1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Lifestyle

Urfa 12 bin yıl önceki hemşehrileriyle gurur duyuyor

7 Mayıs 2019

Göbeklitepe insanlık tarihine dair bilinenlere yeni bir bakış açısı getirdi. 12 bin yıl önce inşa edilen tarihi yapılar bu kez toprağın üzerinde korunmayı bekliyor. DW'den Başak Sezen’in Göbeklitepe izlenimleri.

Türkei Göbekli Tepe

Göbeklitepe, Şanlıurfa ilinin 15 kilometre kadar kuzeydoğusunda kalan bir bölge. Bir zaman makinesiyle 12 bin yıl öncesine dönme şansı olsa, bilinmeyen bir medeniyetin üyelerini, bilinmeyen sebeblerle dikilitaşlar dikmeye çalışırken görmek mümkün olurdu. Günümüzde ise söz konusu gizemli insanların inşa ettikleri yapılar kısmen ilk günkü haliyle ziyaret edilebiliyor. Zaman biraz yıpratmış olsa da…

2019 yılı, Türkiye’de Göbeklitepe yılı ilan edildi. Türkiye'nin her yanından turlar düzenleniyor, zaman zaman kuyruklar oluşuyor. Göbeklitepe'ye sarı çiçekler ve yemyeşil bir araziyle çevrilmiş bir yoldan ulaşılıyor. Örencik köyüne çok yakın. Her köşe başında bir Göbeklitepe tabelası ve dikilitaş kopyası olduğundan yolu kaybetmek imkansız. Şanlıurfalılar bu 12 bin yıllık hemşerilerinin eserleriyle gurur duyuyor.

Kazı çalışmalarını 1995 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt başlatmıştı. 20 yıl boyunca burada sayısız keşfe imza attı. Ancak Schmidt hayatını kaybettikten sonra onun ortaya çıkardığı A, B, C, D, E ve F yapısı olarak adlandırılan alanlarda kazı çalışmaları durdu ve ekibi dağıtıldı. Bu bölgede arkeologlar sadece eserlerin temizlenmesi ve envanterinin çıkarılması işleriyle uğraşıyor. Göbeklitepe’yi tamamen gün ışığına çıkarmanın 150 yıl süreceği tahmin ediliyor.

Sadece "tapınak" değil

Schmdit’e göre, Göbeklitepe, M.Ö. 10 bin ile 8 bin 700 yıllarını kapsayan Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem topluluklarının tören merkeziydi. Ancak Göbeklitepe, sadece "tapınak" olarak adlandırılan yapılardan ibaret değil. Çevresinde evler ve konutlar da bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Celal Özdoğan, şu ana dek kazıların ağırlıkla tapınak olarak adlandırılan bölgelerde yoğunlaşması nedeniyle Göbeklitepe’nin sadece tapınaklardan oluşan bir bölge olduğu yönünde yanlış bir izlenim oluştuğunu vurguluyor.

Özdoğan, "Daha evvel yapılan kazılarda da, geçen sene, evvelki sene yapılan sondajlarda da konutlara ait izler tespit edildi. Zaten Göbeklitepe’nin etrafında onun gibi çok yerleşim biliyoruz. Bu, Göbeklitepe önemsiz anlamına gelmiyor. Burası Stonehenge gibi oturup birinin yapı inşa edelim diye başladığı bir yer değil, bir yerleşmenin kendi içindeki kült binalarının olduğu yer" bilgisini veriyor.

Prof. Dr. Mehmet Celal ÖzdoğanFotoğraf: Privat

Göbeklitepe, zaman zaman benzetildiği ve turist akınına uğrayan İngiltere'deki Stonehenge'den 7000 yıl kadar daha eski. Ancak pürüssüz su geçirmez zemini, rölyefler ve ağırlığı 15 tonu bulan T şeklindeki stellerin muazzam kesimiyle Stonehenge’den binlerce yıl önce inşa edilmelerine karşın işçilikte binlerce yıl ileride görünüyor.

Göbeklitepe insanlık tarihine dair bilinenleri değiştirebilir mi?

Göbeklitepe’deki yapıların yaşı tespit edildiğinde bilim dünyasında şaşkınlık yaratmıştı. O döneme dek hiç bir kültürel birikime ya da gelişmiş tekniklere sahip olmadığı düşünülen avcı-toplayıcı kültürler nasıl oldu da böylesine gelişmiş yapıları inşa edebilmişti?

