1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gezi’nin geleceği

18 Haziran 2013

Türkiye’de ve dünya kamuoyunda Gezi olaylarının nasıl çözüleceği, gelecekte nelere yol açacağı merak konusu. Siyaset bilimciler ve hukukçular tarafından bu aşamada süreç yönetiminin önemi vurgulanıyor.

A woman walks as Turkish police guard the entrance of Gezi Park at Taksim Square in Istanbul June 17, 2013. Turkish police detained 441 people in connection with clashes in Istanbul on Sunday between police and demonstrators protesting against the government, an official at the city's bar association said on Monday. REUTERS/Marko Djurica (TURKEY - Tags: CIVIL UNREST POLITICS)
Türkei Istanbul Taksim Platz PolizeiFotoğraf: Reuters

15 Haziran cumartesi günü emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na müdahalesi ve parkı boşaltmasının ardından olayların seyri değişti. Bu olaylardan önce hükümet kanadı bazı sivil temsilcilerle görüşmeler yapmış ve bu görüşmelerin ardından referandum önerisi gündeme gelmişti. Fakat Park’a yapılan müdahaleden sonra olayların nasıl çözüleceği ve gelecekte ne gibi etkiler yaratacağı önemli bir soru işareti olarak öne çıktı. Siyaset bilimci ve hukukçular bu noktada sürecin demokratik yönetiminin önemli olduğunu vurguluyor.

‘Sükûnet için tahkikat gerekli’

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı Gezi olaylarının çözümü için sonuçlara değil sürece odaklanmak gerektiğinin altını çiziyor. Tarhanlı, “Bu sürecin nasıl çözülebileceğini anlamak için esasını belirlemek gerekiyor. Burada esas mesele kentin bir yeşil alanı ile ilgili talepler değil. Bu işin sonucu... Burada esas mesele insanların önüne nasıl yapıldığı ya da kimler tarafından yapıldığı belli olmayan bir yemeği getirmek. Demokrasi için temel mesele sonuçlar değil süreçlerdir. Ne acı ki Türkiye’de yeni bir anayasa konuşulurken bu olaylar gerçekleşiyor. Bu durum yeni anayasa sürecine ciddi darbe vuran bir süreçtir. Bununla birlikte Türkiye’de çoğulcu demokrasiye adım anlamına gelen Kürt sorununun çözümü ile ilgili de kritik işaretler doğmuştur. Bu işin çözülmesi, ülkenin sükûneti için ortaya çıkan şiddet mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor. Emniyet güçleri tarafından uygulanan ihlallere yönelik adli tahkikat uygulanmalı. Ben bu süreçte referandum çözümünün de işe yaramayacağı görüşündeyim. Bu zaten bir referandum ya da plebisit değil yerel bir kamuoyu yoklamasıdır. Yargının bozabileceği hükmü olmayan bir çözümdür. Tüm bunların yanında Türkiye, uluslararası düzeyde AİHM ve Birleşmiş Milletler nezdinde hukuki süreçlerle de karşı karşıya gelecektir” ifadelerini kullanıyor.

Fotoğraf: Marco Longari/AFP/Getty Images

‘Demokratik üslup olursa birkaç haftada normalleşme gelir’

Türkiye’de Kürt sorunun çözümü için oluşturulan Akil İnsanlar Komisyonu’nda yer alan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar, gerilimi tırmandıran üslubun terk edilmesi durumunda çok değil birkaç haftada toparlanma olacağını ifade ediyor: “Hükümetin gerilimi tırmandıran açıklamalardan vazgeçmesi gerekiyor. Hükümet, bunun bir komplo olduğu fikrini terk etme eğiliminde değil. Fakat şu bilinmeli ki polisin uyguladığı müdahale biçimi ve siyasi üslup karanlık emelleri olan komplolara uygun bir ortam hazırlıyor. Bu ortamda komplo kurmak isteyen özneler olabilir. Gezi Parkı’nın çoğulcu ruhunun Türkiye’de hem yeni Anayasa için hem de Kürt sorunun çözümü için sunduğu bir avantaj söz konusuydu. Fakat emniyet güçlerinin müdahalesi bu avantajı bastırdı. Emniyet güçlerinin bu müdahale tarzının durdurulması lazım… Bu gerçekleşirse ben Türkiye’deki sorunların çözümünde çok değil birkaç hafta içinde bir toparlanma olacağını düşünüyorum.”

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

‘Yeni açılacak fasılda tereddüt’

İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cengiz Aktar ise sürecin geleceğini şöyle yorumluyor: “Önümüzdeki dönemde seçimler var. Bu durum mutlaka seçimlere yansıyacaktır. AK Parti içinde de konuyla ilgili ciddi bir rahatsızlık var. Bu durum böyle sürerse Kürt Barışı da hayata geçmez. Belirsizliğe doğru bir ilerleme söz konusu. Bunun uluslararası etkileri de olacaktır. Brüksel’den gelen haberler bu yönde. 23 Haziran'da (2013) AB ile Türkiye arasında 3 yıldan sonra ilk defa bir fasıl açılacaktı. Ancak son olaylardan sonra bu faslın durumu belli değil. Özellikle Almanya tereddütlü...”

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Selçuk Oktay / İstanbul

Editör: Ahmet Günaltay

"DW Türkçe'yi Facebook (https://www.facebook.com/dwturkce), Twitter (https://twitter.com/dw_turkce) ve Youtube (http://www.youtube.com/deutschewelleturkish) üzerinden de takip edin!"

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik