ortaklık Konseyi toplantısı ve Hükümetler Arası Konferans’ın ardından bir basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ise Kıbrıs konusunda Ankara’nın bakışına ilişkin mesajlar verdi. “Kıbrıs konusu yüzünden Türkiye-AB ilişkilerinin gereksiz bir şekilde zehirlenmesine izin vermemek gerektiğini'' diyen Gül, Kıbrıs'ta çözüm konusunda Türk tarafının elinden geleni yaptığını belirterek, çözüm için Rumların ''hayır'' dediğini dile getirdi.

“Türkiye stratejik ortak olarak önemli“

AB Dönem Başkanı Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Olli Rehn ve başmüzakereci Ali Babacan’ın da katıldığı basın toplantısında Gül, Türk-AB ilişkilerini zehirlenmesinin kimsenin çıkarına olmayacağını ifade ederek, ''Türkiye-AB ilişkileri stratejik olarak da çok önemli. Dünyanın birçok ülkesi tarafından yakından takip ediliyor'' diye konuştu.

Kıbrıs sorunun çözümüne herkesin olumlu ve yapıcı bir biçimde yaklaşması gerektiğini kaydeden Gül, ''Adadaki bütün kısıtlamalar kaldırılırsa kalıcı çözüme adım atılmış olur'' dedi. Türkiye'nin Kıbrıs konusunda hazırladığı ve Ada'daki tüm kısıtlamaların kaldırılmasına yönelik eylem planında atıfta bulunan Gül, ''Bunlar AB'nin ruhuna hem de BM'nin ruhuna uyan tekliflerdir'' diye konuştu.

Plassnik ve Rehn’den uyarı

AB Dönem Başkanı Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ise Ortaklık Konseyi toplantısının ardından yapılan Hükümetler Arası Konferans (HAK) ile müzakerelerdeki ilk fasıl olan bilim araştırma bölümünün açıldığını ve geçici olarak kapandığını söyledi. Türkiye'nin ek protokolü yerine getirmemesinin AB'de düş kırıklığı yarattığını ifade eden Plassnik, bu konuda somut adımlar atılmamasının er geç müzakere sürecinde önemli sorun yaratacağını bildirdi.

Olli Rehn ise yaptığı konuşmada, Hükümetler Arası Konferans'ın ardından bilim ve araştırma faslının açılmasının müzakere sürecinde ilerleme olduğunu gösterdiğini kaydetti. Rehn, ek protokol uyarınca Türkiye'nin Rum kesimine ait gemi ve uçaklara limanlarını ve havaalanlarını açması gerektiğini vurguladı.

Ortak tutum belgesi

Üzerinde uzun pazarlıklar yapılarak kabul edilen AB ortak tutum belgesi ise Ortaklık Konseyi toplantısının ardından yayımlandı. Belgede, ''Türkiye'de reform sürecinin geçen yıl yavaşladığı'' ileri sürülerek, ''reformların yaşama geçirilmesi için daha fazla çaba gösterilmesi'' çağrısında bulunuluyor. Türkiye'de insan hakları ihlallerinin azaldığına dikkat çekilen belgede, bununla birlikte, reformların Kopenhag kriterleri uyarınca sürdürülmesi isteniyor.

Sivil ve askerler arasındaki ilişkilere atıfta bulunulan belgede, ''geçen yıl bazı değişiklikler uygulamaya sokulsa bile, sivillerin askerler üzerindeki kontrolünün AB ülkelerindeki standartlara getirilmesi gerektiği'' belirtiliyor ve ''askeri yetkililerin yalnızca askeri konularda demeçler vermesi gerektiği'' ifade ediliyor.

Yargı sistemine ilişkin eleştirilerin de yer aldığı belgede, Türkiye'de işkence ve kötü muameleyle mücadelede de önemli aşamalara geldiği ifade ediliyor ve işkence suçluların cezalandırılmadığına ilişkin raporların AB'yi ''endişelendirdiği'' kaydediliyor. Ortak tutum belgesinde, ifade özgürlüğüne de değiniliyor ve bu konuda endişelerin sürdüğü belirtiliyor.