Otel yangını: Denetimsizlik ve cezasızlığın sonu ölüm
24 Ocak 2025
Bolu Kartalkaya'da 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel'deki yangınla ilgili soruşturma devam ederken Türkiye'de sıklıkla rastlanan iş cinayeti davalarının seyri, bu soruşturmanın ne kadar etkin olacağına dair soru işaretlerine neden oluyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, soruşturma kapsamında yangını araştırmakla görevlendirilen yedi kişilik bilirkişi heyetine baskı yapıldığı ve heyetin el çektirileceği iddialarını gündeme taşıdı.
Özel'in aktardığına göre "teslim alınmayan" bilirkişi ön raporunda "Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bolu İl Özel İdaresi, Bolu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Otel işletmesi, yangın sistemleri ve tadilatlarından sorumlu mimar ve mühendisler, bakım, onarım ve denetiminde görevli yapı denetim ve işletme yetkililerinin Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından sorumlu" olduğu yer aldı.
Özel'in paylaştığı bilirkişi ön raporuna tepki gösteren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise söz konusu raporun "korsan" olduğunu öne sürdü. Tunç, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, "Soruşturmayı yürüten Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmamış, hiçbir resmi niteliği olmayan korsan bir metni rapor diye paylaşarak kamuoyunu yanıltmaya ve soruşturmayı etkilemeye çalışmak büyük bir sorumsuzluk ve vicdansızlıktır" ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya facianın ardından tüm sorumluların hesap vereceğine dair açıklamalar yapmıştı. AKP grubu ise otel yangınının tüm ayrıntılarıyla araştırılması ve sorumluların cezalandırılması için Perşembe günü Meclis'te araştırma önergesi vermişti.
Ancak her yıl yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği Türkiye'de, bu cinayetlere ilişkin davalar sürecin mağdur ailelerinin değil şirket yetkilileri ve kamu görevlilerinin lehine işlediğini gösteriyor.
İş cinayetleri alanında çalışan uzmanlara göre bu durum Türkiye'nin benzer felaketler yaşamasının başlıca nedenlerinden biri. Denetimsizlik ve cezasızlık iklimi, Grand Kartal Otel yangınında olduğu gibi yaşam hakkı ihlaline giden yolun taşlarını döşüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bolu Belediyesi arasında yetki tartışması sürerken, uzmanlar otelin aynı zamanda bir iş yeri olduğunu ve iş güvenliği açısından da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından denetlenmesi gerektiğine işaret ediyor.
"Beş yıldızlı bir iş cinayeti, bir cinayet mahalli"
DW Türkçe'ye konuşan ve uzun yıllardır iş cinayetleri davalarına bakan avukat Berrin Demir, "Orası beş yıldızlı bir iş cinayeti, bir cinayet mahalli. İşçiler de öldü orada, tatil yapmaya giden insanlar da öldü" diyerek otellerin devletin denetlemekle yükümlü olduğu kamusal alanlardan olduğunu, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması durumunda yaşam hakkı ihlaliyle karşılaşıldığını vurguluyor.
Devletin birinci görevinin vatandaşlarının yaşam hakkını korumak olduğunun altını çizen Demir, etkin denetim yapılmadığı zaman büyük trajedilerin yaşandığını ifade ederek Soma'daki maden faciası örneğini veriyor:
"Devlet etkin bir denetim yapmadığı zaman 301 işçi ölüyor. Yerin yedi kat altında. Ama aynı şekilde aynı denetimsizlik nedeniyle, aynı denetim mekanizmalarının işlememesi nedeniyle beş yıldızlı bir otelde de bir servet ödeyerek insanlar hayatlarını kaybediyorlar."
Berrin Demir, otelde yangın güvenliği önlemlerine ilişkin ciddi eksiklikler nedeniyle facianın büyüdüğü görüşünde.
"İçeride kullanılan malzemeler, döşeme malzemeleri, halılar, metal kuşaklar gibi her şey yangına duyarlı. Çok kısa sürede yangın büyüdü" diyen Demir, güvenlik önlemlerinin mevzuata uygun şekilde alınmaması ve denetim eksikliklerinin bu tür kazalara neden olduğunun altını çiziyor.
"Turizm Bakanı'nın çifte sorumluluğu var"
Demir'e göre faciada otel sahibi ve işletmecisinin yanı sıra bakanlıklar da yüzde 100 sorumlu ve kusurlu.
Turizm Bakanlığı'nın sektördeki işletmeleri denetleyerek güvenli turizm alanları yaratmakla yükümlü olduğunu söyleyen Demir, "Turizm Bakanı'nın ayrıca burada kişisel sorumluluğu var, yani çifte sorumluluk. Çünkü sahibi olduğu ETS Tur üzerinden müşteri gönderdiği otele ait güvenlik standartlarını bilmesi gerekirdi" diye ekliyor.
