Gürcistan'da muhalefet gözaltı dalgasından korkuyor
10 Ekim 2025
Gürcistan İçişleri Bakanlığı, 4 Ekim'de yapılan yerel seçimler sırasında yaşanan şiddet olaylarıyla bağlantılı olarak 13 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Bakanlık, gözaltına alınanlar arasında başkent Tiflis'teki gösterinin beş organizatörünün de bulunduğunu bildirdi. Bu kişilerin "hükümeti devirmeye çağrı yapmak ve şiddet eylemleri düzenlemekle" suçlandığı belirtildi.
İktidardaki Gürcü Rüyası Partisi, yaşananları bir "darbe girişimi" olarak nitelendirdi. Başbakan Irakli Kobahidze, polisle yaşanan çatışmalara karışanlara cezai yaptırım uygulanacağını söyledi.
Bu açıklamalar, sivil toplumda farklı düşünenlerin hedef alınabileceği yönünde endişeleri artırıyor.
Yetkililer, son olaylarla yaklaşık bir yıldır Gürcistan Parlamentosu önünde süren gösteriler arasında bağlantı bulunduğunu öne sürdü. Ayrıca hükümet, Avrupa Birliği'ni (AB) dolaylı biçimde bir darbe girişimini desteklemekle suçladı.
Ancak aktivistlere ve protestoculara göre, 4 Ekim'deki olaylar hükümetin baskıları artırmak için bir bahane olarak kullanılıyor.
Umutsuzluk eylemi mi, provokasyon mu?
4 Ekim'de muhalefetin Orbeliani Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde düzenlediği protestoda polisle çatışmalar yaşandı. On binlerce kişiyi "barışçıl devrim" çağrısıyla toplayan organizatörler, kalabalığa bir anda "devlet kurumlarını işgal edin" çağrısında bulundu. Bunun üzerine az sayıda gösterici sarayın çevresindeki çitleri aşarak içeri girmeye çalıştı. Polis tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullandı; her iki taraftan da yaralananlar olduğu bildirildi.
Muhalefet partileri, Gürcü Rüyası'nın kazandığı yerel seçimleri hileli olarak nitelendirerek boykot çağrısı yapmıştı. Ancak eski Başbakan Giorgi Gakharia'nın liderliğindeki Lelo ve Gürcistan İçin partileri boykotu reddedip seçimlere katıldı; buna rağmen protestolara destek verdi. Kürsüden yapılan "sarayın işgaline" yönelik çağrının ardından birçok protestocu alanı terk etti, bazıları ise barışçıl gösterisine devam etti.
Siyaset bilimci Tornike Şaraşenidze, Orbeliani Sarayı'na yönelik saldırıyı "muhalefetin çaresizliği" olarak değerlendiriyor:
"Belki de iktidar partisi içinde bir bölünme olacağını ya da bazı polislerin taraf değiştireceğini umdular. Bu gerçekleşmeyince sarayı korumasız sanarak içeri girmeye çalıştılar. 4 Ekim'de bazı muhalif gruplar hükümeti yalnızca şiddet yoluyla devirebileceklerine inandı, ancak girişimleri başarısız oldu."
Siyasi yorumcu Gela Vasadze ise olayların bir provokasyon sonucu ortaya çıktığını düşünüyor:
"Birileri muhaliflere, şiddet yoluyla iktidarı devirebileceklerini telkin etti. Organizatörlerin çoğunu tanıyorum; onların provokatör olduklarına inanmıyorum. Biri onları kandırdı ve kullandı."
Yetkililerin "muhalefet darbe planlıyor" söyleminin de bu yolla doğrulanmak istendiğini savunuyor.
"Hükümetin kurgusu olabilir" iddiaları
Gürcü aktivistlerin büyük bölümü bu görüşe katılıyor. Sosyal medyada provokatörler konusunda uyarılar yapılıyor, ancak isim verilmiyor.
