1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fincancı’ya Erdoğan’a hakaretten para cezası

16 Şubat 2021

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'ya Gezi Parkı eylemleri sırasındaki sosyal medya paylaşımı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle “kamu görevlisine hakaret” suçundan 7 bin 80 lira para cezası verildi.

Deutschland türkische Menschenrechtlerin Sebnem Korur Fincanci in Düsseldorf
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/M. Becker

Gezi Parkı eylemleri sırasındaki sosyal medya paylaşımında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a haraket ettiği iddiasıyla yargılanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya “kamu görevlisine haraket” suçu nedeniyle 7 bin 80 lira adli para cezası verildi.

Fincancı’nın, İstanbul Anadolu Adliyesi 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dava bugün sonuçlandı. Mahkeme, insan hakları savunucusu Fincancı’nın “kamu görevlisine hakaret” suçundan 7 bin 80 lira para cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.

“Para toplamaya çalışıyorlar”

Duruşma sonrası kendisi için verilen para cezası hakkında açıklama yapan Fincancı, “Parasız kaldılar malum onunlar için para cezaları daha önemli. Artık bizi hapse koymak yerine para cezası vererek para toplamaya çalışıyorlar” dedi.

Karar öncesinde ise Fincancı, savcının mütalaasına karşı savunma yaparken, "Daha önce de belirtmiştim. Ortada bir hakaret değil, hakikat var" sözleriyle Gezi Parkı eylemleri sürecinde, 15 Haziran 2013’te yaptığı sosyal medya paylaşımının arkasında durduğunu söyledi.

Kendisinin “kamu görevlisini hakaretten” yargılandığına dikkat çeken Fincancı, “Burada eleştirilen bir siyasetçidir. Aynı zamanda eleştirmek de bir yurttaş hakkıdır” dedi.

Yargılanmasına neden olan Twitter’daki paylaşımını, 8 insanın hayatını kaybettiği, 10’un üzerinde insanın görme yeteneğini yitirdiği, binlerce kişinin de ciddi bir şekilde yaralandığı günlerde yaptığını anımsatan Fincancı, kendisinin de o dönem Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) başkanı olduğunu, aynı zamanda İstanbul Tabip Odası’nın insanlara yardım etmek için oluşturduğu gezici revirlerde de görevli olduğunu, yaşananlara tanıklık ettiğini anımsattı.

“Suçlamaları ve cezayı kabul etmiyorum”

Fincancı, doğrudan revirin içerisine hedef gözetilerek gaz fişeklerinin atıldığını hatırlatarak, "İnsanların tedavi edildiğini görüyorlardı, o kadar yakın mesafeden atıldı. Hemen birkaç gün önce dönemin Başkakanı 'Emri ben verdim, polisimiz destan yazdı' dedi. Polisin görevi insanları yaralamak, öldürmek, kör etmek değildir” diye konuştu.

Fincancı savunmasında suçlamaları kabul etmediğini, beraatini talep ettiğini söyledi. Mahkeme Başkanı, Fincancı'ya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğini sordu. Fincancı ise, "Ben suçlamaları kabul etmiyorum. Bunun sonucunda ceza çıkarsa onu da kabul etmiyorum. Dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını da kabul etmiyorum" dedi.

“Gerçeği söylemek hakaret olamaz”

Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu da, “gerçeği söylemek hakaret olamaz” diyerek müvekkilinin beraatini talep etti.

Eyüboğlu, mahkeme heyetine, “Müvekkilim gerçekten söz etmiştir ve gerçeği söylemek hakaret olamaz. Dönemin Başbakanı, polise talimatı kendisinin verdiğini zaten beyan etmiştir. O zaman bu tabloda bu tweetin neresi suçtur? 'Katliam' sözcüğü mü suçtur?” sorusunu yöneltti.

“İfade özgürlüğü ihlâli”

Fincancı’nın, uluslararası ölçekte tanınan bir bilim insanı olduğunu, o dönem yaşananlara tanıklık ettiğini ayrıca Gezi Parkı eylemleri sürecine ilişkin hak ihlâlleri raporlarının da bulunduğunu aktardı, “Müvekkilimin bahsettiği ölümler tüm bu raporlarda yer almaktadır. Aynı zamanda dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da kabul edilmiş ve özür dilenmiştir. Af Örgütü, bir yıllık gaz stoklarının 20 günde tükendiğini raporlamıştır" şeklinde konuştu.

Avukat Eyüboğlu ayrıca Fincancı’nın sosyal medya paylaşımının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu aktardı, “Yargılama yapılması bile ifade özgürlüğü halkının ihlalidir. Türkiye, insanlar görüşlerini açıkça ifade ederlerse başlarının belaya gireceğini düşünenler açısından birinci sıradadır. Bu davada böyle düşünülmelidir ve buradan çıkacak olumsuz  bir karar bunu perçinleyecektir" görüşünü kaydetti.

ANKA, DW/DA, BÖ

©Deutsche Welle Türkçe