Demir, otel çalışanlarının genelde sezonluk çalıştığını belirterek bu nedenle otellerde her sezon başında yangın tatbikatı yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Yangın Güvenliği Yönetmeliği'ne göre tüm işyerlerinde, özellikle yüksek risk taşıyan yerlerde düzenli yangın tatbikatları yapılması zorunlu. Oteller de bu kapsamda yer alıyor.
"Çalışma Bakanlığının da denetimi çok önemli"
İş güvenliği uzmanlarının sorumluluklarına da değinen Demir, bu kişilerin bağımsızlıkları olmadığından, çoğu zaman işverene rapor vermekten çekindiklerini aktarıyor:
"İş güvenliği uzmanı, ücretini ödeyen işverenin aleyhine rapor tutmakta zorlanıyor. Kamusal denetim eksikliği, bu tür raporların tutulamamasına yol açıyor."
Otelde iş güvenliği önlemleri denetleyecek ana kurum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının iş müfettişleri. Çalışma Bakanlığının Grand Kartal Otel'i iş sağlığı ve güvenliği yönünden en son ne zaman denetlediği konusunda ise açıklama yapılmadı.
"Kamusal denetim ve çoklu kamusal denetim, yani belediyenin de denetimi, Çalışma Bakanlığının da Turizm Bakanlığının da denetimi, hepsi birbirinden bağımsız ve çok çok önemli" diyen Demir, nihayetinde kamusal denetimin her şeyin önünde geldiğini belirtiyor.
Cezasızlık politikalarının da benzer felaketlere yol açtığı görüşünü paylaşan Demir, Soma davasından örnek vererek, "İşveren 301 insan öldüğünde bile 4-5 yıl yatıp dışarı çıkmış olanları gördükten sonra kendisinin de yargılanmayacağını, yargılansa da ciddi bir şey olmayacağının farkında" diye konuşuyor.
İş cinayeti davalarında sorumluların çoğu zaman düşük cezalarla kurtulduğunu aktaran Demir'e göre "işveren bir cezasızlık, bir denetimsizlik olduğunun, adil yargılama sisteminin olmadığının" farkında. Bunun farkında olduğu için de iş güvenliğinin maliyetini üstlenmek istemiyor.
"Kimse ona bir şey sormaz biliyor"
"İşverenin öyle hareket ettiğini, edeceğini öngörerek kamusal sıkı bir denetimin olması lazım. Buna rağmen meydana geldiyse çok etkin bir yargılama ile çok güçlü bir cezalandırma sistemi getirmemiz lazım ki caydırıcı olsun" diyen Demir, Grand Kartal Otel özelinde ise şu ifadeleri kullanıyor:
"Şimdi bu otelin sahibi böyle yapıyor. Bilmediğinden değil, biliyor çünkü yapabilir olduğunu biliyor. Çünkü kimse ona bir şey sormaz, bir rapor tutmaz. Kimse de gelip onun işletmesini mühürlemez. Biliyor, o yüzden yapıyor. Ne kadar çok kâr edersem o kadar iyi diyor."
Berrin Demir, Türkiye'de iş cinayeti davalarının çok uzun sürdüğünü, çok sulandırıldığını ve bu süreçte gerçek suçluların ve sorumluların, kamusal denetim altında olan kamu görevlilerinin yargılanmasını sağlamanın çok zor olduğunu anlatıyor.
Mağdur ailelere birleşin çağrısı
"Öyle olunca da uzun yıllara yayılmış davalarda sağlıklı, etkin bir cezalandırma çıkmıyor maalesef" diyen Demir, cezasızlıkla mücadele etmek için ailelerin birleşerek hakkını savunması gerektiğini, bunun güçlü bir duruş sergilemek adına önemli olduğunu belirtiyor.
"Birlik olursanız, haklarınızı almak daha kolay olur," diyerek ailelerin ortak bir mücadeleye yönelmelerini öneren Demir, adaletin sağlanması için herkesin el birliğiyle çaba sarf etmesi gerektiğini vurgulayarak ekliyor:
"Çünkü biz artık devletin kendi yaptığı yasalara uymasını sağlamaya çalışıyoruz. Eğer bu yasalara uyulsaydı, bu insanlar bugün hayattaydı. Bunu sağlamasını istiyoruz devletten ve bunun için vatandaşlar olarak biz çaba sarf ediyoruz. Geldiğimiz nokta böyle acı bir nokta, böyle büyük bir çözülme noktası."