Pek çok kişi, son olayların hükümet tarafından bilinçli biçimde kurgulandığına, bunun muhalefeti itibarsızlaştırmak ve gözaltına almak için bir fırsat olarak kullanıldığına inanıyor.
Göstericilerin birçoğu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na saldırı çağrısı karşısında şaşkınlık yaşadı. Sosyal medyada şiddet açık biçimde kınanırken bazıları organizatörleri "sorumsuzlukla" suçladı.
Vasadze'ye göre birçok protestocu kendini kullanılmış hissediyor:
"Bu durum, muhalefetin siyasi iflasını ortaya koyuyor. Artık hiçbir krizi yönetemiyorlar. Herkes şimdi, bundan sonra ne olacağını sorguluyor."
Gözaltılar ve sertleşen yasalar
Çatışmalara karışanlar yargı önüne çıkarılma riskiyle karşı karşıya. Şimdiden gözaltılar başladı. Bu yıl yürürlüğe giren yasal değişikliklerle birlikte protestolara yönelik cezalar da ağırlaştırıldı.
Muhalifler ve aktif göstericiler sık sık gözaltına alınıyor veya hâlihazırda cezaevinde bulunuyor.
Siyaset bilimci Şaraşenidze, buna rağmen kitlesel tutuklamalar beklemediğini söylüyor. "Sanırım yalnızca çatışmalara doğrudan karışanlar tutuklanacak. Sadece yolları kapatanlar hedef alınmaz" diyor.
Başbakan İrakli Kobahidze, 6 Ekim gecesi yaptığı açıklamada, "aşırılıkçı grupların partileri, medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını finanse ettiğini" iddia etti. Bu grupların Tiflis'te neredeyse bir yıldır süren protestolara katılan kişilerden oluştuğunu belirterek "Bu insanlara acımıyoruz" dedi.
İktidar partisi Gürcü Rüyası milletvekili Tengiz Şarmanaşvili de hükümetin artık yol kapatmalara izin vermeyeceğini açıkladı.
Aynı gece sosyal medyada, maskeli kişilerin aktivist Vaho Pitsçelauri'yi işlettiği dükkânda gözaltına aldığına dair haberler yayıldı. Pitsçelauri, Tiflis'teki Rustaveli Bulvarı'ndaki günlük protestolara düzenli olarak katılıyordu. Daha sonra, gözaltına alınan 13 kişi arasında onun da bulunduğu açıklandı.
Ocak ayında da maskeli kişiler tarafından kaçırıldığı, dövüldüğü, soyguna uğradığı ve ölümle tehdit edildiği iddia edilmişti. Ancak son olaylarda aktif rol alıp almadığı henüz netleşmedi.
Hükümet durumu kendi lehine mi kullanıyor?
Siyasi gözlemci Gela Vasadze, hükümetin bu durumu muhalefet partilerine baskı uygulamak için kullandığını düşünüyor. Vasadze, eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili dönemindeki ihlalleri araştırmak için kurulan parlamenter komisyonu hatırlatıyor.
Sekiz muhalefet milletvekili, komisyon toplantılarına katılmayı reddettikleri için tutuklanmıştı.
Eylül ayında komisyonun sonuçlarının açıklanmasının ardından Başbakan Kobahidze, Saakaşvili'nin partisi olan Birleşik Ulusal Hareket'in "anayasa dışı ilan edileceğini” duyurmuştu. Ayrıca bu partiye bağlı olduğu öne sürülen "uydu partilerin” de yasaklanması gündeme geldi.
Vasadze'ye göre hükümet, tüm muhalefet partilerini fiilen yasaklamayı hedefliyor:
"Yetkililer, Birleşik Ulusal Hareket'in ‘uydusu' olarak gördükleri tüm muhalefet partilerini aynı kefeye koyuyor. 4 Ekim'den önce bile ‘muhalefet darbe planlıyor' deniyordu. Şimdi ellerinde bu iddiayı güçlendirecek bir gerekçe var."