Son 20 yılda Göbeklitepe ile aşağı yukarı aynı döneme denk gelen 20 küsur kazı alanında görüş açısını değiştiren sonuçlar ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Özdoğan, "O dönem daha tarıma geçmemiş toplulukların, son derece ilerlemiş bir kültürel yapıya sahip, sınıflanmış, elit zevkleri ve inanç sistemleri son derece gelişmiş olan hiç beklemediğimiz bir topluluk olduğu ortaya çıktı. Bunu en iyi gösteren yerlerden biri Göbeklitepe doğru ama bütün bu olay tek başına Göbeklitepe ile değil. O dönemi yansatan diğer kazı yerleri Çayönü, Nevali Çori, Hallan Çemi gibi bütün bu yerler, bize hiç beklenmedik gelişmiş bir toplum portresi çizdi" diyor.

Göbeklitepe neden kasten gömüldü?

Göbeklitepe’ye ilişkin en çok dile getirilen ve en gizemli bulunan özelliklerden biri ise tüm bölgenin kasten gömülmüş olması. Bu özellik de sadece Göbeklitepe’de değil, Çayönü gibi o döneme ait bütün yerleşimlerde de gözlemleniyor.

O döneme ait yerleşim yerlerinin insan gibi gömüldüğünü, bazılarına mezar armağanları da bırakıldığını belirten Prof. Dr. Özdoğan’a göre, bunun nedeni büyük olasılıkla kutsala bir daha el sürülmesini önlemek. Göbeklitepe’de gün ışığına çıkarılan anıtlar onu inşa edenler için neden kutsaldı bilinmiyor. Ancak bu inançları sayesinde günümüzde Göbeklitepe’yi neredeyse ilk inşa edildiği günkü gibi görebilme imkanı bulunuyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı

Göbeklitepe, Hasankeyf’in aksine UNESCO Dünya Mirası Kalıcı Listesi’ne alındı. Bunu çok önemli bir gelişme olarak gören Prof. Dr. Özdoğan’a göre, Göbeklitepe şu anda çok iyi korunamıyor: "Bir defa başlamadan çok önemli bir hata oldu. Geçici çatıyla bir ara korunmaya çalışıldı. Sonra bir AB projesiyle iki tane çatı yapıldı. O çatıların çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Orada esas önemli olan rüzgar erozyonu; yani rüzgarla gelen kum bombardımanı da tahrip ediyor. Çatıların örtmediği alanlar var. Koruma sorunları var ama en azından şu anda Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması dolayısıyla giderek korumanın önemi ve koruma önlemleri girişimleri arıyor."

Göbeklitepe’de özellikle bitkiler arasında kalan F yapısı ile üzeri açık olan ve bazen turistlerin uyarı levhasına rağmen taşlar üzerinden atlayıp üzerinde gezindiği E yapısı korumasız görünüyor. E yapısındaki zeminin yağmur sularıyla dolduğu da göze çarpıyor. Prof. Dr. Özdoğan’a göre çözüm olarak orijinal yapıları müzeye alıp yerine bire bir kopyaları yerleştirilebilir.

E yapısıFotoğraf: DW/B. Sezen

Göbeklitepe’yi inşa edenler kimdi?

Bu gizemli yapıları kimin inşa ettiği kesin olarak bilinmiyor. Çünkü iyi korunmuş DNA örnekleri henüz tespit edilemedi. Ancak tahminler var. M.Ö. 35 bin yıllarında Homo Sapiens Sapiens’in yani atalarımızın yayılmaya başladığı andan itibaren inanç sisteminde de gelişmeler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özdoğan, İspanya’dan başlayıp Urallara kadar giden kültür bölgesine dikkat çekiyor.

M.Ö. 30.000 ile 14.000 arasındaki döneme denk gelen gerek mağara sanatı, gerek Orta Avrupa’daki heykelcikler, Karadeniz’in kuzeyinde mamut dişinden yapılan büyük tapınaklar bulunduğunu belirten Prof. Dr. Özdoğan, "Göbeklitepe onlarla aynı mantıkla geliyor fakat bir sabit yerleşme kavramını, yeni bir yaşam biçimini de beraberinde getiriyor. O dönem, o kültür Anadolu’ya geldiği zaman artık yeni bir sosyal yaşamı da beraberinde getiriyor. Sadece bir inanç sistemi değil, bir inancın göstergeleri değil, daha sonra kent devleti, imparatorluğa kadar giden sistemin sosyal altlığı burada gelişiyor. Bence Göbeklitepe kültürünün en büyük özelliği o zaten" diyor.

Göbeklitepe binlerce yıl toprağın altında gizlendi. İnşa edenler bir gün geri dönme ihtimali üzerine bir de gizli giriş bırakmışlardı. Ama dönemediler. Bu dikilitaşlar şimdi gizlendiği süreden daha uzun bin yıllar boyunca yüzeyde korunmayı bekliyor.

Başak Sezen / Göbeklitepe

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik