1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Güney Osetya krizinin kaybedenleri

Ingo Mannteufel 11 Ağustos 2008

Rusya, Güney Osetya’da kontrolü büyük ölçüde ele geçirirken, krizin askeri anlamda nasıl sonuçlanacağı netlik kazanmaya başladı. DW’den Ingo Mannteufel yorumunda, Kafkaslardaki gelişmelerin kaybedenlerini yazdı.

DW editörü Ingo Mannteufel, Kafkaslar'daki gelişmeleri değerlendirdi
DW editörü Ingo Mannteufel, Kafkaslar'daki gelişmeleri değerlendirdi

"Kaybeden Gürcistan Devlet Başkanı Sakaşvili oldu. Sakaşvili, Olimpiyat Oyunlarının gölgesinde, 15 yıl önce tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya'yı yeniden kontrolü altına almak için yıldırım hızıyla savaşa girdi. Ancak bu denemesi başarısızlığa uğradı. Gürcistan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin garanti altına alınması için seçim döneminde verdiği vaatleri yerine getiremedi. Bu yenilgi iç politik rakiplerinin elini güçlendirecektir.

Ayrılıkçı bölgeler Güney Osetya ve Abhazya artık Rus birliklerinin elinde. Buradaki “bağımsız” yönetimler de konumunu güçlendirmiş durumda. Bu iki bölgenin yapılacak müzakerelerle yeniden Gürcistan topraklarına katılması kısa ve orta vadede pek mümkün olmayacaktır. Ayrıca Sakaşvili'nin askeri alanda bir maceraperest olduğu da ortaya çıkmış oldu. Böylece Gürcistan'ın NATO üyeliği de ulaşması daha güç olan, uzak bir hayale dönüştü.

ABD ve AB mağlup

ABD ve AB de kaybeden taraflar oldu. Sakaşvili'nin macerası Washington ve Avrupa'daki yönetimleri gafil avladı. Gürcistan'ın Güney Osetya harekâtı başlangıçta tam anlamıyla kavranamamış olabilir ancak her halükarda Batılı devletler durumun ciddiyetini çok geç kavrayabildiler.

Barışın sağlanması yönünde safça yapılan çağrılar yetersiz kalıyor. Batı'dan ne zamanında bir arabuluculuk girişimi geldi ne de olağanüstü bir zirve çağrısı. Güney Osetya ile ilgili kriz, AB'nin doğudaki komşularıyla ve özellikle de Rusya ile ilgili içerdeki mevcut görüş ayrılıklarını ortaya koymuş oldu. AB'de Avrupa'nın doğusuyla ilgili gerçek bir strateji eksikliği mevcut.

Rusya da kazanamadı

Diğer bir kaybedense Rusya'dır. Zira Medvedev ve Putin arasındaki mevcut “mekik demokrasisi” böylece sabitlenmiş oldu. Devlet başkanı Medvedev henüz Rusya'nın başkomutanlık rolüne tam ısınamadığını ortaya koyarken, selefi Putin Başbakan olarak ülkenin yönetimini yeniden üstlendi. Bunun dışında yaklaşık 100 günlük bir görev dönemini geride bırakan Medvedev'in, Batı ile ilişkilerin normalleşmesi yönünde verdiği çabalar ve bu yöndeki kısmi iyileşmeler de uçup gitti.

Rusya'nın Güney Osteya ile ilgili krizde sert ve tavizsiz askeri tutumu, Batı'nın Rusya ile ilgili duyduğu mevcut endişeleri de arttıracaktır. Moskova'nın girişimi ”insani bir harekât” olarak değerlendirmesi ve adaleti kendi yönetimiyle kendine göre sağlama çabası Batı tarafından bu şekilde algılanamayacaktır. Rusya aksini düşünse de, Avrupa'nın bakış açısıyla Moskova saldırgan ve işbirliğinden uzak bir tavır ortaya koymuş oldu.

Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya ve Avrupa arasındaki mesafenin artması ve ilişkilerin kötüye gitmesi kaçınılmazdır. Gürcistan'ın NATO'ya üyelik ihtimali zayıflarken Ukrayna hafta sonunda NATO'ya bir adım daha yaklaşmış oldu. Tüm bu sonuçlar Rusya için hiç de iyi değil.

Son olarak krizdeki en büyük kaybedenleri de unutmamak gerekir. İki taraftaki savaş mağdurları; öldürülen insanlar, yakınları, göç etmek zorunda kalanlar ve evlerinin enkazı önünde hayatta kalmayı başarabilenleri."