1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Göçle yüzleşme gecikti'

Hülya Topcu26 Aralık 2012

Ünlü Kanadalı gazeteci-yazar Doug Saunders son kitabında, göçmenleri eleştiren tezleri mercek altına aldı. Yazar, Almanya'nın göçmenlere yönelik uyum politikaları üretmekte geç kaldığı görüşünde.

Überdimensionale Porträts jugendlicher Migranten, die in Augsburg leben, sind am Dienstag (22.07.2008) in einer Ausstellung im Foyer des Rathauses von Augsburg (Schwaben) unter der Büste von Kaiser Augstus zu sehen. Mit über 16,5 Prozent liegt der Ausländeranteil in Augsburg deutlich über dem Bundesdurchschnitt von etwa 9 Porzent. Foto: Karl-Josef Hildenbrand dpa/lby (zu dpa-KORR: "Interkulturelle Vielfalt - 140 Nationalitäten leben in Augsburg") +++(c) dpa - Bildfunk+++
Ausstellung über jugendlicher MigrantenFotoğraf: picture-alliance/dpa

Ünlü Kanadalı gazeteci-yazar Doug Saunders son kitabı "The Myth of Muslim Tide: Do İmmigrants Theraten th West?" (Müslümanlar Devri Miti: Göçmenler Batı'yı tehdit mi ediyor?) adlı kitabında Batı toplumlarında Müslümanlara yönelik önyargıları ele alıyor. Kanadalı yazar, DW'nin sorularını yanıtladı:

Saunders'in kitabı "Yabancılaşma Miti" adıyla Almancaya çevrildi.

- Alman Thilo Sarrazin ya da Hollandalı aşırı sağcı Geert Wilders, Batılı ülkelerde Müslüman nüfusun ezici çoğunluğa sahip olmaya başladığını iddia ediyordu. Bunun aslı var mı?

"Daha fazla çocuk doğurarak nüfus açısından bizi ezip geçtikleri yanlış. Ben, İran, Bangladeş ya da Pakistan gibi birçok Müslüman ülkede yaşadım ve bilim insanları ve nüfus uzmanlarından oluşan bir ekiple, göçmenlerin yaşam koşullarını araştırdım. Bu ülkelerde doğum oranı düşük, çoğu zaman AB ortalaması kadar. Avrupa ve Kuzey Amerika'da Müslümanlar, göçmenler arasında çoğunluğu oluşturmuyor. Daha fazla çocuk da yapmıyorlar. Belki de ilk kuşak göçmenler arasında durum böyleydi. Ancak ikinci ve üçüncü kuşakta çocuk yapma oranı düştü ve onların aile modeli de, toplumdaki çoğunluğa uydu."

- 11 Eylül saldırılarından bu yana kafalarda 'Müslümanların şiddete meyilli oldukları' ön yargısı hâkim olmaya başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

"BM'den uluslararası istatistiklere, gizli servis belgelerine kadar çok farklı kaynakları birbiriyle karşılaştırdım. Hepsi aynı sonuca çıkıyor: İnançlı Müslümanlar terörist düşüncelere yatkın değil. Daha çok radikaller, gerçekten inançlı olmadıkları halde, siyasi hedeflerini hayata geçirebilmek için din imajını kullanıyorlar. 11 Eylül saldırısından sonra New York polisi Müslümanları, özellikle de dindarları mercek altına aldı. Ama hiçbir şüpheli duruma rastlanmadı. Müslümanlarda dini yelpaze liberal Alevilerden, aşırı muhafazakâr radikal Vahabilere kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. Pakistan'ın küçük bir köyünden Londra'ya gelen bir göçmenin, İran'ın orta sınıfından gelen ve Londra'da yaşayan bir göçmenle yakından uzaktan ilgisi yok. Araştırmalar benzer koşullardan gelen komşu ülkelerden insanların bölgesel farklılıklara rağmen, benzer uyum sorunları yaşadığını gösteriyor."

- Ağırlıklı olarak Türkler ya da Arapların yaşadığı, örneğin Berlin gibi yerler, paralel toplumların bir göstergesi mi?

"Hayır, New York örneğini ele alalım. Aşağı Doğu Yakası (Lower East Side) çok uzun yıllar farklı ülkelerden gelen göçmenlerin yerleştiği bir yerdi. Doğu Avrupa'dan Yahudiler, Güney Avrupa'dan Katolikler, Ortodoks Yunanlar... Hepsinin ayrı merkezi vardı. Onlar da başlangıçta 'tehlikeli' görülüyordu. Ama günümüzde toplumun en başarılı kesimine aitler. Üstelik hâlâ kendi mahallelerinde yaşamalarına rağmen. Kuzey Amerika, Avrupa'dan ilerde. Belki de Kuzey Amerika nüfusunun neredeyse tamamı göçmenlerden oluştuğu içindir."

- Avrupa'daki göç politikalarını karşılaştırdığınızda nasıl farklılıklar gözünüze çarptı?

"İsveç, Norveç gibi ülkeler göçmenleri çok daha erken dönemlerde vatandaş yapmaya başladı, onlara uygun eğitim ve dil kursu programları geliştirdi. Almanya bu konuda ne yazık ki çok yavaş kaldı. Burada ülkenin bir göç ülkesi olduğu, 30 yıl göz ardı edildi. Birçok misafir Türk işçisi toplumun bir parçası olamadan, sanki bir kuyrukta takıldı kaldı. İlginç olan, aynı köyden gelen ve biri İngiltere'ye, diğeri Almanya'ya göç eden Türklerden İngiltere'ye göç edenin daha hızlı intibak ettiği. Çok daha erken dönemlerde küçük dükkânlar, döner büfeleri açtılar, çocuklarını okuttular."

- Yani intibak eğitim ve refahla mümkün...

"Eğitim, kentsel önlemler ve ekonomik refah entegrasyonu sağlıyor. Göçmenler toplumda normal bir vatandaş olarak kabul görmedikleri, eğitim görmeleri ya da ekonomik yükselme şansları zorlaştırıldığı sürece tehlike geçmez. Çünkü dışlanma, göçmenin yaşadığı topluma intibakını engeller."

©Deutsche Welle Türkçe

Aygül Çizmecioğlu / Hülya Topçu

Editör: Ahmet Günaltay