1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

FKÖ 25 yıl önce Lübnan'dan çekildi

Peter Phillip21 Ağustos 2007

Çeyrek asır önce İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü Beyrut’tan çekilmeye zorladı. Ancak Lübnan’dan FKÖ’nün tahliyesi İsrail’in planlarını durdurmadı, Şatila ve Sabra katliamları yaşandı.

Arafat, bir bombanın isabet ettiği Batı Beyrut'taki Arap Üniversitesi'nde incelemelerde bulunuyor.
Arafat, bir bombanın isabet ettiği Batı Beyrut'taki Arap Üniversitesi'nde incelemelerde bulunuyor.Fotoğraf: AP

1993 yılındaki Oslo Barış Anlaşmaları'na kadar, Filistinli lider Yaser Arafat’ın önderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) sadece özgürlük mücadelesi veren bir örgüttü. İsrail’in işgali altında bulunan topraklarda etkinliği az olduğundan FKÖ, İsrail devletine karşı mücadelesini önce Ürdün’den yürüttü.

Ürdün’de “Kara Eylül” olarak adlandırılan 1970 yılındaki kanlı olaylar sonrasında FKÖ mücadelesini Lübnan’dan sürdürmeye başladı. 1980’lere gelindiğinde, İsrail’de dönemin Savunma Bakanı Ariel Şaron, saldırmak için bahane arıyordu ve FKÖ’nün Lübnan’dan gerçekleştirdiği eylemler Şaron için bahane oldu.

Beyrut elektrik şirketinin çatısında Lübnan başkentindeki liman açıkça görülebiliyor. Bu mekan, 1982 yılının Ağustos ayında çok büyük önem taşıyordu. Zira İsrailli asker ve gazeteciler o tarihlerde limanda olup bitenleri görmek için burada mevzilenmişti. Onlara o yıllarda Savunma Bakanı olan Ariel Şaron da dahil olmuştu.

21 Ağustos tarihinde Beyrut’a gelen Fransız askerlerinin denetimi altında olan limanda yoğun hareketlilik yaşanıyordu. Amaç Lübnan tarihindeki en kötü bölümü sonlandırmaktı. Çünkü Batı Beyrut’u ele geçiren İsrailli askerler, haftalarca Arafat liderliğindeki Filistin Kurtulu Örgütü’nü abluka ve ateş altında tutuyordu. Bu aslında, Şaron’un FKÖ’yü Lübnan’ın tamamından defetme kararlılığının ilk adımlarından biriydi.

İsrail ordusu, 6 Haziran’da Lübnan’a girmiş ve kısa bir süre içersinde Müslümanların yaşadığı Beyrut’un batısını çevrelemişti. Haftalarca süren savaş özellikle Beyrut halkını derinden sarstı. Ve bu dönemde, tek çözümün FKÖ’nün bölgeden tahliye edilmesi olabileceği düşüncesi hakim oldu.

Uluslararası güç

Amerika Birleşik Devletleri’nin kıdemli diplomatlarından Philip Habib, bu tahliyeye ilişkin müzakereleri yürüttü. Varılan anlaşma uyarınca, Fransa, İtalya, İngiltere ve Amerika’nın katılımıyla uluslararası bir birliğin güvenliği sağlaması ve Batı Beyrut’u kontrol etmesi öngörülüyordu. Filistin Kurtuluş Örgütü üyeleri, 30 Ağustos tarihinden bölgeden ayrılmaya başladı.

Ariel Şaron 1982'de İsrail Savunma Bakanı idi.Fotoğraf: dpa

Ariel Şaron yıllar sonra, o günlerde Arafat’ı öldürmediği için pişmanlık duyduğunu açıklamıştı. Ancak dönemin İsrail Savunma Bakanı keni açısından yine de büyük bir başarıya imza atmıştı. Şaron, 25 yıl önce duygularını şöyle ifade etmişti: “Bu savaşta İsrail’in sırtı yere gelmemiştir. FKÖ terör örgütü tümüyle mağlup edilmiştir ve artık FKÖ terör örgütü ortadan kaldırılmış bulunmaktadır.”

Arafat’ın savaşçıları, Beyrut’tan Tunus, Güney Yemen, Mısır ve Arap dünyasının diğer bölgelerine gitmek zorunda kaldı. Ancak aralarında Yaser Arafat’ın da bulunduğu bir grup, daha sonra Kuzey Lübnan’a geri döndü. Hedef, İsrail’e karşı savaşı yeniden başlatmaktı. Arafat, Beyrut’tan ayrılırken kararlılığını şu sözlerle ifade etmişti: “Onlarla birlikte bu uzun yürüyüşü gerçekleştirmek benim omuzlarımdaki sorumluluktur. Bu yürüyüşümüze, kendi bağımsız devletimizi kurana kadar devam edeceğimize söz veriyorum. Bu bağımsız devletimizin başkenti Kudüs olacaktır.”

Arafat, bu sözleriyle İsrail’e meydan okuduğu sıralarda aslında hedefini gerçekleştirebilmekten çok uzaktaydı. Lübnan’da ise istikrarsızlık sürmekteydi. Uluslararası güç, FKÖ’nün ülkeden çıkartılmasının ardından, durumun normale döneceği beklentisiyle geri çekilmişti.

Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ise 1 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada, umutlu konuşuyordu: “FKÖ’nün Beyrut’tan tahliye edilmesi şu anda tamamlanmış bulunmaktadır. Artık Lübnanlılara, savaşta yıkıma uğrayan ülkelerini yeniden inşa etmelerinde yardım edebiliriz. Bunu yapmak kendimize ve gelecek nesille olan borcumuzdur. Yeniden inşa olmuş istikrarlı bir Lübnan, bölgede barış umutlarımız için vazgeçilmezdir. Lübnan halkı, uluslararası toplumun elinden gelenin en iyisini yapmasını hak etmiştir. Bu çabalar, Lübnanların geçen yıllarda yaşadıkları kabusun yerini umudun almasını sağlayacaktır.”

Sabra ve Şatila katliamları

Lübnan’dan FKÖ’nün tahliyesi, İsrail’in planlarını durdurmadı. İsrail ordusu Beyrut’un batısını da işgal etti. Bir kaç gün sonra dönemin Devlet Lübnan Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel öldürüldü. İki gün sonra ise Sabra ve Şatila katliamları başladı. FKÖ’nün çekilmesi nedeniyle korunaksız kalan çok sayıda Filistinli kadın, çoçuk ve yaşlı öldürüldü. Ölenlerin sayısı hiç bir zaman tam olarak bilinemedi. Farklı kaynaklar, bir kaç yüz kişi ile 3 bin 500 kişi arasında masum insanın öldüğünü bildirdi.

Katliamda ölenlerin gerçek sayısı ne olursa olsun, yaşananlar İsrail’e karşı nefret uyandırdı. İsrail’de ise resmi soruşturma açıldı ve Şaron kamu görevlerinden men edildi.

ABD, Fransa ve İtalya bölgeye asker gönderdiler. Ancak uluslararası güç yoğun saldırılar sonucunda Lübnan’ı 1984 yılında terk etmek zorunda kaldı. Özetle, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün 1982 yılında Lübnan’dan çıkarılması, ne İsrail, ne Filistin ne de Lübnan halkı için bir çözüm oldu.

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik