1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Basın özgürlüğüİsrail

Gazetecilerden AB'ye "İsrail'e karşı harekete geç" çağrısı

26 Ağustos 2024

Basın ve insan hakları örgütleri AB'yi, İsrail ile Ortaklık Anlaşmasını askıya almaya ve hak ihlallerinden sorumlu İsrailli yetkililere yaptırım uygulamaya çağırdı.

Gazze savaşında 7 Ekim'den bu yana 130'dan fazla medya mensubu İsrail güçlerince öldürüldü.
Gazze savaşında 7 Ekim'den bu yana 130'dan fazla medya mensubu İsrail güçlerince öldürüldü.Fotoğraf: Momen Faiz/NurPhoto/picture alliance

Aralarında Türkiye'den basın meslek kuruluşlarının da bulunduğu 60 örgüt, İsrail'in Gazze savaşında gazetecilere uyguladığı şiddetin eşi görülmemiş boyutlara ulaştığı uyarısında bulunarak Avrupa Birliği'ni İsrail ile imzaladığı Ortaklık Anlaşmasını askıya almaya ve sorumlulara yaptırım uygulamaya çağırdı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve AB Komisyonunun Ekonomi ve Ticaretten Sorumlu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis'e hitaben yazılan ve AB'ye üye 27 ülkenin dışişleri bakanlarına da gönderilen ortak mektup, Brüksel'de 29 Ağustos'ta düzenlenecek AB Dışişleri Bakanları toplantısı öncesine denk geldi.

Açık mektupta, aralarında Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Gazetecileri Koruma Komitesi, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) gibi uluslararası kuruluşlar ile çeşitli ülkelerden basın meslek kuruluşları ve Türkiye'den DİSK Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Gazeteciler Cemiyeti Derneğinin (GCD) de bulunduğu 60 örgütün imzası bulunuyor.

"Gazetecilerin öldürülmesi savaş suçudur"

Mektupta, Hamas'ın İsrail topraklarına saldırmasıyla başlayan savaşta 7 Ekim'den bu yana 130'dan fazla Filistinli medya mensubu ve gazetecinin İsrail güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü belirtilerek aralarından en az 30'unun mesleğini icra ederken öldürüldüğüne, 3 Lübnanlı ve bir İsrailli gazetecinin de bu dönemde hayatını kaybettiğine işaret edildi.

7 Ekim'den bu yana yaşanan dönemin on yıllardır gazeteciler açısından en ölümcül dönem olduğuna vurgu yapılan mektupta, "Kasıtlı ya da taksirle, hedef alınarak ya da ayrım gözetmeksizin olsun, gazetecilerin öldürülmesi savaş suçudur" ifadesine yer verildi.

Han Yunus'ta öldürülen Al Jazeera kameramanı Samer Ebu Dakka'nın cenaze töreni.Fotoğraf: Bassam Masoud/REUTERS

Toplu yasak Ruanda'da bile görülmedi

İsrail ordusuna entegre birkaç muhabir dışında bağımsız gazetecilerin Gazze'ye girişinin tümüyle yasak olduğuna vurgu yapılan mektupta, "Savaş dönemlerinde gazetecilik önündeki bazı sınırlamalar alışıldık olsa da gazetecilerin Gazze'ye girişinin hem yabancı ülke vatandaşları hem İsrail ve Filistinliler için toptan yasaklanmasının benzerine modern çağlarda rastlanmamaktadır. Son otuz yılda Ruanda'dan Ukrayna'ya gazeteciler hemen her savaşta cepheden haber geçme imkanına sahip olmuşlardır. Karşılaştırmak üzere; İsrail hükümeti basın ofisi, savaşın başlangıcından bu yana yaklaşık 2 bin 800 uluslararası gazeteciye İsrail'e giriş için akreditasyon vermiş olmasına rağmen, sadece seçilmiş gazetecilerin, o da İsrail askerleri eşliğinde ve geniş kısıtlamalarla, Gazze Şeridi'ne girişine imkan tanındı" ifadelerine yer verildi.

Keyfi tutuklamalar ve sansür

Mektupta rekor sayıda medya mensubunun keyfi gözaltılara maruz kaldığı, gazetecilere işkence ve kötü muamele uygulandığı iddialarının bulunduğu, medya özgürlüğüne yönelik eşi görülmemiş sansür ve sınırlamalar getirildiği de kaydedildi. Basın meslek kuruluşları, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana en az 49 gazeteci ve medya mensubunu, genelde haklarında suçlama bile bulunmadan tutukladığını bildirdi. Mektupta ihlallerle ilgili etkili soruşturma süreçleri yürütülmediği, ihlalleri gerçekleştirenlerden hesap sorulmadığı da vurgulandı.

Lübnan sınırında İsrail'in medya mensuplarının aracını hedef alması üzerine Reuters muhabiri Issam Abdallah hayatını kaybetmiş, 6 gazeteci yaralanmıştı.Fotoğraf: Thaier Al-Sudani/REUTERS

Mektupta, İsrailli yetkililerin Gazze, Batı Şeria, İsrail ve diğer bölgelerdeki yaygın ve sistematik ihlallerinin İsrailli, Filistinli ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra Birleşmiş Milletler uzmanları, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı tarafından da belgelendiği ya da kabul edildiği kaydedildi.

AB'ye sesini yükseltme çağrısı

Basın ve insan hakları kuruluşlarının ortak mektubunda, AB'nin İsrail güçlerinin Gazze'de işlediği suçları henüz oybirliğiyle kınamamış olmasından üzüntü duyulduğu belirtilerek İsrail'in uluslararası insan hakları ve ceza hukukunu ihlalleri temelinde İsrail-AB Ortaklık Anlaşmasının askıya alınması, İsrail ordu yetkilileri ve diğer sorumlulara yönelik yaptırımlar uygulanması istendi.

AB liderlerinden de gazetecilerin hayatını koruması, haber verme özgürlüğünü ve medya erişimini sağlaması, sorumlulardan hesap sorması konusunda İsrail hükümetine kamuoyu önünde ve kesin bir dille çağrı yapması istendi.

İsrail'in BM özel raportörleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkilileri, BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu gibi uluslararası soruşturmacıların İsrail ve işgal altındaki Filistin bölgelerine engelsiz erişimini sağlaması da talep edildi.

RSF'den Ortaklık Anlaşmasının 2'nci maddesine gönderme

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Brüksel Büro şefi Julie Majerczak da sözlü kınamalardan eyleme geçme vaktinin geldiğini belirterek AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2'nci maddesine işaret etti. Bu maddede AB-İsrail ilişkilerinin insan haklarına saygı ve demokratik ilkeler üzerine inşa edildiğinin yer aldığını belirten Majerczak, İsrail hükümetinin bu maddeyi açıkça ayaklar altına aldığını kaydetti.

RSF yöneticisi, "İsrail'in önde gelen ticaret partnerlerinden olan AB, gerekli sonuçları çıkarmalı, Netanyahu hükümetinin gazetecileri katletmeye son vermesini ve Gazze'yi medya erişimine açarak haber alma ve basın özgürlüğüne saygı göstermesini sağlamak için her şeyi yapmalıdır" dedi.

DW/BK,HT

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster