Göç hattı tıkanıyor: Yunanistan'daki STK'lar darboğazda
27 Haziran 2025
Avrupa Birliği'nin (AB) göç politikalarının sertleşmesi, sınır ülkelerinde bulunan sivil toplum kuruluşlarını zorluyor. Özellikle Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkeleri tarafından uygulanan sınırlayıcı tedbirler, Yunanistan'da göçmenlere insani yardım sunan sivil toplum kuruluşlarının (STK) ayakta kalmasını güçleştiriyor.
Sahada faaliyet yürüten Almanya merkezli Uluslararası İnsani Yardım (International Humanitarian Aid, IHA) örgütü DW Türkçe'ye değişen AB politikalarının etkilerini anlattı. Yetkliler, gelen kişilerin çoğunun artık daha uzun süre sistem dışı kaldığını ve insani yardımın yerini belirsizlik ve yoksulluk aldığını söylüyor.
İç sınır kontrollerini 2024 sonbaharında artıran Almanya, iltica başvurusu yapan kişileri Dublin Sözleşmesi'ne göre giriş yaptıkları ilk AB ülkesine, yani çoğunlukla Yunanistan'a geri göndermeye başladı. Ancak IHA'nın Yunanistan ekip lideri Chiara Pierucci'ye göre, bu uygulama birçok kişiyi temel hizmetlerden mahrum bırakıyor:
''Yunanistan'da daha önce koruma statüsü almış kişiler geri gönderiliyor. Ancak döndüklerinde bürokratik belirsizlikle karşılaşıyorlar. Oturma izinlerini yenileyemiyor, sağlık hizmetlerine erişemiyor ve barınma bulamıyorlar.''
Pierucci, geri gönderilen kişilerin çoğunun Yunanistan'da neredeyse görünmez hale geldiğini ve sistemde kilitlenmiş bir hayatla baş başa kaldıklarını belirtiyor.
STK'lara fon kesintisi ve bürokratik abluka
Değişen göç politikaları yalnızca sığınmacıları değil, onlara destek sunan sivil toplum kuruluşlarını da doğrudan etkiliyor. IHA da dahil olmak üzere birçok STK, fon kesintileri ve ağırlaşan kayıt süreçleri nedeniyle faaliyetlerini azaltmak zorunda kaldı.
Ekip lideri Chiara Pierucci, ''IHA olarak bölgede gıda ve hijyen/giysi gibi temel ihtiyaçları karşılıyoruz. Fakat Avrupa genelinde değişen politikalar ve artan insan hakları ihlalleri nedeniyle bu gittikçe zorlaşıyor'' diyor. Yeni yasal düzenlemeler, derneklerin işleyişini de sekteye uğratıyor. Pierucci, kuruluşların lisansının uzatılmamasının yardım zincirinin kırılmasına neden olduğunu söylüyor:
''Yunan devleti bu alanda büyük sorumluluk taşısa da ne gerekli altyapı ne de siyasi irade mevcut. Kayıt süreci giderek daha politik hale geliyor.''
Üstelik Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (BMMYK) yürüttüğü, mültecilerin ve sığınmacıların kamplar dışında, özel konutlarda kalmalarını destekleyen bir barınma programı olan ESTIA ile insanların kamp dışında barınma ve dil öğrenme, sosyal entegrasyon gibi destekleri içeren HELIOS programının sona ermesi, kamplarda yaşayan binlerce kişiyi nakit yardımı, barınma ve dil desteği gibi hayati hizmetlerden mahrum bıraktı.
Barınma ve ruh sağlığı krizi derinleşiyor
BMMYK'nın saha gözlemlerine göre, 2025'in ilk yarısında Yunanistan'a Türkiye üzerinden gelen göçmen sayısında geçen yılın aynı dönemine göre artış var: Sadece ilk 6 ayda 14 bin 438 yeni kayıt yapıldı. Ancak AB - Türkiye Geri Kabul Anlaşması ve "güvenli üçüncü ülke" uygulaması nedeniyle birçok başvuru daha değerlendirilmeden reddediliyor.
Ancak bu gruplara yönelik uzman hizmetler Yunanistan'da yok denecek kadar az. Türkiye'de yasal statüye sahip olmayan ve temel hizmetlerden yoksun kalan bireylerin sayısı da artıyor.
Barınma krizi, sahadaki en temel sorunlardan biri. Yardım programlarının sona ermesiyle mültecilere statü aldıktan sonra kampları 30 gün içinde terk etme zorunluluğu getirildi. Ancak geçiş konutu, iş veya destek olmadan bu durum binlerce kişiyi evsizliğe itiyor. Bir diğer büyük kriz ise psikolojik destek hizmetlerinin neredeyse hiç olmaması. Pierucci bu konuya ilişkin şöyle diyor:
''Ruh sağlığı hizmetleri neredeyse yok denecek kadar az. Mülteciler, toplumdan izole bir şekilde yaşıyor; bu durumda insanların ne iyileşme ne de topluma entegre olma şansları var.''
AB sınırlarında artan ihlaller dikkat çekiyor
Uluslararası Af Örgütü'nün Yunanistan temsilciliği, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada AB'nin ''güvenli üçüncü ülke'' kavramını genişletme girişimini sert biçimde eleştiriyor:
''Başvurucuların, hiçbir bağı olmayan ülkelere hatta yalnızca geçici olarak uğradıkları ülkelere gönderilmesi hem kaotik hem de insan hakları açısından yıkıcı. Bu değişiklik, sığınma hakkına erişimi zayıflatacak ve keyfi gözaltıları artıracaktır.''
Af Örgütü'ne göre özellikle Türkiye üzerinden gelen sığınmacılar için bu yeni çizilen sınır politikaları daha fazla geri itme vakası, artan polis şiddetine yol açılması anlamına geliyor.
Türkiye'den Yunanistan'a geçen göçmenlerin başvurularının büyük bir kısmı AB sınırına ilk adımı atar atmaz "güvenli üçüncü ülke" gerekçesiyle reddediliyor.
Yunanistan'a ulaşanlar için de koşullar ağır. Sığınmacılar genellikle ''kapalı kontrollü kabul merkezleri'' (CCAC) adı verilen kamplarda tutuluyor. Şehir dışındaki bu merkezlerde insanlar, metal konteynerlerde, aşırı kalabalık koşullarda ve izole biçimde yaşıyor.
AB fonları hak ihlallerine zemin hazırlıyor mu?
Yunanistan Mülteci Konseyi'nin (GCR) Nisan ayında açıklandığı raporunda da AB tarafından finanse edilen politikaların Yunanistan'daki sığınmacı hakları açısından ciddi riskler barındırdığını vurguladı.
Rapora göre, sınır bölgelerinde geri gönderme yasağının sistematik şekilde ihlal edilmesi, sığınma başvurularında keyfi engellerin artması, engelli bireylerin eğitim ve bağımsız yaşama erişiminin sağlanamaması ile Roman topluluğuna yönelik ayrımcı uygulamaların derinleşmesi gibi örnekler, AB fonlarının doğrudan ya da dolaylı biçimde insan hakları ihlallerine zemin hazırladığına işaret ediyor.