AB'nin Tedarik Zinciri Yasası'na aşırı sağ müdahalesi
9 Aralık 2025
Avrupalı büyük şirketlerin küresel çaptaki tedarikçilerininde Avrupa Birliği'nin (AB) insan hakları ile çevre ve iklim kuralları doğrultusunda yükümlülük altına girmesini öngören AB'nin Tedarik Zinciri Yasası, zayıflatılarak gecikmeli olarak yürürlüğe girecek.
Düzenlemeye ilişkin pazarlıkları yürüten Avrupa Parlamentosu (AP) ve Avrupa Konseyi temsilcileri uzlaşı sağladı.
Düzenleme aslında AP'de 2024'te kabul edilmiş, ancak ekonomi ve sanayi çevreleriyle muhafazakâr, liberal ve aşırı sağcı partiler itirazlarını sürdürmüştü. Böylece daha önce üzerinde anlaşma sağlanmış yasal düzenleme yeniden elden geçirildi ve hem daha az şirketi kapsayacak şekilde zayıflatıldı hem de uygulamaya geçeceği tarih ertelendi.
İnsan hakları ve çevre kuruluşlarının "yasal düzenlemenin sulandırılmış hali" olarak nitelediği uzlaşıya göre, AB Tedarik Zinciri Yasası sadece 5 binden fazla çalışanı olan ve yıllık 1,5 milyar euro ve daha fazla ciroya sahip büyük şirketleri kapsayacak. 2024'te kabul edilen düzenleme, bin ve daha fazla çalışanı olan ve yılda 450 milyon euro ciroya sahip şirketleri de kapsıyordu.
Tedarik Zinciri Yasası, böylece uluslararası alanda daha az şirketi sorumluluk almaya zorlamış olacak.
Tedarik Yasası neyi hedefliyordu?
Tedarik Zinciri Yasası, uluslararası şirketleri tedarik zincirinde yer alan farklı ülkelerdeki şirketlerin de insan hakları, çocuk işçiliği, iklim ve çevre koruma kurallarına uymasını öngörüyordu. Ayrıca insan hakları ihlallerinde konunun yargıya taşınması ve tazminat hakkı doğması gibi hukuki hak arayışlarının önünü de açmayı hedefliyordu.
Ancak üzerinde uzlaşma sağlanan düzenlemeden bu bölüm çıkarıldı. Ayrıca yasanın yürürlüğe giriş tarihi de başlangıçta öngörülenden daha da ileri atılarak Temmuz 2029'a kadar uzatıldı. Sadece düzenlemeye ilişkin ihlal yaptığı saptanan bir şirkete, küresel net cirosunun yüzde üçü oranında para cezası öngörülüyor.
Düzenlemenin yürürlüğe girmesi yine Avrupa Parlamentosu ile Konsey'in resmen onaylaması da gerekiyor.
Hristiyan Birlik ve Merz memnun
Almanya Başbakanı ve muhafazakâr Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz, yasanın kapsamının daraltılmasını "büyük bir başarı" olarak niteledi ve 100 ila 150 Alman şirketi hariç uluslararası alanda faaliyet gösteren tüm Alman şirketlerini rahatlattıklarını savundu.
Alman İşverenler Birliği Başkanı Rainer Dulger de uzlaşıyı "bürokrasinin azaltılması açısından bir dönüm noktası" olarak nitelerken Almanya Elektro ve Dijital Sanayiciler Birliği ise "en iyi adımın Tedarik Zinciri Yasası'nı komple kaldırmak" olacağını iddia etti.
Uluslararası yardım ve yeniden imar kuruluşu Misereor ise "Almanya'da sadece yaklaşık 150 büyük holdingi sorumlu tutmakla sınırlı olacak" diyerek düzenlemeyi eleştirdi. "Tedarik Zinciri Yasası" adlı sivil girişim de gevşetilen düzenlemeler nedeniyle yasanın, insan haklarının, çevrenin ve iklimin etkili biçimde korunması yönünde çıkarılması amaçlanan çekirdek halinden geriye "çok az şey kaldığını" vurgulayarak eleştirdi.
AP bölünmüş durumda
AP, anlaşmayı önümüzdeki hafta oylamayı planlıyor. Ancak AP'de temsil edilen gruplar bölünmüş durumda.
Başını Alman hükümetinin büyük ortağı Hristiyan Birlik bloğu üyesi olan CSU'lu Manfred Weber'in çektiği Avrupa Halk Partileri grubu, Tedarik Zinciri Yasası'nda değişikliğe gidilmesini, Kasım ayı ortası muhafazakâr partilerin yanı sıra aşırı sağcıların desteğiyle sağlamıştı. Bu, Weber'in aşırı sağcı parti ve gruplarla aynı safta yer alma konusundaki ilk icraatı da değil.
Bu nedenle Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti üyeleri muhafazakârları sert biçimde eleştiriyor.
DW Türkçe'ye konuşan Alman Sol partinin AP milletvekili Özlem Alev Demirel, aslında AP ve Komisyon'un geçen yıl kabul ettiği Tedarik Zinciri Yasası'nın çok olumlu ve sevindirici bir adım olduğunu söyledi. Ancak düzenlemenin muhafazakâr çoğunlukla ve aşırı sağın desteğiyle değiştirilmiş halinin pek çok şirketi, insan hakları ve iklim konusunda zorlamayacağını, hemen hemen hiçbir şirket ya da tekelin de bu yasayı hayata geçirmek zorunda kalmayacağını savunarak eleştirdi:
"Oysa ki böyle bir yasanın olması aslında hem insanlık için, işçi hakları için, demokrasi için ve doğamız için çok önemliydi. Maalesef tekrardan Avrupa Parlamentosu çoğunluğunun, Komisyonu'nun ve muhafazakâr partilerin, tekellerin yanında yer aldığını bir kez daha görmüş olduk."
Reuters, epd, AFP /ETO, HS