1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gülmen: Bu bir ekmek kavgası

10 Mayıs 2017

KHK ile işten çıkarılan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, işlerine geri dönmek için başlattıkları açlık grevinde 63. güne girdi. Sağlık durumu gün geçtikçe kötüleşen Gülmen, "İşimizi istiyoruz" diyor.

Türkei Hungerstreik - Nuriye Gülmen & Semih Özakca
Fotoğraf: DW/H. Köylü

Gülmen’in Kasım 2016’da Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde başlattığı eyleme bir süre sonra öğretmen Semih Özakça da katılmıştı. Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü kadrosunda iken açığa alınan Gülmen'in 9 Kasım’da "işimi istiyorum” sloganıyla başlattığı oturma eylemi, sürekli gözaltılarla birlikte kamuoyunun gündemine geldi. Gülmen’i desteklemeye gelenlerin de sürekli gözaltına alınıp, bir süre sonra serbest bırakıldığı dönemlere sahne olan İnsan Hakları Anıtı önünde bugün açlık grevinde en tehlikeli döneme girmiş iki kişi var. İki gün önce fenalaştığı için hastaneye kaldırılan ancak kendisine yoğun müdahale yapılmasını reddeden Gülmen, “Direneceğiz ve işimize döneceğiz” mesajı veriyor. Gülmen’in bu mesajına, Mardin’in Mazıdağı ilçesinde görev yaparken eşiyle birlikte açığa alınan ve sonrasında KHK ile ihraç edilen öğretmen Semih Özakça da “Sonuna kadar beraberiz” sözleriyle destek veriyor.

Nuriye GülmenFotoğraf: DW/H. Köylü

Tekerlekli sandalyesinden ayağa kalkmakta, konuşmakta zorlanan ancak işine dönme umudunu hiç yitirmeyen akademisyen Gülmen DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Neden bir protesto yöntemi olarak açlık grevini tercih ettiniz?

Gülmen: Açlık grevi dünyada ve özellikle adaletsizliklerle dolu Türkiye’de haksız bir şekilde işinden olan insanların işlerine dönmek için başvurdukları bir yöntem. Türkiye’de daha çok ölüm oruçlarıyla biliniyor. Geçmişe biraz baktığınızda, işini isteyen emekçilerin açlık grevi yürüttüklerini öğrenebilirsiniz. Böyle bir gelenek var ülkemizde. İşine dönmek isteyen taşeron bir işçi açlık grevi başlatıp, işine dönebilmişti. Bir de öğretmen Hatice Yüksel’in hikayesi var. 2015’te görevinden uzaklaştırılıp yaptığı eylemlerden sonra işine dönmüştü İngilizce öğretmeni Hatice Yüksel. Biz burada, yaşadığımız adaletsizliği anlatmak, sesimizi duyurmak için çeşitli yöntemlere başvurduk. İmzalar topladık, halka bildiri dağıttık, kapı kapı dolaştık, yaşadıklarımızı anlattık, gazetecilerle görüştük, milletvekillerinin yanına gittik. Sesimizi duyurmak için her türlü hakkımızı sonuna kadar kullandık. İnsan Hakları Anıtı önünde yaptığımız basın açıklamaları, gözaltına alınmalarımız, bize eşlik eden vatandaşlar, bizi ziyarete gelenler. Haksız yere işten atıldığımızı anlatmadığımız kalmadı. Sonra, bu anıtın önündeki varlığımız, protestolarımız ciddi bir bilinirlik kazandı. Eylemi bilmeyen, duymayan kalmadı adeta. Gözaltına alınıp, serbest bırakıldık. Haklılığımızı anlatmaktan vazgeçmedik ama hiçbir şekilde hükümetin dikkatini çekemedik. Bizi hiç dinlemek istemediler. Bütün bu eylemlerin arkasından da açlık grevi geldi.

Nuriye Gülmen ve Semih ÖzakçaFotoğraf: DW/H. Köylü

DW Türkçe: Grev boyunca ne tür tepkiler aldınız?

Gülmen: Bizim eylemimiz tek kişilik ya da iki kişilik, basit bir eylem olarak adlandırılabilir. Türkiye’de neler yaşandığının farkındayız. Biz basit bir şey istiyormuşuz gibi görülebilir. Evet, basit bir şey istiyoruz, temel bir hakkımızı istiyoruz. İşimizi istiyoruz. Bunun için de sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bizi açlıkla terbiye etme politikasına karşı direnmekten vazgeçmiyoruz. Grev boyunca bunları anlatma çabamız daha iyi anlaşıldı. Elbette, biz de farkındayız. Bir gecede, KHK’larla binlerce insan işinden edildi ülkede. Böylesi yakıcı gerçekleri de biliyoruz. Herkesin başına gelenin kendi başımıza da gelebileceğini göstermeye çalıştık vatandaşlarımıza. Onlar da bize büyük destek verdi. Her gün bizi ziyarete gelenlere binlerce kez teşekkür etmek istiyoruz. Herkes anladı. Buna inanıyoruz: Bu bir ekmek kavgası. İşimize sahip çıkmaya çalıştığımızı herkesin bilmesi bize güç veriyor. Ama şunu da biliyoruz ki, bize hükümet yüz çevirdikçe, biz de direnişimizi, ekmek kavgamızı sürdüreceğiz.

DW Türkçe: Türk medyasında hakkınızda yeterince haber olmayışını nasıl açıklıyorsunuz?

Gülmen: Basındaki baskıları da birebir öğrendik bu süreçte. Bizi ziyarete gelen çok sayıda muhabir “Biz sizi haber yapmak istiyoruz ancak yöneticilerimiz buna izin vermiyor” dedi. Bu cümle Türk medyasında yaşananları özetliyor esasen. Ana akım medyanın ‘AKP basını’ olarak adlandırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Eleştirel dediğimiz çok az sayıdaki basın yayın kuruluşu bizim durumumuzu baştan sona haber yapabildi, bir de elde kalan internet siteleri. Direnişimizin ilk başlarında günlük haberlere biraz daha çok giriyorduk ama ana akımda nerdeyse hiç girmiyoruz artık.

DW Türkçe: Açlık grevi ile hükümeti eleştiriyorsunuz, peki sizce muhalefet partileri sizin görüşlerinizi yeterince dile getirebildi mi?

Gülmen: Bizim yaşadıklarımızı, protestolarımızı başından beri takip edip, toplumun gündemine taşımaya çalışan CHP ve HDP’li milletvekilleri var elbet. Ancak, muhalefetin de bu konunun üzerinde yeterince durduğunu düşünmüyorum. Onlardan daha çok destek bekliyoruz.

DW Türkçe: Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Grevinizin başarıya ulaşacağını düşünüyor musunuz? Sizce işinize geri dönebilecek misiniz?

Gülmen: Konuşmakta ve yürümekte zorlanıyorum ama kendimi iyi hissediyorum. Çok iyi hissediyorum hatta. Direnenler her zaman iyimser ve umutlu olurlar. İnsanlar, içinden geçtiğimiz süreç için “Bu karanlık bitmeyecek” diyor ancak biz burda bir mum yaktık. Karanlığa teslim olmayacağız. Başından beri sıkı sıkı sarıldığım umudumu kaybetmeyeceğim. Sonuna kadar dayanacağım. İşime geri döneceğime inanıyorum. Çünkü ben haksız yere, gerekçesiz bir şekilde işimden atıldım. İşime dönmek benim hakkım ve bu hakkımı kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Hilal Köylü

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik